RAMAZAN’DAN ÖGRENDIKLERIMIZLE YASAMAK
PROF. DR. IBRAHIM BAZ
Daginikligimizi toparlamak
ve bizi kendimize
getirmek için gelen
Ramazan ayinda tutulan oruçlarla,
kilinan teravihlerle, okunan
Kur’anlarla, iftar için sofra basinda
beklemelerle, sahur için gece kalkislarla,
kalplerin dili olan elleri
Allah’a açmakla ve daha nice
bireysel ve topluluk halinde Allah’a
yönelislerle kalplerimize güzellikler
naksettik. Bütün bu ibadetlerin
mevsimi ve mektebi olan Ramazan
ayinin en önemli dersi olan oruç,
aslinda bir seyler yapmak degil,
aksine bir sey yapmamaktir. Tek
kelimeyle ifade edecek olursak,
sadece tutmaktir. Oruç kelimesinin
Arapça karsiligi olan “savm”
da nefsi arzuladigi ve yöneldigi
seylerden engelleyerek onu tutmak
anlamina gelir. Bu kelime, ayni
zamanda yükselmek anlamina
gelir ki oruçlu olan kimsenin
manen yükselmesine ve yücelmesine
isarettir. Bu ibadetin özünün
tutmak anlamina gelmesi sebebiyle,
baslangiç vaktine de tutmak
anlamina gelen imsak denilmistir.
Nefsin bedene dair en fazla
arzuladigi seyler olan yeme, içme,
cinsellik ve faydasiz konusma gibi
hususlarda, kontrolü nefsin elinden
almak seklinde gerçeklesen bu
tutma eylemi, emsali olmayan bir
ibadettir. Iste bu emsalsizligi nedeniyle
de bir kudsi hadiste, orucun
Allah’a ait oldugu ve mükafatinin
da Allah tarafindan verilecegi
beyan edilmistir.
HALLER LÜGATI
SAID YAVUZ
Haset illetinin sende olup olmadigini
merak ediyorsan, bu merak
önemlidir Hazret-i Ömer meraki
nasip olsun hepimize, söyle bir
yönteme basvurabilirsin. Içine
soguk gelen, diger bir tabirle hoslasmadigin,
sevmedigin kimsenin
yasadigi en küçük bir basarisizlik,
sikinti, topluluk içinde itibarinin
düsmesi, ayaginin tasa degmesi,
hastalik gibi bunlardan biri senin
içinde zerre kadar da olsa bir sevinç
rüzgari estiriyor mu, bu gördüklerine
seviniyor musun; iste o zaman
sende o kimseye karsi haset mayalanmaya
baslamis demektir. Yani
oh olsun demedin belki ama içinde
yazik oldu duygusu, üzülme hissi
gelismedi, bilakis sevmedigin o
kimsenin basina gelen seyden
hosnut oldun. Içten içe hak etmisti
demeye yeltendin. Iste maraz senin
içinde vücut bulmaya basladi
demek.
EL-VEKIL (cc)
AHMET EDIP BASARAN
Insan varligini neye, kime Allah kerim!
borçluysa ona yalvarip
yakarir. Bizi bir kul olarak
Ilahi köklerimize baglayan ana
fikir bu incelikte saklidir. Varligimizi
borçlu oldugumuz biricik
varlik Cenab-i Hak’tir. Öyleyse
kula minnet etmenin, üç kurusluk
dünya menfaatleri için gücün,
paranin ve irili ufakli iktidarlarin
önünde egilmenin o agir vebalini
bir düsünelim. Insan bir emanetle
gönderilmis, sözün hikmeti bu
emanetle taçlanmis. Söz, O’nun (cc)
birligini ve rububiyetini tasiyan en
agir yüktür insan için. Biz kullar o
Ilahi yükü sirtlanirken sadece ve
sadece yine O’na ve O’nun sonsuz
merhametine, sefkatine siginiriz.
Çünkü bu âlemde el açip dua edebilecegimiz
tek merci O’nun yüceler
yücesi varligidir. Bu sebeple insanin
sözü ayni zamanda insanin izzetidir.
Rizkimi veren Hüda’dir kula minnet
eylemem, diyen Kul Nesimi insanin
izzeti nerede aramasi gerektigine
dair bir keskin hat çizer. Çünkü
bizi tepeden tirnaga koruyup gözeten
sadece O’dur. Rizik sadece
yediklerimiz, içtiklerimiz degil
bu hayatin içinde bize bahsedilmis
bütün nimetlerdir. Akil, bilgi,
dil, kalp… Bizi hem duygu hem de
düsünce baglaminda bastan ayaga
kusatan her sey O’nun Ilahi tasarrufu
ve rizasi iledir. Bilmek de
O’ndandir, sevmek de. Bu sebeple
insan bütün eylemlerinde Cenab-i
Hakk’in rizasindan baska hiçbir
seyi umamaz. Allah Teala disinda
medet umulan seyler gelip geçici
heveslerdir. Bunlar kul için birer
seytan gölgesidir ve kul bir an
evvel batilin ve gafletin gölgesinden
hakikatin günesine çikmakla
mükelleftir.
PEYGAMBER EFENDIMIZIN UYKU ADABI
ISLIM GÜMÜSTEKIN
Uyku, biyolojik yasamin
sürdürülmesi ve
insan sagliginin düzenlenmesi
için en önemli ihtiyaç
alanlarindan biridir. Fiziksel,
biyolojik ve ruhsal sagligin
dengede olmasinda uykunun
rolü çok büyüktür. Yasaminin
her anini Allah Teala ile beraber
olma suuruyla geçiren Peygamber
Efendimiz uyku adi verilen
bu dogal döngüyü hikmetle
gözetmis ve bu konuda ümmetine
hususi olarak tavsiye ve
ihtarlarda bulunmustur. Kur’an-i
Kerim’de gece ve uykuyla alakali
pek çok atif oldugu gibi
hemen hemen her hadis kitabinin
degisik bablarinda uyku ile
ilgili rivayetler yer alir.
Hazret-i Peygamberin yattigi
toplam vakti -saat olarak- tespit
etmek mümkün olmamakla
birlikte O’nun (sas) uyku vakti,
yatsi namazindan sonra baslar
ve sabah namazindan önceki
zaman dilimine kadar sürer. O
(sas) namaz vakitlerini aksatmayacak
bir uyku plani yapmis
ve bunu tavsiye etmistir. Dolayisiyla
kisinin ibadet hayatinin
düzenlenmesi için uykusunun
belli bir ritim ve düzen içerisinde
olmasi gerekir.
CELALEDDIN SÜYUTI HAZRETLERI
MERVE SAGAN
Tam adi Celaleddin Abdurrahman
bin Kemaleddin
Ebu Bekir bin Muhammed
el-Hudayri; künyesi Ebü’l-Fazl, nisbesi
ise es-Süyuti’dir. Kökenleri Orta
Misir’daki Asyut’a dayanan Süyuti,
1445 yilinda Kahire’de dünyaya
gelmistir. Babasi Kemaleddin Ebu
Bekir de Asyut’ta dogmus, Ibn Hacer
el-Askalani gibi önemli kisilerden
ilim tahsil etmis, ayni zamanda
Misir’daki Abbasi halifesinin
hususi imamligi ile Misir kadiligi
gibi önemli görevlerde bulunmustur.
Safii alimlerinden biri olan ve
pek çok eseri de bulunan Kemaleddin’in
haiz oldugu bu ilmi kisiligi,
oglu Celaleddin’i de ilim tahsiline
yönlendirmesine vesile olmustur.
Seyh Celaleddin de böylelikle Ibn
Hacer’in derslerine katilmaya,
kendisini diger alanlarda gelistirmeye
baslamistir. Ilmi ve dini
seviyesi yüksek bir aileye mensup
olmasi Süyuti’nin iyi bir ilim tahsil
hayatina sahip olmasinda, ayrica
derinlikli ve yetkin bir ilim adami
olarak yetismesinde etkili olmustur.
Annesi hakkinda ise kaynaklarda
pek fazla bilgi yoktur. Sadece Türk
yahut Çerkes asilli oldugu bilinmektedir.
KAR NEDIR, ZARAR NEDIR?
DR. KÜBRA ZÜMRÜT ORHAN
Insan çogu zaman kar-zarar hesabi yapar, zarardan kaçinip kari elde etmek ister. Bu kar ve zarar bedenle ilgili oldugu gibi nefsle de ilgili olabilir. Mesela saglikli beslenmek, yeterince uyumak, dinlenmek gibi hususlarda bedenin karini düsünmek söz konusudur. Yine bedene zarar verecek hususlardan kaçinmaya çalismak da böyledir. Asiriya gitmedigi müddetçe bedenin karini ve zararini düsünmek anlasilir bir sey, bu dünyada bizi tasiyan ve bize emanet edilen bedeni korumaya çalismak gerekir. Fakat insanin kar-zarar hesabi bununla sinirli kalmaz. Hiç tüketemeyecek olsa da hep daha fazla kazanmak ister mesela. Peygamber Efendimiz (sas) “Ademoglunun bir vadi dolusu altini olsa bir vadi daha ister.” (Buhari, Rikak, 10) buyurarak nefsin bu arzusuna dikkat çeker. Hiç zahmet çekmeyeyim, düzenim/konforum bozulmasin, agzimin tadi kaçmasin, hep rahat edeyim ister insan nefsi. Dolayisiyla hayata çogu defa bu gözle bakar.
PIRAMITLER, ALIMLER VE YOKSULLUK
DR. KUTBEDDIN AKYÜZ
Kahire’nin tarihi ve manevi derinligini
en güçlü sekilde hissettigimiz
anlardan biri de kabir ziyaretleriydi.
Ziyaret ettigimiz kabirler
arasinda Imam Safii, Ibn Ataullah
el-Iskenderi, Ibn Hacer el-Askalani,
Ibnü’l-Fariz, Celaleddin Suyuti,
Satibi, Sarani, Zahid Kevseri, ve
Hasan el-Benna gibi Islam tarihine
yön vermis önemli sahsiyetlerin
kabirleri yer aliyordu. Her biri,
Islam ilmi ve maneviyatinin farkli
bir yönünü temsil eden bu zatlarin
huzurunda dua etmek, ruh dünyamizi
derinlestiren ve gönlümüze
huzur veren anlar sundu.
Yazilarin tamami derginin 2025 Nisan sayisinda.