Allah Tealanın lütfuna mazhar olanlar hariç, birçok kimse için dünya hayatı meşakkatli bir yolculuktan ibarettir. Yorucu ve yıpratıcıdır. Yol engebelidir çünkü. İnişli-çıkışlı ve bol virajlıdır. Yolculuğun birkaç metre ötesi hakkında en ufak bir fikri yok insanın. Tahminleri var, evet, beklentileri ve umutları da var ama bir adım sonrasında neyle karşılaşacağının garantisi yok. Onlar için tam anlamıyla korku ve ümit arasında bir yolculuktur hayat. Bunlar için, üzerine dünya kirini bulaştırmadan onu terk etmek zor, neredeyse imkansızdır.
Başka birileri içinse durum farklıdır: Çünkü türlü yeniliklerle doludur her an. Her şey yenidir çünkü her şey ilktir insan için. Önüne çıkan her şey yeni yaratılmıştır onlar için. Dün gördüklerini yeniden görse bile dünkü “o” yok artık. İnsan duyguları anlık değişkenlik gösterir çünkü. Bir gün hiçbir anlam veremediği bir eşya, başka bir gün onun için muazzam bir imgeye dönüşebilir. Her şey yepyenidir; yeni bir gün doğmuştur, yeni bir çiçek açmıştır, yepyeni bir sayfa açılmıştır kainatta.
Evet, bu böyledir. İnsanın eşyayla kurduğu ünsiyet ilerledikçe onun farklı vecheleriyle de karşılaşır çünkü. Ve bu değişen haller gördüğü her şeye yeni bir gözle bakmayı ve yeni bir anlam yüklemeyi de beraberinde getirecektir. Tam da şairin dediği gibidir durum: “Her dem yeniden doğarız, bizden kim usanası.”
Hem eşya da sabit değildir, o da her an değişiyor. İnsan fark etmese bile o da kendisine tayin edilmiş kaderini yaşıyor. İnsanla birlikte o da yaşıyor ve yaşlanıyor.
Yani hakikatte yaratılmış hiçbir şey için monotonluk yoktur. Çünkü bakan ve gören her an değiştiği gibi, hakikatte bakılan ve görülen de sürekli yenileniyor.
Bundan dolayı “Hayat ırmağında iki defa yıkanmaz.” denilmiştir.
Bu ferasette ve dirayette olanlar için bu durum tam anlamıyla bir ziyafete dönüşüyor. Onlar daima hayret makamında eşyanın hakikatine doğru yolculuk yaparlar çünkü. Bu seyahat hem yatay hem de dikeydir. Karşılaştıkları her şeyi hiç görmemiş gibi dikkatle süzerler onlar. Ve her bakışta onun derunundaki/ derinliğindeki yeni bir manayı keşfederler. Onlar için tekrar yoktur. Ve onlar hayata ve eşyaya alışmazlar da. Onlar iyi bilirler çünkü, alışkanlık aklın ve kalbin ölmesi, işlevselliğini yitirmesidir. Bundan dolayı onlar daima hayretlerini diri tutarlar. Ve şunu da hiç unutmazlar ki insan ve onun dışındaki her şey yaratılmışlık paydasında ortaktır. Bundan dolayı eşyayla bütünleşir, adeta onun bir parçası olur.
Evet, hayat yorucu bir maratondur, yıpratır. Ama selim kalp sahibi olanlar için hayatta sürpriz yoktur. Tüm varlıklar teslim olmuş bir halde kaderini yaşar. Bu düzenin bir sahibi var ve O (cc) onu hiçbir aksamaya mahal bırakmayacak şekilde işletiyor. Bundan dolayı anın değerini bilirler ve gelecek hakkında yorum yapmaktan kaçınırlar. Hatta onu düşünmezler bile. Çünkü yarının sahibi, başkası değil yalnızca Allah’tır. Cellecelaluhu.
Ve onlar da tam bir teslimiyetle O’na teslim olmuşlardır.