Insandir, unutur.
Kim oldugunu, nereden gelip nereye gittigini,
dünyada niçin bulundugunu… Evet, unutabilir.
Dünya mesgul eder, isler bastirir, geçim derdi agirlasir ve o da
asil meslegini, gerçek isini, hakiki derdini, ne yapalim, unutabilir.
Bazen de, dertsizlik unutturur. Zenginlesir, sagligi yerindedir, hep
böyle gidecek sanir ve dünyadan yüz çevirmek güçlesince unutur.
Gençse, önünde uzun bir hayat oldugunu düsünerek unutabilir.
Yillar, yillar vardir daha. Yaslaninca hatirlarim,
diye düsünebilir… ve unutur.
Yasliysa, dünyadan alinacak tatlari, tadilacak zevkleri
kaçirmamak için unutabilir.
Ama insan hatirlar.
Insan hatirlamalidir.
Varlik sebebini, kendisini var edeni,
kendisini muhatap kilan hakikati, hatirlamalidir.
Dilinde O’nun ismi, kalbinde hatirlamanin lezzeti,
ruhunu kavrayan bir dostluk tecrübesi…
Insan hatirlamalidir.
Zikir, hatirlamaktir, hatirda tutmaktir…
Zikir, O’nunla bir hatirasi olmaktir…
Zikir, dünyadaki cennet, cennetteki ziynettir…
Unuttukça hatirlamali, hatirlamayi unutmamali.
...
BÜTÜN IBADETLERIN CEVHERI: ZIKIR
AHMET BIRLER
Sufiler ibadetler içinde özellikle zikre ayri bir önem vermislerdir. Sufilere göre zikir adeta bütün ibadetlerin cevheri ve ruhudur.
Ataullah Iskenderî Hazretleri, Miftahu’l-Felah isimli eserinde, “Allah bütün ibadetler için miktar ve vakit belirlemistir ama zikir için ne miktar, ne de bir vakit belirlemistir.” ifadesi ile zikrin sahip oldugu bu ayricaliga dikkat çeker. Iskenderî’ye göre salik, zikri, Allah’tan bir sey istemekten kendisini alikoyacak kadar mesgul etme sinirina dahi götürebilir ve hatta götürmelidir. Çünkü böyle oldugu takdirde “Allah ona istediginden daha iyisini verecektir.”
Velilerden bahsetmek zikirdir
Zikrin sözlük anlami hatirlamadir. Elbette Allah’i hatirlama. Ama Allah’i dogrudan hatirlama oldugu kadar, Allah’i dolayli olarak hatirlatan her anis da zikir kapsamindadir. Zikir, Allah’in bir ismini, bir sifatini, bir hükmünü, bir fiilini anmakla veya bir duayla ya da peygamberlerinden ve velilerinden bahsetmekle olabilecegi gibi, Allah’in azameti üzerinde tefekkürle de gerçeklesir.
...
ANCAK ZIKIRLE ALLAH’A ULASILIR
M. SELIM HASIMOGLU
Allah’i zikretmenin fazileti çok büyük ve hayri da geneldir. Zikir makamlarin esasidir, kul onunla yüksek makamlara ulasir ve en güzel semereleri toplar.
Allah (cc) bunu aziz kitabinda emretmistir: “Ey iman edenler! Allah’i çokça zikredin.” (Ahzap, 41) Yine söyle buyurmustur: “Allah’i çok zikreden erkeklerle (Allah’i) çok zikreden kadinlar (iste) bunlar için Allah magfiret ve büyük mükafat(lar) hazirlamistir.” (Ahzap, 35)
Ebu Said el-Hudrî’den bir rivayet söyledir: Resulullah (sas) söyle buyurdu: Izzet sahibi Allah söyle buyuruyor: “Benim zikrim kendisini bana dua etmekten, benden bir sey istemekten alikoyan kimseye, benden –dua ederek– bir seyler isteyenlere verdigimin daha fazlasini veririm.”
Ibn Abbas (ra) söyle buyurdu: Allah, zikir hariç diger farz ibadetlere bir sinir koydu. Zikre ise böyle bir sinirlama koymadi, kisi akli basinda oldugu her anda ve her yerde zikir yapabilir. Allah, mü’minlere ayaktayken, otururken ve yanlari üzerine yatarken zikri emretti. “O korkulu zamanda namazi kildiniz mi gerek ayakta ve gerek otururken ve gerek yanlariniz üzerinde (yatarken) hep Allah’i zikredin.” (Nisa, 103) Yani gündüz ve gece, denizde ve karada, seferde ve hazarda, zenginlikte ve fakirlikte, hastalikta ve saglikta, gizli mekânlarda ve açikta ve her halukarda zikri emretti.
Imam Kuseyri söyle buyurur: Zikir Hak yolunda (tasavvuf) güçlü bir rükündür hatta bu yolun temel diregidir. Hiç kimse zikre devam etmeden Allah’a ulasamaz.
Ibnu Ataullah söyle buyurur: Zikir, kalbin, Allah’in birlikteligiyle gafletten ve (Allah’i) unutmaktan kurtulmasidir.
...
UNUTTUGUN ZAMAN RABBINI AN!
MONA ISLAM
“Insan hayvan-i nâtiktir” der eski filozoflar, yani konusan ve düsünen canlidir. Konusma ve düsünme insanin temel vasfidir. Konusmayan ve düsünmeyen bir insan tasavvur edilemez.
Düsünce bir çesit iç konusmadir. Kendi kendine konusma. Insan her zaman disaridaki biriyle konusmaz, kendi hayal dünyasinda da birileriyle konusur. Zihninde birseyleri anar, hatirlar. Siraya koyar, ölçer, tartar. Kimi zaman zihnin andiklari onu öfkelendirir, kimi zaman gülümsetir. Esyalar, olaylar, anlar, kavramlar bir bir resmi geçit yapar zihinde. Çok zordur düsünmemek, hatta belki de imkânsiz.
Bir de esya ve hadiselerin failini, saymaya yorulmadigi isim ve cisimlerin yaraticisini düsünür insan. Görünenden, tasavvur edilenden , görünmeyen ve tasavvur edilemeyene erisir kalp, hemen pesisira ötelere siçrar zihin.
Insanin görünenden görünmeyene siçrayisi, sehadet âleminden gayba bakisini çevirmesi, zikirdir. Gündelik hayatin sürekli önümüze koydugu, görünür âlemdeki seyleri anmak da kelime manasiyla zikirdir. Yolda yürürken “ev, is, araba, taksitler, çocuklar, dersler” diye sayan adam da zikretmektedir aslinda, ancak istilahi manada zikir, suretten manaya, cisimden ruha geçmeden olmaz.
...
ZIKIR MECLISLERI CENNET BAHÇELERIDIR
HAMZA S. TOPRAK
Zikir, genelde din özelde ise bir tasavvuf kavrami olarak daima mü’minlerin gündemindeki ve kalbindeki yerini korumustur. Zikirden murad, Allah’in her daim anilmasidir. Tasavvuf terbiyesi içinde zikrin usulleri yüzyillar içinde hem ortaya konulmus hem de uygulanmistir. Zikrin esasi ve hakikati hakkinda müracaat kaynagimiz bu yolun önderleri, büyükleridir. Abdulkerim el-Kuseyri (ks), tasavvufî hayatin merkez kitaplarindan olan er-Risale adli eserinin zikir bahsinde ünlü sufilerin sözlerinden örneklerle zikrin önemini söyle vurgulamistir:
Zikir Cenab-i Hakk’a giden yolda saglam bir esastir. Hatta bu yolda en önemli prensip zikirdir. Bir kimse zikre devam etmeden Allah Teala’ya ulasamaz.
...
(Yazilarin devami Ilim ve Irfan Dergisi Kasim 2012 sayisinda...)