15. sayisina ulasan Ilim ve Irfan dergisi gerek ele aldigi dosya konulari gerekse de hayatin farkli noktalarina deginen yazilariyla göz dolduruyor. Tasavvufi bakisi merkeze alan yaklasimlariyla ele aldigi her konuda yeni bir çerçeve açan ve bu çerçeveyi maneviyat dünyasindan süzülen isiklarla yansitan dergi, bu sayisinda son derece önemli bir meseleyi konu ediniyor. Kadin konusuyla okurunun karsisina çikan dergi, dosyayi “nezaket, letafet ve iffet” kelimeleriyle sunuyor. Dosya yazilarinda, bütün hayatin belkemigini olusturan edep ve nezaket kavramlari her satirda adeta yeniden hayat buluyor.

Modern dünya, kadina kötülük yapmakta ve onu her firsatta istismar etmektedir. Adina kadin özgürlügü, kadin haklari dense de tek meseleleri kadini ruhsuzlastirip metalastirmak ve manevi ve moral degerlerden koparmaktir. Iste bu sikintilar içinde, kadinin kadim ve asli degerini ona yakisan kavramlarla dile getiren dergi, modern bunalimlar karsisinda her zaman yeni ve saglikli bir yolun var oldugunu ortaya koymaktadir.

Dosya kapsaminda, Prof. Dr. Süleyman Uludag’in, “Sufi Gözüyle Kadina Bakmak”; Ömer Döngeloglu’nun, “Kiz Babasi Olmakla Övünen Merhamet Peygamberi” ve Rukiye Karaköse’nin, “Modern Dünya, Kadin ve Annelik” baslikli yazilari yer aliyor.

Prof. Dr. Süleyman Uludag yazisinda, “Kalpte fitne fesat, heva heves yoksa kadinlar erkekleri, erkekler kadinlari günaha sokmazlar, yok eger böyle arizali, sakat ve bozuk bir durum varsa iki cins birbirinden ayri ve uzak dursalar bile yekdigerini günaha sokar, fitneye sebep olurlar. Bu konuda dinimizin çizdigi hudutlari ve daireyi daraltmak günahtan ve fitneden uzak olmanin çaresi degildir. Çare kalbi islah ve nefsi terbiyedir.” diyor ve bütün bunlarin çaresinin olduguna, “Zaten tasavvufun konusu da bu degil midir?” sorusuyla isaret ediyor.

Ömer Döngeloglu yazisinda, Peygamber Efendimizin hayatindan örneklere yer veriyor. Efendimizin kizlar babasi olmakla övündügünü, yine kendisine ilk olarak hanimi Hazret-i Hatice annemizin iman ettigini vurguluyor.

Psikoterapist-sosyolog Rukiye Karaköse ise, meseleye daha yakin zamandan yaklasarak, modern dünyada kadin ve anne olmayi ele aliyor: “Müslüman kadinin eviyle iliskisi bir tutukluluk, mahkumiyet demek degildir. Ev merkezli bir hayat da her zaman eve kapanmak, evle sinirlanmak anlamina gelmez. Ayrica üretken ve kisiyi gelistiren çalismalarin ve sosyallesmenin yalnizca disarida çalisarak olabilecegi görüsünü de sorgulamak gerekir. Kadin evinde, vasifsiz oldugu için degil, tam aksine vasifli oldugu halde evinde var olmayi tercih ettigi için bulunabilir. Disarida çalismayi adeta dayatan modern zihniyet, kadina evinde olmayi tercih etme hakkini vermemekte ve “Üretken olacaksan tek seçenegin disarida çalismaktir.” demektedir. Evde olmak ve evinde hayatin yeniden üretimine annelik vasfiyla katkida bulunmak pekala saygi duyulmasi gereken bir seçimdir.” Rukiye Karaköse, ev merkezli hayati imha etmeye çalisan modernizme karsi, ev hayatinin bir seçim ve tercih olarak ne kadar özel bir yerde durdugunu gündeme tasiyor.

Derginin orta sayfasinda düzenli olarak sohbetlerine yer verilen Seyh Muhammed Muta’ Haznevi bu sayida, haramlari terk etmeden dualarimizin kabul olmayacagina isaret ediyor. 19 Ekim 2013’te Adana’da, Merhum Seyh Muhammed Haznevi’yi anma gününde yaptigi konusmanin tam metin olarak sunuldugu orta sayfa yazisi, hem merhum Seyhe olan derin sevgi ve bagliligi hem de haramlara karsi korumamiz gereken hassasiyetimizi hatirlatiyor.

Rabitasiz bir hayat olmaz

Derginin bu sayisinda dikkat çeken iki yazi ise, tasavvufun belki de dis gözler tarafindan en çok konusulan bir konusunu, rabitayi ele aliyor. Hüsnü Geçer, rabitayi daima huzurda olmak seklinde ele alirken, bu görüsünü hem günümüz sosyal hayatindan hem de alimlerin binlerce yillik birikimlerinden hareketle saglam delillere dayandiriyor. “Yüce Allah’in rizasina giden yol ancak insanlarin araciligiyla olabilir. Öyle olmasaydi peygamberlerin gelmesine lüzum kalmazdi.” diyen Hüsnü Geçer, çok ince bir noktaya, kul ile Allah arasindaki muhabbetin bir veli ile saglandigi noktasina vurgu yapiyor. Usta hikayeci Kâmil Yesil ise, “Irtibati Koparmayalim” baslikli yazisinda, rabita ile irtibat arasindaki kopmaz bagi ve bagliligi dikkatlere sunuyor.

Sami Bayrakçi, derginin portre sayfalarinda hikmet ve muhabbet kaynagi Ibn Ataullah Iskenderi Hazretlerini günümüze tasiyor. Hikem-i Ataiyye adli eseriyle bütün Islam dünyasinda müstesna bir yer edinen Ibn Ataullah Iskenderi Hazretleri ayni zamanda Sazeliye tarikatinin önemli bir simasi olarak dikkat çekiyor.

Kalp yaralarimiza deginen Ismail Acarkan haset konusunu isliyor. “Bu fani, geçici ve sinirli olan mal, mevki vs. degerli bir sey midir ki onlari arzulayayim? Bu geçici dünyanin hiçbir seyi kiskanmaya degmez. Su dünya rüyasindan uyandigimizda elimizde hiçbir sey kalmayacaktir.” diyen Acarkan, kalbimizi bu beladan koruma altina almanin yöntemlerini de sunuyor.

Deruni yazilara imza atan Mona Islam bu sayida, “Yazi Yazmak Sahit Olmaktir” basligiyla yazmanin âlem, kader ve kalp üçlüsündeki irtibatini gün yüzüne çikariyor.

Gezi yazilarina devam eden Adem Dönmez bu sayida Eyüp Sultan Hazretlerine misafir oluyor. Mehmet Çetin ise deneme tadinda olusturdugu yazisinda nurun aydinlik dünyasini gözlere ve gönüllere takdim ediyor. Ve usta çizer Hasan Aycin’in kelimat-i kutsiyye çizimlerinin de devam ettigini özellikle hatirlatmak gerekir.

Ailemiz ekiyle her ay okuruna dolu dolu bir dergi sunan Ilim ve Irfan gönül dünyamizda yeni boyutlar açmaya devam ediyor.

Muhterem Müslümanlar, sahabe-i kiramdan rivayet edildigine göre Ramazan-i serif yaklastiginda...

Mübarek Ramazan ayinin gölgesi üzerimize düstü. Çok sükür yeniden ulasiyoruz bir kutlu zaman dilimine....

Ilim ve Irfan dergisinin Mart 2024 sayisi Ramazan dosyasiyla çikti....

IRFAN BASIM YAYIN DAGITIM SAN. VE TIC. LTD. STI.
Zafer Mahallesi Kurultay Sokak No:1/6 Yenibosna | Bahçelievler / Istanbul | Telefon: 0(212) 694 98 98
Copyright © 2012-2016