KULLUKTA ÖLÇÜ VE DEVAMLILIK
PROF. DR. SELAHATTIN YILDIRIM
Insanin en önemli meselesi ibadettir:
Insan sadece Allah’a kulluk için
yaratildigina göre, onun su dünyada
en önemli ve öncelikli meselesi
ibadet olmalidir. Ancak insanin
çalisip para ve mal kazanma, yeme içme,
uyuyup istirahat etme,
seyahat etme, dostlariyla sohbet
etme gibi bir yigin adetleri de vardir.
Bu adetleri ibadete çevirmeye
çalisma gibi önemli bir vazifesi
daha vardir insanin. Insan bunu
Islam öncelikli bir hayati tercih
ederek elde edebilir. Ne yazik ki
günümüz insaninin birçogu adetleri
ibadete çevirme yerine ibadetlerini
adete dönüstürmektedir.
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve
sellem ibadetlerini adetlere çevirmis
olan kisilerin namazi hakkinda
söyle buyurmustur: “Kimin namazi
kendisini ahlaksizliktan ve çirkinliklerden
alikoymuyorsa, namazi
onu Allah’tan uzaklastirmaktan
baska bir ise yaramaz.” (Taberani,
el-Mucemü’l-Kebir, XI, 54; Heysemi,
Mecmau’z-Zevaid, II, 258)
EL-KAVI (cc)
AHMET EDIP BASARAN
Insanin her seye gücü, kuvveti yetmez. Bu sebeple her hal ve sartta her seye gücü ve kuvveti yeten, biricik kudret sahibi olan Allah Tealaya siginir. O’nun ezeli ve ebedi olusu, vacibü’l vücud olusu ile birlikte düsünüldügünde O’nun gücünün ve kudretinin erisemeyecegi hiçbir sey olabilemez. Cenab-i Hak için bir dalin ucunda bir yapragi yaratmakla daglari, denizleri, okyanuslari yaratmak arasinda hiçbir derece farki yoktur. El-Kavi ism-i serifini ilk elde O’nun sonsuz güç ve kudretinin bir tecellisi olan kainat kitabi üzerinden okuyabilecegimiz gibi, insan kitabi özelinde de okuyabiliriz. Insan kendisini -ki insan da Cenab-i Hakk’in yazdigi bir ayettir- Ilahi hikmetler muvacehesinde okuyabildigi müddetçe haddini ve hududunu bilir. Bir zikir cümlesi olan “La havle ve la kuvvete illa billah” (Bütün tasarruf, güç ve kudret Allah’a aittir.) sözü el-Kavi isminde mündemiç olan tevhidi hakikatin en güzel tezahür ettigi zikirlerden biridir ve mü’minler bu zikirle kendilerini her an terbiye ve tezkiye ederler.
Güç, kuvvet ve kudret. El-Kavi ismini bu üç kelimenin kilavuzlugunda daha iyi idrak edebiliriz. Kavi ismi, sözlükte “güçlü olmak, gücü yetmek, bir isi gerçeklestirmek için aklen ve bedenen yeterli olmak” anlamindaki kuvvet kökünden gelmedir ve Cenab-i Hakk’a nispet edildiginde “her seye gücü yeten, kudret sahibi” anlamina gelir. Kuvvet, kudretin kemal halidir ve O’nun kudreti, gücü tipki diger sifatlari gibi sonsuz ve sinirsizdir. Allah Tealanin gücü ve kudreti hiçbir beseri aklin erisemeyecegi, ölçemeyecegi bir hikmetle örülüdür. O’nun için zor veya imkansiz diye bir sey yoktur. Nasil olsun? Zor dedigimiz, imkan dedigimiz seyleri de yoktan var eden O’dur. Her sey O’nun dilemesiyle gerçeklesir. Kainatin düzen ve isleyisinde tek söz sahibi olan Cenab-i Hak, her türlü güçsüzlükten ve yorgunluktan münezzehtir. Allah Teala güçte, kuvvette ve kudrette essiz ve benzersizdir.
IBN HACER EL-ASKALANI HAZRETLERI
MERVE SAGAN
Tam adi Ebü’l-Fazl Sihabüddin
Ahmed bin Ali bin
Muhammed’dir. Ailesinin
memleketi olan Filistin’in
Askalan sehrine nispetle
el-Askalani olarak taninmaktadir.
Ibn Hacer, 22 Saban 773 tarihinde
(28 Subat 1372) Eski Misir’da dünyaya
gelmistir. Ibn Hacer’in babasi
tüccar olmasinin yani sira ilimle
mesgul olan bir kisiydi. Ilmi vizyona
da sahip olan babasi, küçük
olmalarina ragmen Ibn Hacer ve
ablasini ilim meclislerine götürmeyi
ihmal etmemistir. Yaklasik
dört yaslarinda babasini kaybeden
Ibn Hacer’e, hem ticaretle ugrasan
babasindan hem de annesi
tarafindan büyük bir servet miras
kalmistir. Bu servetle müreffeh bir
hayat süren Ibn Hacer, babasi tarafindan
vefat etmeden önce biri alim
Semsüddin Ibnü’l-Kattan ve ikisi
de tüccar olmak üzere üç kisiye
emanet edilmistir. Hamilerinden
biri olan, dönemin önde gelen ticaret
adamlarindan Zekiyyüddin
Ebubekir el-Harrubi’nin yaninda bir
müddet Mekke’de hayat süren Ibn
Hacer, hafizligini yaklasik dokuz
yaslarinda Sadreddin Muhammed
bin Muhammed es-Sefti’nin elinde
tamamlamistir. Yaklasik on iki
yaslarindayken de yine Mekke’de
hamisinin yaninda bulundugu süre
içerisinde ilk hadis tedrisine baslamistir.
Sahih-i Buhari’nin büyük
çogunlugunu okudugu Abdullah
bin Muhammed bin Abdullah bin
Süleyman en-Nesaveri, Ibn Hacer’in
ilk hadis hocasidir. Yani sira Ibn
Hacer, Mekke kadisi Cemaleddin
bin Zahire’den de bazi önemli hadis
kitaplarini tedris etmis ve ezberlemistir.
YÜZÜNÜ HAKK’A DÖN VE BAGISLANMAYI DILE
HASAN BASRI DEMIR
Insan, asli vatanindan dünya
arzina geldiginden beri türlü
ahval ve makam içindedir.
Kimi saadete kimi sekavete
gidedurur. Insan nice sebeplerle
dünya hayatinda bir süluk tutar,
tuttugu yolu kendince yürür, kimi
yolu nereye varir bakmaz kimi
de bilmez gittiginden gayri yol.
Hakk’a verdigi sözü hatirlayanlar
ise Hak yolunu yürümeye gayret
ederler. Bazisi bastan yola agah
olur, bazisinin yolu basta sapada
görünür de sonra dogru yola varir.
Kimisi dogru yolda bulur kendini de
yoldan habersiz gider. Kimisi sasar,
yolu tasraya çikar… “Insan” ya iste
bu kelime vaz edilmis bu mahluk
için. Kimisi der “nisyan” da insandaymis.
Unuturuz. Unutmak kula
imtihan, bazen de kula nimet.
Insan her seyin basinda Hakk’a verdigi
sözü unutmustur. Allah Teala;
resuller, nebiler, veliler, alimler ile
insanlara asli vatani, Rablerini
hatirlatmis, kullari uyarmistir.
Yerde ve gökte sayisiz mahluk, nice
harikulade isler ile sayisiz delillerini
sunmustur. Akletmez misiniz,
düsünmez misiniz, dinlemez misiniz?!
Insanlari uyarmistir. Kimi
teblige teslim olmus kimi iman
etmis kimi emrin sahibine meftun
olmus… Kimi de gafil kalmis, beri
durmus, inkar etmis…
OLMAK VE GÖRÜNMEK
DR. KÜBRA ZÜMRÜT ORHAN
Öte yandan boya küpüne
düsen çakal bu soruya
dogrudan cevap vermekten
kaçinir. Onun yerine
“su güzelligime, su letafetime,
su rengime bak”,
“Allah lütfuna mazhar
oldum” gibi ifadelerle
“kendini” övmeye devam
eder. Bunun üzerine diger
çakallar tavusun bazi
kabiliyetlerini zikrederek
çakala tavus gibi yapip
yapamayacagini sorarlar.
Çakalin çaresizce
bunu basaramayacagini
itiraf etmesi üzerineyse
su cevabi verirler: “Tavusun
hil‘ati gökten gelir.
Sen renkle, iddiayla ona
nasil ulasabilirsin? ”
Burada hem tüyleri boyanan çakalin hem de
diger çakallarin sözleri
önemli mesajlar içerir.
Bir kere boya küpüne
düsen çakal, bu renkliligin
kendi asli özelligi
olmadiginin, tüylerinin
boyanmasiyla tavus haline
gelmediginin, dolayisiyla
kendini ve baskalarini
kandirmaya çalistiginin
farkindadir. Zira tavusun
yaptiklarini yapamayacaginin
bilincindedir.
Kendini gerçekten tavus
zannetmesi ve her ne
kadar beceremese de
tavus gibi davranmaya
çalismasi daha büyük bir
gaflet içerisinde oldugunu
gösterirdi ancak çakalin
kendine dair farkindaligi
bir ölçüde mevcuttur, bütünüyle
kaybolmamistir.
Diger çakallarin “tavusun
hil‘ati gökten gelir” demesiyse
kisinin hakikatte
sahip olmadigi bir seyi
çabayla elde etmesinin
mümkün olmadigina dikkatimizi
çeker. Öte yandan
göklerden gelen hil‘ate
yeryüzündeki hiçbir seyin
zarar veremeyecegine de
isaret eder.
IÇIMIZDEKI ÇOCUGA DEGIL FETAYA KULAK VERELIM
DR. ABDULLAH TAHA ORHAN
“Içinizdeki çocugu öldürmeyin.”,
“Içimde hep bir çocuk var.”, “Ben
hep çocuk kalacagim.” ve benzeri
cümlelerle sikça karsilasiriz
günlük hayatta. Insanin içinde
bir çocuk olmasi iyi bir sey midir?
Bunu genelde sorgulamayiz. Bu
dünyadaki kemal yolculugumuz
cihetinden baktigimizda esasen
çocukluk imrenilecek bir döneme
tekabül etmez, zira çocukken nefsimiz
henüz terbiye olmamistir
ve ekseriyetle günü kurtarmanin,
anlik kazançlarin pesindedir.
Nitekim çocuk zihni de henüz
olgunlasmamistir. Uzagi göremez.
Uzun erimli düsünemez. Insani bu
dünyada “özgür” bir tüketici olmaya
indirgeyen modern liberal kapitalist
zihniyet içinse çocukluk kendisine
imrenilecek dönemdir. Dert, tasa
yoktur ve keyfinin pesinden rahatça
gidebilir çocuk. Bu açidan bakildiginda,
mesela nefsimiz esasen bir
çocuk gibidir. Sürekli cani bir sey
çeker ve bizi ona mecbur kilmak
ister. Kendisi “özgür” olurken bizi
kendi kölesi haline getirmeye
çalisir. Modern zihniyette insanin
kisiligindeki dinamikler kaydigi,
insan dogru tanimlanamadigi için
sanki nefsin özgürlügü insanin
özgürlügüymüs gibi anlasilir. Bu
tabiiki “özgür bir tüketici” olmak
için elverisli bir bakis açisidir. Peki
insan, hayati bu dünyayla sinirli bir
tüketiciden ötesi ise?
PEYGAMBER EFENDIMIZIN GIYIM KUSAM ADABI
ISLIM GÜMÜSTEKIN
Giyim kusam, bedenin
korunmasina yönelik
fiziksel bir ihtiyaç olmakla
beraber ayni zamanda bireyin
dini kimligini, toplumsal aidiyetini
ve ahlaki durusunu yansitan
bir göstergedir. Kur’an-i Kerim’de
bazen bir ihtiyaç bazen de süs
anlamlarina atif yapilan elbisenin,
nitelik ve niceligi Müslümanlar
için önemlidir ve bu hususta Hazret-
i Peygamberin sundugu çerçeve
örnek alinmistir. Vahyin gelmeye
baslamasiyla birlikte Hazret-i
Peygambere yönelik “Elbiseni tertemiz
tut.” ve “Her türlü pislikten
uzak dur.” (Müddessir, 4-5) ayetleri,
sadece dis temizligin içerdigi
bir temizlik anlayisi degil, bununla
birlikte bu temizligin göründügü
ahlaki ve temsili bir durusun vurgularini
ortaya koyar. Konuyla
ilgili daha genis rivayetler Kütüb-
i Sitte içerisinde Kitabü’l-Libas,
Kitabü’z-Ziynet veya Kitabü’l-Libas
ve’z-Ziynet bölümlerinde yer alir.
Yazilarin tamami derginin 2025 Mayis sayisinda.