SAADETTIN ACAR | Mayıs | 2017 | BASLARKEN
Insaf “esitçe, tam ortadan es parçalara bölmek” anlamina gelir köken olarak. Dücane Cündioglu, bir yazisinda insafin ‘nisf’ sözcügünden türedigine isaret ederek “tam ortadan ‘yarmak’, yargida bulunurken ‘ikiye bölmek’, kisacasi ‘adil davranmak’ anlamina gelir” demisti. Evet, ama her esit paylasimin adalete uygun olmayabilecegini de hesaba katar insaf sahibi. Dolayisiyla “bir kisiye tam dokuz, dokuz kisiye bir pul” da düsebilir pekala. Kavramlar ve onlarin kökenleri üzerine çok degerli çalismalar yapan merhum Sakir Kocabas hocamiz ise, insafin adaletten ayri bir seye isaret ettigini ve tam karsiliginin da genellikle adalet diye ‘yanlis tercüme’ edilen Kur’an’daki ‘kist’ kelimesi oldugunu belirtir, bir kitabinda.
Insaf, vicdanin terazisidir. Adalet, bu ölçünün hayata tasinmasi sonucunda tecelli eder. Dolayisiyla insaf, vicdan ve adalet arasinda saglam bir bag bulunmaktadir. Birinin varligi ya da yoklugu digerinin varligini ya da yoklugunu haber verir. Insaf yoksa vicdan da olmaz, buradan da adaletin tecellisi imkansiz olur.
Diger taraftan insaf, ölçüye riayet etmektir. Burada “hangi ölçüye?” sorusu önemlidir tabii ki. Her ‘içimizden gelen ve geçen’ sey ölçü olur mu? Içimizin bize hissettirdigi seyin ölçü olabilmesi, onun bir terbiyeden geçmesiyle mümkün olur ancak. Burasi, iç dünyamiz, nefsimiz, artik ne diyeceksek, tamir edilmedikçe, insafa ulasmamiz mümkün olmadigi gibi adil davranmamiz da mümkün olmuyor.
Uygulamada bunun çok fazla yasayan örnegi -maalesef- kalmamissa da hakikat sudur: Müslüman herkesten önce ve daha fazla insafli olmasi gereken kisidir. Ya da insafin en çok yakistigi, üzerinde en iyi ve güzel durdugu kisi Müslümandir. Islam’in birkaç saç ayagi sayilacak olsa, kesinlikle bunlardan birisi adalet ve insaf olur çünkü. Bir baska gerçek daha var: Insafi olmayanin imani olmayacagi gibi, bunun tersi de dogrudur: Imani olmayanin insafi da olmaz. Allah’a inanmayanin hakkaniyet duygusundan nasil söz edilebilir ki? Çünkü insafi ölçü olarak koyan da, ona ölçüyü veren de dinden baskasi degildir. Bundan dolayi insafin ancak sahih bir imanla mümkün olabilecegine inaniriz. “Insaf dinin yarisidir” mealinde rivayet edilen kutlu söz, meselenin önemini çok çarpici bir biçimde ifade eder.
Ekonomik, sosyal ya da siyasal tahrikler, sehevi güdüler insafi yok eder. Giderek insan bir köleye, tahriklerin esiri olan bir mahkuma dönüsür. Buradan da saglikli bir düsüncenin, bir duygunun çikmasi mümkün olmadigindan, öylelerinin kararlari da çok dogru olmayacaktir. Hakikat su ki; kitle iletisim araçlari insanoglunun insafini kuruttu. Insan etki altinda kalmadan hareket etme güdüsünü yitirdi. Küresel kampanyalar, reklam ve propagandalar, vicdani ve kalbi hedeflemiyor. Hatta tam tersine buralari harekete geçirmemenin planlari yapiliyor. Sonuç olarak da insaf kurudu, vicdan köreldi ve yeryüzü adaletten mahrum kaldi.
Hakka ve hakikate temas eden her sey insafin sinirlari içindedir. Tersi de dogrudur: Yolu hakikatle çakismayanin insafindan da söz edilemez. Buradan hareketle insaf orta yol demektir diyebiliriz. Yeri, asiri gitme ve geri kalmanin tam ortasindadir. Insan vicdaniyla, adalet duygusuyla ve insafiyla insandir. Insani bunlardan ayri ve azade düsünemeyiz. Ve ancak vicdan varsa, insaf varsa, iz’an varsa yeryüzünde adalet yeserir.

Muhterem hazirun, Hazret-i Muhammed’in peygamber olarak gönderilmesi...

Insanin fitrati tertemizdir. Ne var ki zamanla disardaki enkazin, toz dumanin külleri üzerine düser....

Ilim ve Irfan dergisinin 2024 Aralik sayisi sahsiyet dosyasiyla çikti....

IRFAN BASIM YAYIN DAGITIM SAN. VE TIC. LTD. STI.
Zafer Mahallesi Kurultay Sokak No:1/6 Yenibosna | Bahçelievler / Istanbul | Telefon: 0(212) 694 98 98
Copyright © 2012-2024