Kurban yaklasmaktir, yakinlasmaktir.
Cenab-i Allah insana sahdamarindan daha yakin oldugu halde o bunu idrak etmez çogu zaman. Gaflet ve masiyete dalar.
Unutur ve uzaklasir. Fitratindan uzaklastigi kadar Rabbinden de uzaklasir. Bununla birlikte insana kendisinden bile yakin olan yüce Yaratici, insanin da kendisine yakin olmasini, daima kendisiyle birlikte olmasini istemektedir. Ihsan makami da budur zaten. Iste kurban ederek ve kurban olarak bu yakinligi yeniden elde etme imkani bulur insanoglu. Yakinlastikça daha çok sevecek ve sevdikçe daha çok yaklasacaktir.
Kurban kendinden vazgeçmek, kendini tümüyle feda etmektir. Beklenti içine girmeden, karsilik beklemeden kendini adamak. Bütün iddialarindan siyrilip kendini Sevgili'ye sunmak. Insan çünkü nefs ve seytanin tasallutu altinda hayat sürer. Onlarin telkinleriyle hareket eder. Onlar da, insani daima saptirmaya ve yoldan çikarmaya çalisir. Yaptigi her ise bir iddia katmasini, “ben” demesini isterler ondan. Kibir ve gururla burnu kalkik olsun, böbürlenerek yürüsün, varliga meydan okusun diye onu tahrik ederler. Halbuki bir hiçtir o ama bunu bilmez. Yaradani olmasa onun ne kiymeti var ki! Iste kurban, sembolik bir ifadeyle insani olmasi gerektigi yere çagiriyor: Nefsini kurban etmesini, benliginden siyrilmasini ve kendini tümüyle teslim etmesini.
Kurban keserek, kan akitarak içimizdeki vahsi ve hayvani duygulari disariya akitmis oluyoruz. Insan çünkü fesat çikarmaya ve kan akitmaya çok meyillidir. Öyle yaratilmistir, yapacak bir sey yok. Ta yaratilisimizda meleklerin bizi tanimladiklari husustur, kan akitmak ve fesat çikarmak. Bu duygu mayamizda var. Iste kurban kesmekle yani kan akitmakla içimizdeki bu vahsi ve hayvani duyguya bir gem vuruyoruz. Kan akitma istegimizi bir ibadet seklinde disa vuruyoruz.
Direnmek degil teslim olmak
Kurban olmak teslim olmaktir. Allah Tealaya, Resül-ü Zisan’ina, Onlarin emir ve yasaklarina kayitsiz sartsiz boyun egmektir. O emirler ve yasaklar için her seyden vazgeçmeye hazir olmaktir. Bilmeli ki insanoglu, kurtulus direnmekte degil teslim olmaktadir. Teslim olmak yani hakiki anlamda Müslüman olmak. Efendimizin mektuplarinda buyurdugu gibi, “Müslüman ol, selamete er!” Kurban ibadetinin kökeninde iste o mutlak teslimiyete bir çagri vardir.
Bir de su var: Hakikat ehli nefsini kurban ederken, baska bir seyi degil sadece Allah’in rizasini ummaktadir. Ne cennet umuduyla ne de cehennem korkusuyla yaklasirlar O’na. O’nun zatina ermektir en büyük muradlari. O’nun cemaline gark olmaktir en büyük dilekleri. Hem nefsin hakiki sahibi kim? Kim, kime, neyi veriyor? Allah’in olani yine Allah’a vermek bir lütuf ve cömertlik midir ki?
Bunun yaninda kurban ederek, kurban olarak bayram edenler var. Bayrami ve sevinci kurban olmakta yani feda olmakta, teslim olmakta, yakin olmakta bulanlar var. Onlarin bayrami Sevgili'ye kurban olmaktir. En büyük hazzi kendini karsiliksiz O'na vermekte bulurlar. Onlar O’na kurban olurken, O onlara bayram oluyor. Iste hakiki kurban ve hakiki bayram.
Evet, yilda bir kere bir hayvani kurban etmek, her gün ve her an kurban etmemiz gereken nefsimize bir hatirlatmadir. Allah’in ve Resul’ünün emirleri önünde tüm benligimizden, isteklerimizden vazgeçip her seyimizi terk etmemizi salik verir bize.
Fuzuli Hazretleri gibi söylemek en iyisi:
Yilda bir kurban keserler halk-i âlem iyd içün
Dembedem saatbesaat ben senin kurbaninam.