ILIM VE IRFAN | Temmuz | 2020 | DIGER YAZILAR
Hac Büyük Bulusma
Kurban Yaklasma
Bayram Allah’in Ikrami
Doç. Dr. Abdulvebbar Kavak

Haccin kelime anlami Arapçada; gitmek, yönelmek ve ziyaret etmek demektir. Hac, dinen imkani olan her Müslümanin kutsal mekanlari ziyaret etmesi ve bu süre zarfinda belirli bazi dini görevleri yerine getirmek suretiyle yaptigi ibadettir. Bu kutsal görevi ifa edip tamamlayan Müslümana da Arapçada hac, Türkçe de ise haci denir.
Hac ibadeti sirasinda ziyaret edilen mekanlarin basinda Allah’in, “evim” diye niteledigi Kabe gelmektedir. Yüce Rabbimiz bu mekanin önemini Kur’an’da bizlere söyle açiklar: “Süphesiz insanlarin ibadet ve ziyareti için kurulan çok mübarek ve âlemlere hidayet kaynagi olan ilk ev -ilk mabed-, Mekke’deki -Kabe-’dir.” (Al-i Imran, 96)
Hac, Müslümanligin en önemli siarlarindan, en kadim ibadetlerden biridir. Bu ibadet, insanligin yeryüzüne gönderildigi günden bugüne, Allah’a verdigi sözde duran kisilerin Rablerini anmak üzere bir araya gelip bulustuklari mukaddes bir zaman dilimi, ulvi bir görevdir. Mahseri bir toplantiyi andiran bu ziyaret, ahiret yurdundaki toplantiya bir hazirlik mahiyetindedir.

Kur’an ve Sünnet Çizgisinde Bir Hayat:
Seyh Izzeddin Haznevi (ks)
Dr. Cüneyt Gökçe

Suriye’nin Fransiz isgali altinda bulundugu ve Sam, Halep, Hama ve Humus gibi Islam kültür merkezlerinin Fransizlar tarafindan, havadan bombalandigi 1925 yilinda; Kamisli’ya bagli ilim ve irfan merkezi Hazne köyünde; Kur’an ve zikir sedalarinin yankilandigi mütevazi bir evde, bir erkek çocuk dünyaya gelir. Dinin sanini yükseltip yüceltmesi; Islam’in san, onur ve izzetini yasamasi ve korumasi duasiyla ismi Izzeddin olarak belirlenir.
Kuskusuz ilim ve irfan abidesi olan babasi Seyh Ahmed Haznevi’nin bu ismi tercih etmesi tesadüfi bir olay degildir. Bu bir yandan onun bir duasi diger yandan da ismi ile müsemma olacagini -Ilahi lütufla– hissetmesidir. Ileride, Sünnet-i seniyyeden ve Seriat-i garradan en ufak bir taviz verilmesini kabul etmeyecek; dine ve tarikata bidatlerin sokulmasina asla izin vermeyecek ve böylece dinin onurunu izzetini yüceltecekti. Kuskusuz bu pesin kabul edilmis muhtesem bir dua ve niyaz idi. Bu dua, tazarru ve niyaz ile bu güzel isim verilir, yeni dünya misafirine: Izzeddin.
Köydeki her çocuk gibi o da ailesinin sefkatli kucaginda büyür ancak onun diger çocuklardan bir farki vardir. Zira o, köyde kurulu medrese ve tekkenin kurucusu ve yürütücüsü; büyük alim ve mürsid Seyh Ahmed Haznevi’nin ogludur. Bu belki bir avantaj sayilirdi ancak beraberinde agir bir sorumluluk da yüklüyordu. Bu yüzden denilebilir ki o, gözlerini medrese ve tekke koridorlarinda açar.

Kusursuz Güzellik: el-Kuddûs (cc)
Ahmet Edip Basaran

Güzellik kusursuzdur. Varligin çesitli veçheleri karsisinda kapildigimiz hayranlik seli, güzelin ruhumuzda uyandirdigi hayret duyguyla ilgilidir. Varlik, onu yoktan var edenden dolayi güzeldir. Allah’in cemal sifati bu güzellik fikrinin ana membaidir. Varliktan bahsederek basladik çünkü bir önceki el-Melik ismini serh ederken, varlik üzerinde yegane tasarruf hakkinin sadece Cenab-i Hakk’a ait oldugunu belirtmistik. Biricik melik, hükümdar ve otorite O’dur. Iste el-Kuddûs ismi biricik mülk sahibi olan Cenab-i Hakk’in her türlü çirkinlik, noksanlik ve ayiplardan münezzeh olusunu ihtar eder. Bütün kemal sifatlari kendinde toplayan, güzellik, iyilik ve faziletlerle övülen yegane varlik O’dur. Cuma suresinin ilk ayetinde mealen söyle buyurulur: “Göklerdekiler ve yerdekiler, melik, kuddûs, aziz ve hakim olan Allah’i tesbih ederler.” Kuddûs, sözlükte; temiz olmak manasindaki kuds kökünden türemis bir kelime olup; tertemiz, pak, kusurdan arinmis anlamlarina gelmektedir. Müfessirler buradaki temizligin maddi kirlilik ve pisligin ortadan kaldirilmasi anlamina gelmedigine dikkat çekerler. Kuddûs isminden alacagimiz dersleri sorgularken ilk elde bu hikmetin izinden yürümemiz sart.

Insani Kemale Erdirmede Tasavvufi Terbiyenin Rolü
Dr. Kübra Zümrüt Orhan

Kur’an-i Kerim’de Ilahi isim olarak Allah lafzindan sonra en çok kullanilan kelime olan Rab kelimesinin sözlük anlami; bir seyi kemal noktasina gelinceye kadar kademe kademe insa ederek gelistirmektir. Rab kelimesi; sefkat, merhamet ve gelistirerek yasatma gibi hususlari ihtiva eder. Allah Teala, âlemlerin Rabbidir. Dolayisiyla rab kelimesinin içinde barindirdigi bu merhamet ve gelistirerek yasatma gibi anlamlar, zerreden küreye, mü’minden kafire, karincadan file bütün varliklari kusatmaktadir. Allah’in rahmet ve terbiyesinden nasiplenmemis olan hiçbir varlik yoktur. Allah, her seyi Rab ismiyle terbiye eder, her sey varligini O’ndan (cc) alir, ihtiyaçlarini O’ndan (cc) talep eder, ihtiyaç aninda O’na (cc) yönelir. Bütün insanlar, elest bezminde, “Ben sizin Rabbiniz degil miyim?” sorusuna verdikleri, “Bela -Evet, Rabbimizsin-” cevabiyla, Allah Tealanin kendileri üzerindeki hakimiyetini, kendilerini yasatan, gelistiren, terbiye eden olma özelligini kabul ve ikrar etmislerdir.

Ömrümüzün Özeti: Son Nefes
Kâmil Yesil

Insan için en önemli soru, sonum ne olacak, sorusudur. Aslinda bu sorunun cevabi sürdürülen hayatin içinde vardir. Çünkü son, bir özettir. Insan adim adim sona dogru gitmekle kalmaz, yolculuk esnasinda yaninda neler bulunduruyorsa onlari da götürür. Bu durum, “Nasil yasarsaniz öyle ölürsünüz.” hadisi ile ifade edilmistir. Hadis, “Nasil ölürseniz öyle hasrolursunuz.” diye devam ettigi için biz Müslümanlar son nefesimizi çok önemseriz. Acaba sonumuz nasil olacak? Bu sorunun içinde, son sözüm ne olacak, sorusu da vardir. Üstad Necip Fazil’i arayisa götüren en önemli soru(n) lardan biri bu oldugu için, onun arayis dönemi siiri Çile’de bu duygu, “Sonum varmis, onu ögrensem asil.” misrai ile anlatilir.
Sonumuz ne olacak sorusunun karsiligi muhakkak ki, ölecegiz cevabidir. Bunu biliyoruz. Bilmedigimiz husus, nasil ölecegiz, sorusudur.

Rizkimizin Miktarini Allah Belirler
Sami Bayrakci

Habib-i A’cemi (v. 747), Basra’da tefecilikle mesgul, faizle is gören bir sermayedardi. Basra’nin çocuklari dahi kendisine yaklasmak istemez, Basra halki onun bedbaht bir kimse olduguna inanirdi. Bir dilenci ile yasadigi diyalog sonrasi Hasan Basri’nin (ks) sohbet halkasinda tevbe ederek takva yolunu tuttu. Üzerindeki tüm borçlari ve alacaklari temizleyerek, hak sahiplerine haklarini iade etti. Üzerinde bir hak kalmamasi için esinin ve kendisinin elbiselerine varincaya kadar alacaklilara verdigi ve elinde avucunda hiçbir sey kalmadigi rivayet olunur.

Eve Dön
Merkeze Dön
Ruha Dön
Mona Islam

Insani varlik; ruh, nefs ve bedenden mütesekkil bir üçlü yapiyi ifade eder. Ister insani parçali olarak intellekt, psise ve fizik yapisiyla düsünelim, ister bunlari insanin birbirinden bagimsiz üç yönü olarak akli, psikolojik ve cisimsel belirlenimler olarak görelim durum degismez. Füsusü’l-Hikem müellifinin Muhammed Fassi’nda dedigi gibi ferdiyet bu üçlü yapinin adidir ve bu üçlü ahenkle bir arada oldugunda o insana fert denir. Modern dünyada fert ifadesini gitgide kullanmaz ve yerine baska tarihsel süreçlerin ürünü olan birey ifadesini kullanir olduk. Bu iki ifade bir yönüyle ayni özü imler fakat degindigimiz gibi farkli medeniyetlerin, farkli tarihsel süreçlerin ürünüdürler. Modern dünyada birey denildiginde, insanlara sürü muamelesi yapilmasindan, güdülmekten, güdülenmekten yani hayvan sayilmaktan veya hayvani olana maglup olmaktan uzak durma, bilakis akli yahut modernitenin akildan anladigi biçimde rasyonel olma iddiasindaki modern felsefenin her seyi kendisine bina etmeye çalistigi bir kavram olan bireyi düsünmemiz gerekir. Oysa farkinda olmasa da birey, bu zamanda öne çikisini, ahenkle dengesini bulusunu simdiki zamanin Muhammedi olusuna borçludur. Fert, asli olarak Efendimizdir (sas). O’na (sas) iman etsin-etmesin O’ndan (sas) sonra gelenler, O’nun (sas) ümmeti oldugundan bu temel nitelikten istidatlarinca pay alirlar. Biz de O’na (sas) benzedigimiz, O’nun (sas) dilinden isittigimiz, mizani bozmayin ayeti geregince denge içinde bütünlügümüzü muhafaza ettigimiz sürece ferdiyetten nasipleniriz. Islam medeniyeti gerek Efendimizi (sas) örnek göstermesi, gerek insan aklini, insan fitratini, dünyevi var olus tarzini düsüs olmaktan imtihan olmaya dönüstüren yapisiyla beseri varligi temize çikarir, bireyi muhatap alir.

Yüce Bir Birliktelik:Sohbet
Ömer Aslan

Haccac-i Zalim hakkinda söyle bir hikaye rivayet edilir: “Haccac’in boynunun vurulmasini emrettigi bir adam kendisine söyle demisti: Beni öldürmeden önce emire söylemeyi arzu ettigim bir sey var. Haccac, söyle deyince, adam: Ey emir! Ellerim bagliyken, birlikte su evi basindan sonuna kadar yürümeden sana onu söylemeyecegim. Bu konuda emir için bir sikinti olmadigi gibi hakkimdaki iradesini engelleyecek bir sey de yoktur.
Bunun üzerine Haccac, yardimcisina, onu bana getirin, der. Haccac, onunla birlikte yürümeye baslar ve ne söyleyecegini duymak ister. Evin son kismina ulastiktan sonra bulunduklari yere dönerler. Adam söyle der: Soylu kimse bir anlik arkadasligin [sohbetin] hakkina riayet eder. Emir bu yürüyüste bana arkadaslik etti, ben de kendisine arkadasliga riayet ettim. Emir arkadaslik hakkina riayete daha layiktir.
Bunun üzerine Haccac, söyle der: Onu çözün! O dogru söyledi ve akilli bir sekilde beni uyardi. Sayet bu adami öldürürsem, çok üzülürüm.
Sonra, ona bolca hediyeler verilmesini emretti, yaninda kalmasini ve onunla arkadaslik etmesini arzu etti. Adam onun yaninda kaldi mi, kalmadi mi bilmiyorum. Ancak sohbete vefa ve riayet konusunda duydugum en güzel hikayelerden biridir bu.”
Seyh-i Ekber’in Fütûhat-i Mekkiyye’de aktardigi bu hikaye sohbet konusunun özeti gibidir.

(Yazilarin tamami derginin Temmuz, 2020 sayisinda.)

Muhterem Müslümanlar, sahabe-i kiramdan rivayet edildigine göre Ramazan-i serif yaklastiginda...

Mübarek Ramazan ayinin gölgesi üzerimize düstü. Çok sükür yeniden ulasiyoruz bir kutlu zaman dilimine....

Ilim ve Irfan dergisinin Mart 2024 sayisi Ramazan dosyasiyla çikti....

IRFAN BASIM YAYIN DAGITIM SAN. VE TIC. LTD. STI.
Zafer Mahallesi Kurultay Sokak No:1/6 Yenibosna | Bahçelievler / Istanbul | Telefon: 0(212) 694 98 98
Copyright © 2012-2016