Bundan tam yedi yil önce yine bir Eylül ayinda yayin hayatina
baslayan Ilim ve Irfan Dergisi, elinizdeki 85. sayiyla birlikte
sekizinci yilina girmis oldu. Hayirlara vesile olmasi duasiyla ve
niyaziyla sekizinci yilin ilk dergisini takdim etmenin heyecanini
yasiyoruz.
Bundan bes yil evvel, üçüncü yila giris vesilesiyle derginin genel
çerçevesine dair ortaya koydugumuz ilkeler ve durusumuza
dair söylediklerimiz, çok sükür ki bugün de aynen geçerliligini
koruyor. Bu derginin temelleri ihlas ve samimiyet üzerine atildi.
Istikamet üzere olmayi kendine en önemli ilke olarak belirledi.
Her adimi O’nun (cc) rizasini gözeterek atmak ve tam bir içtenlikle
davasinin izini sürmek. Yüzyillarin çilelerine, sikintilarina
direnerek, büyük bir gayretle günümüze ulastirilan bu büyük
davayi basit hesaplara ve ucuz çikarlara kurban etmemek. Evet,
bu ahitle yola çiktik. Her satirda, her harfte bu agir sorumlulugu
hissettik, hissediyoruz.
Gündelik politikanin, eyyamciligin tuzagina düsmedik. Bunlara
asla prim de vermedik. Siyasetler üstü bir yol takip ettik. Kendi
kulvarimizda kalarak, kendi gündemimizin pesine düstük.
Maddi çikarlarin, kara siyasanin insanlari ne denli kendilerinden
uzaklastirdigini gördük, görüyoruz çünkü. Asil meselelerini
ve mesleklerini birakip bir yerlere yaranmanin bu nezih dine ne
büyük zararlar verdigini ibretle izliyoruz. Bu musibetlerden ders
almaya çalistik her zaman.
Bu dergi her türlü istismardan uzak durdu. Insanlarin tertemiz
duygularini basit emellere alet etmekten çekindigimiz kadar,
hiçbir seyden çekinmedik. Insana ihanet etmek çünkü Yaratici’ya
ihanettir, buna inandik. Bunun için de saf, duru, kaynaklara
dayali bir dini ve tasavvufi anlayisi benimsedik. Mugalatadan,
polemiklerden uzak durduk. Tartismali mevzulara bile girmedik.
Çünkü yol belli, kurallar net, ilkeler sapasaglam bir sekilde orada
duruyor. Bunlari birakip süpheli mecralara sapmanin alemi
yoktu. Bu hassasiyetten dolayi bu dergi daima itikadi açidan en
sahih olana çagirdi.”
Allah’a hamd ederiz ki bugün ilk günkü gibi hala heyecanliyiz, hala davamizin derdindeyiz. Ve hala dualari hissediyoruz. Her zaman vurguladigimiz gibi gündemin tuzagina düsmeyen ama gündelik ihtiyaçlari da iskalamayan bir dergi hazirlamaya çalisiyoruz. Içerik kadar görselligi de önemsiyor, iyi metinleri albenisi olan bir tasarimla sunmaya özen gösteriyoruz.
Ehlinin malumudur; yayin ilkelerinden taviz vermeden, istikrarina ve periyoduna sadik kalarak bir yayini sürdürmek ciddi bir hassasiyet gerektiriyor. Hamd olsun Rabbimize ki bu konuda da bizleri muvaffak kildi: Tasavvufun temel ilkelerine sadik kalmaya çalistik, istikrarimizi bozmadik ve daima vaktinde dergimizi okurumuza ulastirdik. Bu da Allah Tealanin bize bir lütfudur.
Ilim ve Irfan Dergisi, geride biraktigimiz yedi yilda oldugu gibi bundan sonra da Kur’an ile sünneti esas alan bir tasavvuf anlayisinin derdini sürmeye devam edecektir. Bugüne kadar oldugu gibi, bundan sonra da; ilimsiz irfanin yozlasmaya ve sapkinliga, irfansiz ilmin de ruhsuzluga ve tekdüzelige götürecegini haykiracaktir. Hakikatin, bu iki kavramin birlikteliginde oldugunun her daim altini çizecektir.
Yayina baslarken sunu vadetmistik: Ne olursa olsun Kur’an, sünnet ve selef-i salihinin izinden ayrilmayacak, seriatin uygun görmedigi bir tek kelimeyi dahi sayfalarina koymayacak, bidat ve hurafelerden uzak duracak, Islam’in ana omurgasi olan ehl-i sünnet çizgisinden asla taviz vermeyecegiz. Felsefe ve kelamin karmasik labirentlerine ve zor meselelerine girmekten sakinirken akli küçümsemeyecek, kalbe ve gönle vurgu yaparken muhasebe ve muhakemeyi elden birakmayacagiz. Aklin yolu olan ilme ve kalbin yolu olan irfana ayni tonda ve siddette vurgu yapacak, birini digerinin üstünde ya da altinda görmeyecegiz. Geçtigimiz yedi yilda, hamd olsun ki, bu hassasiyetlerimizi koruduk ve elden geldigince bu hedeflerden sapmamaya gayret ettik.
Sunu da söylemistik: Islam’in yeryüzünde nesvu nema bulmasinda kritik öneme sahip olan tasavvufu, en saf ve güvenilir kaynaklardan anlatmayi ve yorumlamayi hedefliyoruz. Çünkü Islam seriatiyla çerçevelenmis olan ve hal ile kal arasinda bir denge kuran tasavvufun, dün oldugu gibi bugün de insanlar için ekmek ve su kadar hayati bir fonksiyona sahip olduguna inaniyoruz.
Ayni sekilde kemiyetten çok daima keyfiyetin derdini güttük. Hakikatin bazen garip ve yalniz kalabildigine inanarak, tiraj ugruna sözümüzü ayaga düsürmemeye çalistik. Söylediklerimizin müsterisinin çokluguna degil hak ve hakikate uygun olusuna azami derecede dikkat ettik.
Bu arada ümmetin sorunlarina egilirken dar ve kisir politik tartismalara girmekten itinayla uzak durduk. Inandigimizi söylemekten imtina etmedik ama tefrikayi ve ihtilafi derinlestirecek bir üsluptan da daima kaçindik. Islam dünyasinin devasa soru ve sorunlarina kendi durdugumuz ve baktigimiz yerden egilmeye çalistik ama kuru sloganlara, holiganizme ve ayagi yere degmeyen ütopik ve hayali nutuklara da asla prim vermedik. Ehl-i sünnet çizgisindeki herkesi kardes bildik ama bu topraklarin asirlar içinde olusturdugu tecrübeye de büyük deger verdik. Bundan dolayi evrensellik iddiasina yerel olani kurban etmemeye çalistik.
Elinizdeki sayiyla birlikte sekizinci yilina giren dergimiz, ilk günkü heyecanini ve hassasiyetini korumaya devam ediyor. Bundan sonra da kurulus ilkelerine bagliligini sürdürecek ve rotasindan en ufak bir sapmaya göz yummayacaktir insallah. Varlik nedenini bir an için bile aklindan çikarmayacak, popüler ve dönemsel rüzgarlara asla yelken açmayacaktir.
Geçtigimiz yilin bu ayina ait dergisini takdim ederken söylediklerimiz hala geçerliligini koruyor: Ilim ve Irfan Dergisi, dava sahibi olmayi önemsemekle birlikte iddiali olmaktan ve görünmekten mümkün mertebe imtina eder. Dolayisiyla bastan itibaren söylediklerimizi bir iddia olarak degil de, bir dert ve dava olarak dile getirdigimizi belirtmek isteriz. Islam dünyasinin ve Müslümanlarin meseleleri çok büyük, sancilari çok derin. Hele içinden geçtigimiz dönemde bu krizler çok daha büyük ve yikici olmaya basladi. Bizler de, elimizdeki bu imkanla çareler aramaya çalisiyoruz. Amacimiz, kisisel olarak “hac yolunda bir karinca”, kurumsal olarak da “Ibrahim’in atesine su tasiyan bir karinca” olmaktir.