ILIM VE IRFAN | Eylül | 2024 | DIGER YAZILAR
TENBIHÜ’L-GAFILIN, BOSTANÜ’L-ARIFIN
KAMIL YESIL

Ilim ve irfan birbirini tamamlamasina ragmen bir kisim medreseliler tarafindan irfan ehli cahil olarak görülmüstür. Bu cehalet isnadini sapiklik, ilhad, hurafe ehli vb. olarak devam etmistir.
Elhak dogrudur. Ehl-i irfan arasinda klasik Arapça egitimi almamislar vardir. Onlar mezhepler arasindaki ihtilaflari anlatan ciltlerce kitap okumamistir. Kitabi ilimleri azdir. Ancak onlar helal ve haram sinirlarini bilirler. Bu sinirlari bildikleri için fetva ile degil takva ile hareket ederler. Ruhsati degil azimeti tercih ederler.
Ilim ve irfan birlikteligini saglayan alim ve ariflerin varligi bilinmesine ragmen tasavvuf ehlini cehalet, ilhad ve hurafe ehli olarak görenler nedense alim-ariflerin eserlerini ya görmezden geliyorlar ya da eserlerde sahih kaynaklara aykiri seyler buluyorlar! Bu tür itiraz ve tartismalar için onlarca alim ve eser örnek olarak verilebilir. Imam Gazzali’nin Ihya’sini en meshur örnek olarak verebilirim. Hayat hikayelerine baktigimizda önce tasavvufa intisap etmis sonra bu yolun -tarikat- ilimden mahrum, temel kaynaklara muhalif oldugunu tespit ettigi için tasavvufun ulastirdigi manevi makam ve derecelere medrese, kitap ve müzakere yoluyla ulasan bir tane örnek yoktur. Ancak yillarca medresede tahsil gördükten sonra kitabi ilmin kâmil insan olmaya yetmedigini bizzat yasadiktan sonra tasavvufa intisap eden ve kalbi mutmainlige ulasan çok örnek vardir. Imam Gazzali bunun en meshur örnegidir. Bu arayis ve bulusun Kur’ani örnegi Musa Aleyhisselam ile Hizir Aleyhisselamin yolculugudur. Bu misalde Hazret-i Musa medrese ulemasini; Hizir Aleyhisselam irfan ve ledunni ilim erbabini temsil eder.
Bu ilmi kendinde toplayan alim ve ariflerimiz zülcenaheyn olarak tavsif edilmistir. Gavsulazam Abdülkadir Geylani Hazretleri, Ibn Arabi, Sadreddin Konevi, Imam- i Rabbani, Ismail Hakki Bursevi gibi tefsir ve fikih eserleri verenler çoktur aralarinda.

BÜTÜN ÖVGÜLER ALLAH’INDIR
DR. ABDULLAH TAHA ORHAN

Rabbimiz çok enteresan bir sey yapiyor bizim için. Yukarida bahsettigimiz su kusurlarimizi, içsel çirkinliklerimizi bildigi halde, mesela “islerim rast gitsin” niyetini de karistirdigimiz namazlarimizi kendi lütfuyla kabul ediveriyor. Çünkü niyetimizdeki kusurlari Settar ism-i celiliyle örtüyor. Kendisine yönelik amellerimizde kusurlarimizdan bizi örttügü gibi diger insanlara karsi mahcup olmamamiz için de bizi örtüyor. Buna sarip sarmalamak, kucaklamak diyebiliriz belki kendi lügatimizde. Nefsimizin o alçak dürtüleri açikta olsaydi hangimiz insan içine çikabilirdik ki? Insan içine çikmak bir tarafa aynaya bakamaz hale gelirdik, kendi kendimizden utancimizdan yasayamaz, çok büyük ihtimalle çok büyük depresyonlarla kisilik krizlerine girerdik. Ama sükür ki böyle olmuyor. Rabbimiz bizi koruyup kolluyor, kendi hatalarimizdan kendi kusurlarimizdan, zafiyetimizden bizi koruyor, örtüyor.

EL-VASI’(cc)
AHMET EDIP BASARAN

Biz insanlar dünyada genislikle ve darlikla imtihan ediliriz. Varlik nasil sag salim geçilmesi gerekli bir hakikat köprüsü ise yokluk da böyledir. Cenab-i Hak sadece ihsan ettigi nimetlerle degil ihsan etmedigi nimetlerle de bizi imtihan eder. Aslolan, her seyin hakiki sahibinin kim oldugunu bilmek ve buna göre bir hayat ilkesi belirleyebilmektir. Anadolu irfaninda yer etmis su temenni ne güzel bir uyaridir: “Allah az verip aratmasin, çok verip azdirmasin.” Öyle ki bizim insan olarak kulluk karakterimizi ortaya koyan ana unsur yine bizim mal ve mülkle olan iliskimizde temayüz eder. Insan nankördür, çaresiz kaldiginda dilinde acziyetin uçlarinda bir virde dönüsen kalbi, varligin dibini buldugunda birden Karun’lasir. Ol sebepten bizim genislik diye bildigimiz ruh durumlari belki de darligimizin bir beyanidir. Tersi de mümkündür. Biz süphesiz olay ve olgularin ardindaki derin hikmetleri çogu zaman kavrayamayiz. Biz bilmeyiz, en güzelini ve dogrusunu Allah bilir.
Iyilige ve güzellige meyleden insanin yapabilecekleri sinirlidir. Dünyanin sinirlari ile malul bu olgu ayni zamanda Ilahi tecellinin bir tezahürüdür. Insan eksik ve yarim bir varliktir. Evet, mükemmel olmak ister sürekli ama bir yaratilis mührü olarak yüklendigi sorumluk onun için bir yol haritasi sunar. Her seyin en iyisine, en güzeline dogru yapilan bu yolculukta düser, tökezler, solugu kesilir. Sinirsizliga olan susuzluguyla kendi sinirlarinin hikmetini idrak ede ede hayatini idame ettirmeye çalisir.

KALPLERIN SIFASI: MEKKE-I MÜKERREME
DR. KUTBEDDIN AKYÜZ

Mekke-i Mükerreme, insanligin manevi yolculugunun baslangiç noktasi, ask ve imanla dolu kalplerin vuslat duragidir. Her adiminda tarih kokan, her tasinda peygamberlerin izlerini tasiyan bu mukaddes sehir, milyonlarca insanin duasina, gözyasina ve umutlarina ev sahipligi yapar. Mekke, Hazret-i Ibrahim’in sadakatini, Hazret-i Hacer’in sabrini ve Hazret-i Muhammed’in mücadelesini hatirlatir. Kâbe, Hazret- i Ibrahim ve oglu Hazret-i Ismail tarafindan insa edilmis, zamanla insanligin ortak mirasi haline gelmistir. Bu miras, günümüze kadar korunmus ve milyonlarca insanin haccini, umresini ve dualarini bagrina basan bir merkez olmustur. Kâbe’nin etrafinda dönerken, insan, tarih boyunca bu yollardan geçmis peygamberlerin ve mü’minlerin ayak izlerini takip ettigini hisseder. Bu his, insanin maneviyatini derinlestirir, imanini güçlendirir.

EBU SAID EBÜ’L-HAYR
MERVE SAGAN

Tam adi Ebu Said Fazlullah bin Ebü’l-Hayr Ahmed bin Muhammed el-Meyheni (el-Miheni)’dir. 357/967 yilinda Horasan’da, Türkmenistan’in Ahal iline bagli kadim bir kasaba olan Meyhene’de (su anki ismiyle Mihne) dünyaya gelmesi sebebiyle el-Miheni nisbesiyle anilmistir. Ebu Said Ebü’l-Hayr’in babasi Ahmed, hayirsever bir insan olmasi sebebiyle de halk arasinda “Baba Ebü’l-Hayr” olarak taninmistir. Meyhene sehrinde attarlik yapan ve sufiler ile sohbeti bulunan Ebü’l-Hayr Ahmed, sufi Ebü’l-Kasim Bisr-i Yasin basta olmak üzere daha pek çok sufinin sema‘ meclislerine katilmaktaydi. Babasiyla birlikte bu sema‘ meclislerine katilan Ebu Said Ebü’l-Hayr’in tasavvufla tanismasi da bu vesileyle gerçeklesmistir. Ebu Said’in siir ve edebiyata karsi zaten var olan meraki, sufi Ebü’l-Kasim Bisr-i Yasin’den aldigi dil ve edebiyat dersleriyle birlikte daha da artmis, çocuk yaslarindan itibaren dersler esnasinda hocasindan ögrendigi ve ezberledigi ilahileri ve otuz bine yakin beyiti sufi meclislerinde okumaya baslamistir. Ebu Said’in ayrica Ebu Said Anezi’den de dil ve edebiyat egitimi aldigi bilinmektedir. Ebu Said’in Meyhene’de bulundugu süre boyunca dönemin önemli alimlerinden fikih, tefsir ve diger zahiri ilimleri tahsil ettigi, Ebu Muhammed Anezi’den Kur’an egitimi de aldigi bilinmektedir. Ebu Said’in hocalardan aldigi dersler ve katildigi sufi meclisleri, onun ilim ve fikir dünyasinin zenginlesmesinde önemli rol oynamis hem alim hem sufi kimligine sahip olmasina yardimci olmustur.

DIRAR BIN EZVER (ra)
DOÇ. DR. IBRAHIM TOZLU

Cenk meydanlarinin cengaveri, katildigi savaslara siirler söyleyerek giden korkusuz komutan, cesaret timsali, azimli, yigit ve serefli, inandigi yolda taviz vermeyen gözü pek insan, iman ettigi degerlerden taviz vermeyen büyük sahabi, Resulullah’in güvenini kazanmis elçisi Dirar bin Ezver (ra), Esedogullari kabilesine mensuptu. Esedogullari Arabistan’in en eski ve yerlesik kabilelerindendi. Soylari Hazret-i Ibrahim’e kadar uzaniyordu. Medine’den Firat’a kadar genis bir havzayi mesken tutmuslardi. Efendimizin (sas) sagliginda peygamberlik iddia eden, kabilenin kahinlerinden, reislerinden, Araplar içinde kahramanligi, savas yetenegi ve sairligiyle taninan meshur Tuleyha da ayni kavme mensuptu.

ARIFLERIN DILINDEN RESULULLAH EFENDIMIZ
DR. KÜBRA ZÜMRÜT ORHAN

Muhaddislerin sözlerini koruyup aktarmaya hayatlarini adadigi; zahitlerin ve sufilerin adap, ahlak ve davranislarina simsiki baglandigi; sairlerin, ediplerin, söz ustalarinin kendisini vasfetme hususundaki acziyetlerini itiraf ettigi fahr-i kainat, server-i âlem, sevgili Peygamberimizin (sas) su fani dünyayi tesrifinin yildönümüne ne mutlu ki bir kez daha ulastik. “Mekarim-i ahlaki” tamamlamak üzere âlemlere rahmet olarak gönderilen o kutlu nebiye binlerce salat ü selam olsun. Viladetini yad etmek O’nun (sas) güzel ahlakini hatirlayip örnek almaya, Sünnet-i seniyyesini daha fazla ögrenip daha fazla hayata geçirmeye vesile olsun. O’nun ahlakiyla ahlaklanmak, böylece kendini ve Rabbini bilmek tüm ümmet-i Muhammed’e nasip ve müyesser olsun. Bu yazi da O’nu anmaya ve güzel ahlakini hatirlamaya vesile olsun.

Yazilarin tamami Ilim ve Irfan dergisinin Eylül, 2024 sayisinda.

Muhterem Müslümanlar, babam Seyh Hazretlerinden su sohbeti dinledim, buyurdular ki:...

Hayat-din iliskisini dogru ve dengeli bir baglama oturtmak temiz fitratin çagrisina kulak vermek anlamina gelir....

Ilim ve Irfan dergisi 13. yilina girdi. Dergi 13. yilinin ilk sayisini teblig dosyasina ayirdi....

IRFAN BASIM YAYIN DAGITIM SAN. VE TIC. LTD. STI.
Zafer Mahallesi Kurultay Sokak No:1/6 Yenibosna | Bahçelievler / Istanbul | Telefon: 0(212) 694 98 98
Copyright © 2012-2024