Büyük Tehlike:Riya ve Gösteris
Dr. Kübra Zümrüt Orhan
Ibadeti ve iyilikleri her türlü gösteris ve çikardan
arindirarak yalnizca Allah için yapmayi
ifade eden ihlas kavraminin tam ziddi olan
riya, Arapçada görmek anlamindaki re’y kökünden
türemistir. Riyanin kelime manasi; gösteris, samimiyetsizlik
ve ikiyüzlülüktür. Ahlaki ve tasavvufi bir
kavram olarak riya, çesitli sekillerde tanimlanmaktadir:
Allah’tan baskasinin hosnutlugunu kazanmak niyetiyle
ibadetlerde ihlasi terk etmek; Allah’a itaat eder görünerek
kullarin takdirini kazanmayi istemek; insanlarin
takdirini kazanmak için ve gösteris olsun diye iyilik
yapmak; ibadeti Allah’tan baskasi için yapmak gibi.
Arapçada isitmek anlamina gelen sem‘ kökünden türemis
olan süm‘a da riyayla benzer anlam tasimakta olup;
yapilan bir iyiligi övünme ve çikar amaciyla baskalarina
duyurmaya çalisma seklinde tanimlanmaktadir.
Ihlas, mü’minin temel vasfi olarak belirlenmis, riya
ise münafiklik alameti olarak zikredilmistir. Nitekim
Resulullah (sas), Islam’in dört temel dayanagindan biri
olarak kabul edilen bir hadis-i serifte; “Din samimiyettir
–nasihat-.” (Müslim, Iman, 1, 74) buyurmustur. “Ameller
niyetlere göredir.” (Buhari, Bedü’l-Vahy, 1) hadisi de bu
dört temel dayanaktan bir digeridir. Diger iki hadis-i
serif sunlardir: “Kisinin malayaniyi terk etmesi güzel
Müslüman oldugunu gösterir.”, “Sizden biri kendi nefsi
için istedigini mü’min kardesi için de istemedikçe gerçek
mü’min olamaz.”
Evrensel Hikmet ve Izleriyle Hac
Prof. Dr. Ali Akpinar
Hac sözlükte; mutlak olarak niyet etmek,
delille galip gelmek, ziyaret etmek anlamlarina
gelir. Terim olarak belli zamanlarda
belli yerleri ziyaret etmek, Mekke’yi kast eylemektir.
Hristiyanlikta çarmih anlamina kullanilan ve Ermenice
bir kelime olan haç ile bir alakasi yoktur. Hac ibadetini
yapana el-hac/haci denir, çogulu huccac olarak gelir.
Hac, temeli Hazret-i Ibrahim peygambere ve hatta
Hazret-i Adem’e kadar uzanan tarihi bir ibadettir. Zira
haccin kalbi sayilan Allah’in evi Kabe, Hazret-i Adem
tarafindan yapilan yeryüzünün ilk mabedidir. Daha
sonra yikilan beyt, temelleri üzerine Hazret-i Ibrahim
ve oglu Hazret-i Ismail tarafindan yeniden yükseltilmistir.
“Dogrusu insanlar için ilk kurulan ev, Mekke’de,
dünyalar için mübarek ve dogru yol gösteren Kabe’dir.”
(Al-i Imran, 96) “Ibrahim ve Ismail, Kabe’nin temellerini
yükseltiyordu.” (Bakara, 127)
Bir surenin de ismi olan hac kelimesi Kur’an’da dokuz
kere, el-hac seklinde, bir ayette hiccü’l-beyt seklinde,
bir ayette de el-hac seklinde geçmistir. Kullanimlarinin
tamaminda kelimenin marife olmasi, haccin bilinen
bir ibadet olduguna isaret etmektedir. Buna göre hac,
öteden beri uygulanagelen belli bir ibadettir.
Firavun’un Helaki ve Hazret-i Musa (as)
Dr. Mahmud Esad Erkaya
Peygamberler nübüvvet
vazifeleri geregi toplumun
her kesimiyle muhatap
olan, onlardan gelecek her türlü
tepkiye gögüs geren seçkin sahsiyetlerdir.
Hiç süphesiz onlarin tebligleri
karsisinda en siddetli direnç gösterenler
nüfuz alanlarinin daralmasini
istemeyen izzet ve itibar sahibi
hükümdarlar olmustur. Hazret-i
Musa’nin peygamberlikle görevlendirilmesinin
ardindan önündeki
en çetin vazife de sarayinda büyüme
imkani buldugu Firavun’u imana
çagirma görevi olacaktir.
Rabbinden aldigi nübüvvet vazifesiyle
Misir’a varan Hazret-i Musa,
kardesi Hazret-i Harun ile birlikte
Firavun’un huzuruna çikarak peygamberligini
ilan eder. Hazret-i
Musa, ona, “Ey Firavun! Ben
âlemlerin Rabbi Allah tarafindan
gönderilmis bir elçiyim. Bana düsen,
Allah adina sirf hak ve hakikati söylemektir.
Bakin, size Rabbinizden
mucizeler getirdim. Israilogullarinin
benimle birlikte Misir’dan çikip gitmelerine
izin ver.” der.
Hazret-i Musa’nin bu sözleri üzerine
Firavun öfkelenerek, “Biz seni küçük
bir çocukken aramizda besleyip
büyütmedik mi? Sen yillarca bizim
yanimizda kalmadin mi? Gerçi
sonunda yapacagini da yapmis, bir
adamimizin canina kiymistin. Sen
nankörün tekisin.” diye çikisir.
Kiyamet Ne Zaman Kopacak?
Abdullah Taha Orhan
O tanimadigimiz kisi [Cebrail
Aleyhisselam], “Kiyamet ne zaman kopacak?”
diye sordu.
Peygamber Efendimiz:
“Kendisine soru sorulan, bu hususta sorandan daha
bilgili degildir!” cevabini verdi.
Adam:
“O halde alametlerini haber ver.” dedi. Resulullah
Efendimiz:
“Annelerin, kendilerine cariye muamelesi yapacak
çocuklar dogurmasi, yalin ayak, basikabak, çiplak
koyun çobanlarinin, yüksek ve mükemmel binalar
yapma hususunda birbirleriyle yarismalaridir.”
buyurdular.
Adam kalkip gitti. Ben bir süre öylece kalakaldim.
Daha sonra Peygamber Efendimiz:
“Ey Ömer, soru soran kimdi, biliyor musun?” buyurdular.
Ben:
“Allah ve Resulü daha iyi bilir.” dedim. Resulullah
Efendimiz:
“O, Cebrail idi, size dininizi ögretmeye geldi.” buyurdular.
(Müslim, Iman 1, 5; Buhari, Iman, 37)
Bu satirlar meshur Cibril hadisinin Hazret-i Ömer’in
agzindan aktarimindan alindi. Hadisin bas tarafi
daha meshur elbette. Bu kisimda Cebrail Aleyhisselam
sirasiyla Islam, iman ve ihsanin ne oldugunu sorar
Efendimize. Ardindan bir anda kiyamete geçer.
Vaktinin ne zaman oldugunu Efendimiz de bilmedigini
ifade eder. Bu sefer de alametlerini sorar Cebrail
Aleyhisselam. Burada üzerinde durup düsünmemiz
gereken pek çok nokta var. Hadisin Islam, iman ve
ihsan kismiyla ilgili daha evvel çokça seyler söylenmis,
üzerinde çokça düsünülmüs. Öyle ki bütün bir tasavvuf
ilmi ve tarihi buradaki ihsan tanimi üzerine insa
edilmis: “Allah’i görüyormusçasina ibadet etmek, zira
sen O’nu (cc) görmesen de O (cc) seni görüyor.” Fikhin
alaninin Islam, kelamin alaninin iman, tasavvufun
alanininsa ihsan oldugu söylenmis. Fakat ihsandan
sonra neden kiyamete geçildigi üzerine bir literatür
olusmamis.
Veliler Çesmesinden Akan Nur
Ahmet Edip Basaran
Sözlerin büyükleri aslinda büyüklerin sözleridir.
Sözün büyüklügü ise cesamette degil
ruhtadir. Büyükler iki kadim kaynagin membainda
kurmuslar cümlelerini: Kur’an ve sünnet. Onlar,
dünyayi gözlerinde olabildigince küçülterek ermisler
o büyüklüge. Biz onlara evliya diyoruz yani veliler.
Sayilari da dokunduklari ve dokuduklari yüreklerin
sayisi gibi belirsiz. Ilahi sirlarin, hakikatin, dünyanin ve
ahiretin Müslümanca bir tercümesini okuruz onlarda.
Isaretleri, mecazlari, daglanmis yürekleri ve mahviyet
duygulariyla hepsi tek basina bir medrese olmus, insanlar
o medreselerde yeni bastan kurmuslar kendilerini.
1119/1220 tarihlerinde Iran-Nisabur’da yasayan meshur
mutasavvif-sair Feridüddin Attar’in Tezkiretü’l Evliya’si
isbu velilerin önde gelen sahsiyetlerini derli toplu anlatan
ilk eserlerden biri. Selçuklu döneminden bugüne
Anadolu’da ilgiyle okunan eser, Allah dostlarinin
hayatlarini menkibelerle, nasihatlarla, ahlaki ögütlerle
ve meshur kissalarla anlatan nadide bir nur çesmesi
gibidir adeta. Zaman ve sartlar ne denli degisirse degissin
insanin fitrati hep ayni yerlerde dolasir durur. Nefs
mücadelesi, zenginlik, fakirlik, dostluk, düsmanlik,
umut, korku vb. insanin sahsiyetini yoguran bütün bu
haller her zaman baslica meselemiz olmus. Dünya ve
ahiret arasinda gerili bir sirat köprüsünde yasiyoruz
adeta. Mesele bu dünyadaki sirati geçebilmek degil
midir aslinda? Yoksa ahirete müteallik umutlarimizi
neyle ve nasil koruyabiliriz?
(Yazilarin tamami derginin Temmuz sayisinda.)
GÜLBAHÇE ÇOCUK EKI
Ilim ve Irfan dergisi Gülbahçe Çocuk ekinde,
Arif Dede
Cesur Küçük
Melih Tugtag
Betül Nurata
Ahmet Demir
Seval Sahin Cevizci
Yazi ve çizgileriyle yer aliyor.