SAADETTIN ACAR | Ekim | 2020 | BASLARKEN
Insanoglu tarih boyunca kendi özünün, anlaminin arayisi pesinde kosmustur. Ne oldugunu, nereden geldigini ve nereye gittigini daima sorgulamis, bunun üzerine kafa yormustur.
Insanoglu ayni zamanda evren ve tabiat üzerine de çokça tefekkür etmistir. Burada da özellikle insanin evrenle iliskisi ön plana çikmistir. Evrenin anlami ve gizemi birçok insani derin arastirmalara yöneltmis ve burada insanin konumu hep merak edilegelmistir.
Insanoglu için ölüm ve sonrasi da daima bir merak konusu olmustur. Ölüm nedir, sonrasi ne olacak, sorusu insanlik tarihinin belki de cevabi en çok aranan sorularindan biri olmustur.
Kuskusuz bu arayis çok degerlidir. Insanin kendisini, anlamini, özünü bulmak, içinde yasadigi evreni tanimak için verdigi bu çaba takdire sayandir. Felsefecilerin, düsünürlerin bu anlamda yaptiklari çalismalar, insanligin önüne büyük bir tefekkür sahasi açmistir. Tabi ki, bu tefekkür sahasinin, beraberinde yeni sorular ve sorunlar getirdigini göz önünde tutarak söylüyoruz bunlari. Salt akilla girisilen bu açiklama çabalarinin tam bir itminana ulastirmada yetersiz kaldigini elbette görüyor, kabul ediyoruz. Ama her seye ragmen bu çabanin saygideger oldugunu belirtmek durumundayiz.
Bu anlam arayisi ayni zamanda dinin de temel meselelerinden biri olagelmistir. Salt akilla girisilen çabalarin yetersiz kaldigi yerlerde dinin yerinde müdahaleleri insanin önüne büyük bir metafizik alan açmistir. Zira din –elbette ki Islam- insana anlamli, degerli ve ayricalikli bir yer veriyor, bir konum biçiyor; onu “esref-i mahlukat” ile “belhum adal” arasinda bir yere konumlandiriyor. Bu genis aralikta insana tercih hakki sunuyor; olusun ve yükselisin imkanlari ve düsüsün ve alçalisin sebeplerini açikça ortaya koyuyor.
Ayni sekilde din evrene ve tabiata da özellikli bir mana yüklüyor. Her seyin bir hikmetle yaratildigini, hiçbir seyin anlamsiz olmadigini açikça beyan ediyor. Dogal olarak bu da insani, bu hikmetin ne oldugu noktasinda meraka ve arayisa sevk ediyor. Dahasi insani tesvik ve tahrik ediyor, merakini gidikliyor.
Bu girizgahtan hemen sonra sunu da eklemek durumundayiz, ki sözü getirmek istedigimiz nokta da orasidir: Insanligin bu maneviyat arayisi ne kadar kadimse, istismari da o kadar eskidir maalesef. Insanin mavevi açligini gidermeye çalisan köklü kurumlarimizin yaninda sahteleri de hiç eksik olmamistir. Tarih boyunca bu arayisi istismar eden birçok sahis ve yapi oldugu gibi günümüzde de bu degerli arayisa leke sürmeye tesebbüs edenler olmaktadir. Bu arayisa en güzel ve en tatmin edici cevabi veren dinin, ayni zamanda istismarin da konusu olmasinda, aslinda sasilacak bir durum yoktur. Zira insan anlama ve bilgiye açtir. Arayis içindedir. Bu sebeple din adina insanin bu maneviyat açligini, bu anlam arayisini sabote eden, onu istismar eden yapilarin türemesi kolay olmustur. Bu arayisi dogru yöneten, insana yön ve istikamet çizen köklü ve gelenek-silsile sahibi tarikatlarin ve mezheplerin yaninda, onu yönünden, ana aksindan baska yönlere çeken sarlatanlara, sahtekarlara da tarih boyunca rastliyoruz.
Maneviyat ve arayis tüccarligi diye ifade edilebilecek bu istismar, ihanetlerin en ucuzu ve fakat en büyügü olmustur. Özellikle maneviyat açligi çeken genis halk kesimlerini hedef alan bu istismar ve fesad hareketleri, kendilerine hatiri sayilir miktarda taraftar bulmakta da maalesef zorlanmamaktadir. Bu ayni zamanda, köklü irfan gelenegine sahip tarikatlari da yer yer haksiz töhmet ve ithamlara maruz birakmaktadir.
Dinin istismari kolay ve ucuz yollarla oluyor ancak bu istismarin önüne maalesef geçilemiyor. Bu tür yapi ve sahislara müeyyide uygulanabilmesi, kamu vicdaninda mahkum olmalari ise ancak sansasyonel vakialardan ya da adi suçlardan sonra mümkün olabiliyor.
Insan Allah’i ariyor. Fitrat Allah’a dogrudur. Tasavvuf ve tarikatlar insanin bu arayisini Kur’an ve sünnet isiginda dogru yöne kanalize ederken bunu istismar edenler yer yer bu arayisi Allah’a serik kosma noktasina vardirmaktadirlar. Allah’a ulasmanin yolunu mutlak anlamda kendi üzerinden tanimlayan bu sahte yapilar, insanin bu arayisini baska tarafa yönlendiriyor, Allah’a ait ve has sifatlarini pervasizca kullanmaktan çekinmiyorlar. Halbuki dinin bu noktadaki beyani açiktir. Bu konuda Kur’an’da ve hadislerde yanlis yoruma mahal vermeyecek kadar net ve apaçik çok sayida ifade bulunmaktadir. Ve hakiki tasavvuf erbabi da –Allah eksikliklerini göstermesin- daima buna vurgu yapmislardir.
Bu istismarcilar bir kesimi etkileyip saptirirken maalesef hakikatin önünde de bir perde ve engel teskil etmektedirler. Ihanetleri ve sahtekarliklari ortaya çiktiktan sonra da geriye büyük bir zayiat birakirlar. Bunun tamiri ve bu noktada dinin aldigi yaralari tedavi etmek ise bazen Müslümanlarin onyillarina mal olmaktadir. Bu sarlatanlar yüzünden Müslümanlarin uzun yillara dayanan birikimi ve müktesebati kisa yoldan heba olmaktadir. Bunu toparlama isi de yine hakiki tarikatlara düsmektedir. Insanin diger insanlara rehberligi ve örnekligi mümkün ve yer yer ihtiyaçtir aslinda. Allah’in veli, salih ve muttaki kullari her zaman olmustur ve insanlara rehberlik etmislerdir. Onlar Allah’in vahyini, Resulunun sünnetini daha iyi anlayan, daha iyi fehmeden, selim kalp sahibi kimselerdir. Bu rehberler, mürsidler dinin ve ilmin dairesi içinde hizmet etmis ve asla kendilerini mutlaklastirip layüsel bir makama çikarmamislardir. Ayni sekilde kavrayis ve anlayis seviyeleri ne olursa olsun, tüm insanlarin mesuliyet ve hesap verme noktasinda diger insanlarla esit oldugunu da devamli hatirlatmislardir.
Müslümanlar olarak bizlerin bu arayisi saptiran düsünce ve hareketleri teshir etmemiz ama onlari bahane ederek köklü, gelenegi ve silsilesi olan tarikat kurumlarini da tenzih etmemiz lazim. Dini istismar edenlerden açik bir dille ve tavirla beri oldugumuzu ifade ederken Islam medeniyetinin en büyük tasiyici kolanlarindan birisi olan ve günümüzde de varliklarini güçlü bir sekilde sürdüren kurumlarimizi da töhmet altinda birakmamamiz lazim.
Özetle; pirincin içine karisan beyaz tasa pirinç muamelesi yapmayalim ama içinde beyaz tas olabilir diye bir çuval pirinci de heba etmeyelim.
Vesselam.

Muhterem Müslümanlar, sahabe-i kiramdan rivayet edildigine göre Ramazan-i serif yaklastiginda...

Mübarek Ramazan ayinin gölgesi üzerimize düstü. Çok sükür yeniden ulasiyoruz bir kutlu zaman dilimine....

Ilim ve Irfan dergisinin Mart 2024 sayisi Ramazan dosyasiyla çikti....

IRFAN BASIM YAYIN DAGITIM SAN. VE TIC. LTD. STI.
Zafer Mahallesi Kurultay Sokak No:1/6 Yenibosna | Bahçelievler / Istanbul | Telefon: 0(212) 694 98 98
Copyright © 2012-2016