Peygamber Efendimizin, Miladi takvime göre kutlu dogum günlerinin yildönümü yaklasiyor. Malum Efendimiz, 20 Nisan 571’de dünyayi tesrif etti. Türkiye’de, O’nun (sas) gelisi, bu ta¬rihten bir hafta öncesinden baslayarak Kutlu Dogum Haftasi olarak çesitli etkinliklerle kutlanir. Diyanet Isleri Baskanligi her yil bu hafta için bir tema belirler ve Efendimiz’e farkli açilardan bakmaya çalisir. Dernekler, vakiflar, sivil toplum örgütleri de bu hafta kapsaminda küçük-büyük çok sayida program düzenler.
Tüm bunlar çok güzel ve hayirli faaliyetler. Ve arttirilarak de¬vam ettirilmesi de gerekir. Ama bir noktanin da altini çizme¬miz sart. O da sudur: Efendimizi konusalim fakat daha çok O’nu yasayalim, kendi hayatimiza rehber edinelim. O’nun hakkinda hepimizin, az ya da çok -ama asla yeterli olmayan-bir bilgisi var. Hepimiz az da olsa, O’nun güzel ahlakinin, dürüstlügünün, cesaretinin, cömertliginin, merhametinin ör¬neklerini duyuyoruz, biliyoruz. Bu bilgilerimizi artirmali, O’nu daha çok tanimaya çaba göstermeliyiz ama öte yandan da bu örneklige hayatimizda yer açmaliyiz. O’nun dürüstlügünü biliyor ama insan iliskilerimizde dürüst davranmiyorsak, bir sorun var demektir. O’nun çok cömert oldugunun bilgisinin cimri birine tesiri olmamis demek ki. Bu sorun da O’nu az tanimaktan degil, O'nu rehber edinmemekten kaynaklaniyor. Yani herkes bildigi kadariyla O’nu hayatina tasisa, Allah Teala o kimseye O’nun hakkinda bilmediklerini de ögretir, bu bir. Ikincisi de dünya daha bir güzellesir. Sahip oldugumuz kisitli bilgiyle bile amel etsek etrafimizda neler olacagini tahmin bile edemeyiz. Çünkü sahabe öyle yapti ve basardi. Onlar için dogru olan, hakikatin tek ölçüsü O’nun hayatiydi. Kur’an’i bile O’nun anladigi sekilde anlamaya gayret ederlerdi. Yani O’nu tam anlamiyla taniyayim bir, sonra örnek almaya basla¬rim diye bir mantik olamaz.
Yüzyillardir O’nu anlatiyor sairler, yazarlar, arastirmacilar. O ise bitmeyen bir umman gibi her dem taze ve yeni. Hakkiyla O’nu vasfetmek ve anlamak bir kulun basarabilecegi bir sey degil. Nitekim âlemlerin Rabbi Allah Teala O’nu övmüs, sev¬mis ve örnek göstermis. Allah’in övdügünü kul hakkiyla nasil anlatabilsin! Dünya var oldukça da O’nu anlamaya, yazmaya çalisacak insanlar hep olacaktir. Çünkü O varligin manasi, mayasi ve ruhudur. O’nu anlamadan, iyiyi ve kötüyü, dünyayi ve ahireti, cenneti ve cehennemi anlayamayiz. Allah’i ancak O’nunla taniyabilir, Allah’in kelamini ancak O’nun mübeyyin sifatiyla fehmedebiliriz. Yaratilmislar içinde Allah’in muradini O’ndan daha iyi bilen yok, olamaz. Çünkü yüce Allah, bizzat rabbimiz bizi O’na yönlendirdi. Kendisine itaat etmenin Allah'a itaat oldugunu söyledi ki, tersinden bakarsak, O’na isyan da Allah’a isyan anlamina gelir. Öyleyse O’nu tanimak ve sevmek bizi kainatin mutlak sahibine yaklastiracaktir. Bundan dolayi O’nu tanima gayretinden bir an bile geri durmamaliyiz.
Mesele su ki, O’nu konusmak ve yazmak hususunda verdigi¬miz çabayi O’nu hayatimiza dahil etme noktasinda göster-miyoruz. Halbuki O bir hayat önerdi bize. Sadece önermedi, dürüst ve onurlu bir hayatin nasil olacagini yasayarak gös-terdi de. Teorik, kitabi, hayattan kopuk, yasanmasi mümkün olmayan vaadlerde bulunmadi. Bilakis yapin dedi ve nasil yapilmasi gerektigine de bizzat kendisi örnek oldu. Bundan dolayi Müslümanlar O’nun hayatini ögrenmeyi dinin bir emri olarak algiladi. Çünkü o hayat bizim örnek almamiz gereken bir yasamin pratigiydi. Bizi adam edecek ve kurtaracak bir hayatin…
Sözün özü sudur ki; O’nu tanimak için dur-durak bilmeden çabalamali ama bunun paralelinde de O’na dair ögrendigimiz her yeni bilgiyi hayatimiza tasimaliyiz. Unutmamaliyiz ki bizi kurtaracak olan bilgi degil ameldir. Ve yine unutmamaliyiz ki kurtulusa en yakin olanlar O’na en çok benzeyenlerdir.
O’na, aline ve ashabina sonsuz salat ve selam olsun.