Yüce Allah, -taat ve ibadet
etmek suretiyle imar etsin
diye- insanoğlunu yeryüzüne
halife kılmıştır.
Kuşkusuz, nefsinin ıslahına önem
verip önceleyen ve onu arındırıp her
türlü kötülükten uzaklaştıran kimseler
taat ve ibadetin değerini bilir.
Nitekim yüce Allah Kuran-ı Kerim’de
nefsini tezkiye edenleri övmüş, onu
ihmal edip kötülüklere gömenleri
de yermiştir: “Nefsini kötülüklerden
arındıran kurtuluşa ermiştir.” (Şems,
9)
Nefsini temizlemek suretiyle günahlardan
uzaklaştıran, maddi-manevi
kusurlardan arındırıp Allah’a itaat
etmek, salih amel işlemek ve yararlı
ilimler tahsil etmek suretiyle onu
yükselten kimseler kurtuluşu elde
etmiştir. “Onu kötülüklere gömen de
ziyan etmiştir.” (Şems, 10)
Nefsini ihmal edip onu her türlü rezalet
ve günaha bulaştırarak ayıplarla
kirletip saptıran kimseler de zarar
etmişlerdir. Kuşkusuz ki selef-i salihin/
geçmiş büyüklerimiz bu işe çok
büyük önem vermişlerdir. Çünkü
onlar biliyorlardı ki nefsi tezkiye
edip arındırmak; -iman ve İslam‘dan
sonra- dinimizin üçüncü önemli
makamı olan ihsan makamıdır. Hazret-
i Peygambere ihsanın ne olduğu
sorulduğunda, “İhsan, Rabbini görüyormuşçasına
O’na ibadet etmendir;
sen O’nu görmesen de O seni görür.”
(Buhari, İman, 37) şeklinde cevap
vermiştir.
Aziz kardeşlerim, İslam’ın ruhuna
uygun olan gerçek tasavvuf, insanın
elinden tutup seyr-ü sülûk yoluyla onu
dinin özü ve ruhu olan ihsan makamına
yükseltir. İslam’a hizmetkar
olan Nakşibendiye-Hazneviye tarikatının
temel hedefi ve ana gayesi
de nefsi ıslah etmek ve bu yolla İlahi
sevgiyi elde etmektir.
(Yazının tamamı derginin 100. sayısında.)