Damar Damar Güzelliktir Tasavvuf
Zühd, güzel ahlak, kalp temizliği,
nefs tezkiyesi, teslimiyet, batın
ilmi, tevekkül, tevazu, uhuvvet,
kitap ve sünnet. Uzunca bir listeyi
ve bu listenin yaşama biçimini alt
alta koyduğumuzda veya tek tek ele aldığımızda
tasavvuf dediğimiz bir ilim ve
irfan okyanusu karşılar bizi. Bu okyanusta
her damla tasavvufun bir konusu olsa, o
damladan ayrıca bir okyanus meydana
getirmek de mümkündür. Asr-ı saadetten
bugüne niceleri bu okyanusta dalgıçlık
etmişler, marifet incileri dermişlerdir. Bu
okyanusa dalmışlar, buradan inci ve mercan
çıkarmışlar, tertemiz bir ömür sürerek
Hakk’a vasıl olmuşlar, ehl-i dil, ehl-i tarik,
ehl-i tasavvuf ariflerdir.
Onların hayatından hisse kapmak, içlerini
de dışlarını da bugüne yansıtmak, dahası
onlar gibi olabilmek için bir cehd, bir gayret,
bir çaba beklenir bizden. Onların da
örneği, önderi, rehberi, mürşidi Peygamber
Efendimizdir.
Silsile halinde kıyamete kadar yayılan
bir manevi kalp akışı. Tavırlara, dillere,
gönüllere ulaşan, değiştiren, dönüştüren,
olduran, onduran, gönendiren bir huzur
iklimi.
İlim ve İrfan dergimizin şu anda yüzüncü
sayısını okuyorsunuz. Bizleri bugünlere
eriştiren Rabbimize hamd olsun. Okurlarımızla,
yazarlarımızla, büyüklerimizle,
rehberlerimizle bir bütün halinde ilim ve
irfan yolculuğumuz sürüyor. Emek, çaba,
gayret bizden, şüphesiz takdir ve tevfik
Allah’tan.
Bizler de yüzüncü sayımıza ulaşmış olmamız
bereketiyle, lütfuyla, bu sayıda bütün
yazılarımızı dosya yazısı olarak hazırladık.
Ülkemizin kıymetli hocaları, mahir
kalemleri bize tasavvufu anlattı. Kalıcı,
arşivlik, her zaman müracat edilecek, bir
başucu sayımız olsun istedik.
Bizler, nice yüzüncü sayıların ümidiyle
aynı ilkelerle, aynı inançla, aynı çizgiyle,
aynı menba ile sizlere misafir olmaya
devam edeceğiz.
İlim ve irfandan beslenmeye, tarihi tekrara
değil bugün de yaşamaya, nezakete,
üsluba, inceliğe, güzel ahlaka hassasiyet
göstereceğiz.
Okuru olmayan dergi israftır; dergisi
olmayan okur da eksik kalır. Bunun gibi,
bu yolda, bu manevi iklimde hem mürşide
hem dervişe ihtiyaç vardır. Biz, bize
düşene talibiz. Biz irşad olmaya talibiz.
Biz, mürşidden gelen nazara talibiz. Biz,
Hakk’ın rızasına talibiz.
Tasavvuf ve İnsan
Prof. Dr. Süleyman Uludağ
Din hissi, insanın fıtratında
ve tabiatında diğer
b i r d e y i m l e i n s a n ı n
yapısında ve doğasında
mevcut bir temel niteliktir.
Bu nitelik, insanın ayrılmaz bir
parçası daha doğrusu özü olduğundan
dünyanın her yerinde en eski
tarihlerden beri toplumlarda din olagelmiştir.
Zahir ve batın yüce Allah’ın
iki ismidir. O’nun (cc) bir zahir ve aşikar,
bir de batın ve gizli tarafı vardır.
(Bkz. Hadid, 2) Bunun gibi insanın da
bir zahir ve görünen, bir de batın ve
görünmeyen yönü mevcuttur. Beden,
insanın zahiri; ruh ise onun batın
tarafıdır. Din de böyledir, dinin de
bir zahiri ve batıni tarafı mevcuttur
ve İslam, bu iki tarafın iç içe geçmiş
şeklidir. Bütün dinlerde, özellikle hak
dinlerde durum budur. Başlangıçta
iman ve ihsan daha sonra zühd ve
takva denilen hususlar İslam’ın batın
tarafıdır. Daha sonraki dönemlerde
İslam’ın bu yönüne sufilik, tasavvuf,
fakr, dervişlik ve irfan gibi pek çok
isim verilmiştir.
Mistisizm (sırrilik, gizemlik) evrensel
ve beşeri bir olgu olup bunun
İslam’daki adı iman, ihsan, zühd ve
takva ya da tasavvuf ve irfandır. İslam
tasavvufu, İslam’ın zahiri yönü ve
hükümleriyle birleşerek ve bütünleşerek
diğer mistik akımlardan ayrılır.
Kur’an’da İslam’dan önceki peygamberlerin
kıssalarına bakıldığında
bahsedilen anlamda onların hayatlarında
ve toplumlarında tasavvufun
ve irfanın mevcut olduğu görülür ve
İslam’daki zahidane ve sufiyane hayat
o hayatın devamıdır.
Dün, Bugün ve Yarın: Tarikatlar
Prof. Dr. Mustafa Kara
İnsan, içinde yaşadığı dünyayı
tanıma, anlama ve yorumlama
hakkına sahiptir. İçinde büyüdüğü
kültürel vasatı da anlama,
yorumlama ve yeri geldiğinde tahlil
ve tenkit etme hakkına da sahiptir.
Toplumların sosyal/kültürel ortamlarının
da şu veya bu oranda din ile,
dini değerlerle irtibatlı olduğu bilinmektedir.
Dolayısıyla bu konularda,
at oynatmak veya eleştirel bakmak
isteyenlerin ilk öğrenmesi gereken
bilgiler dinlerin temel ilkeleri ve
bunların maşeri vicdana/kamuoyuna
aksediş biçimleri, buna aracı
olan kişilerin zihniyetleri, dünya
görüşleri ve ilgili kurumların çalışma
tarzlarıdır.
Yaklaşık yüz yıl önce ülkemizde
başlayan, dini/dini değerleri sosyal
hayatın dışına itme anlayışı, Milli
eğitim camiasına da hakim olunca
tahsil ve terbiye döneminde olan
insanların büyük bir çoğunluğu,
inandıkları dinin ilkelerinden bihaber
olarak okullarını, mekteplerini,
fakültelerini tamamladılar. Otuzlu/
kırklı yıllarda lise ve üniversite tahsili
yapan insanlarımız ne yazık ki
bu kurak/çorak mevsimi tam olarak
yaşadılar. O yıllarda yetişip, vefat eden
öğretim üyesinin cenaze namazında
tekbir alıp ellerini bağlamayı beceremeyen
rektörler tanıdım. Allah
hepsine rahmet eylesin! Mesela, bu
nesilden bir kimse sosyolojiden tez
yaptı fakat sosyal hayatın atardamarlarından
biri olan din ile ilgili
kayda değer, sahih bir bilgiye sahip
olamadan. Bir başkası psikoloji ile
alakalı kitap yazdı fakat kendisinin
de bir üyesi olduğu cemiyetin, kalbi
titreşimlerinden/ürperişlerinden
hiçbir şey hissetmeden. Köylerimize
öğretmen yetiştirmek üzere kurulan
Köy Enstitüleri projesinin en büyük
çıkmazı da bu damarın yok sayılmış
olmasıdır. Bu hata yapılmasaydı
yani köy imamıyla öğretmen baş başa
verebilseydi, okulla cami gönül gönüle
olabilseydi bugünkü Türkiye’nin çok
daha farklı bir noktada olacağını
düşünenlerdenim.
Hak ve Hakikatle Buluşma İmkanı: Tasavvuf
Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz
İslam’da hayatın, ihsan ve takva
ile yaşanmasının adıdır tasavvuf.
Tasavvuf, Asr-ı saadette adı konmadan
var olan bir ilim, sonraları
adı konan bir kurum. Her devirde
insanların ihtiyaç ve problemlerine
birtakım çözümler üreterek İslam’ın
daha iyi yaşanmasına ve yayılmasına
katkı sağlamaya çalışan bir müessese.
Teknoloji ve iletişimin geliştiği,
insanların sanal bir dünyada yaşamaya
başladığı çağımızda tasavvuf
yerini, değerini ve önemini kaybetti
mi? Yoksa bugünün insanına da
bir şeyler söyler mi? Söylerse neler
söyler? Bu yazımızda bu sorulara
cevaplar aramaya çalışacağız. Kanaatimce
tasavvufun çağdaş insana
söyleyeceği pek çok şey var. Bunları
bir dergi makalesi kapsamında şöyle
yedi madde olarak özetlemek mümkündür:
Yol bilinci; yol rehberliği
ve hayat kılavuzluğu; benliği aşma
eğitimi; ötekine hoşgörü ahlakı; dini
hayatı şevkle yaşamak; modern hayatın
problemlerinden kurtulmak ve
kurumsal kimlikle yalnızlığı aşmak.
(Yazıların tamamı derginin 100. sayısında.)