Üç aylara girerken, öncelikle geçen bir yilin manevi muhasebesi yapilmali. Kulluk dersindeki ve insanlik yolundaki eksikler ve aksakliklar tespit edilmeli, gafletler ve günahlar siralanmali. Manevi hasarlar belirlenerek üç aylarda bu hasarlarin nasil tamir edilecegi planlanmali. Akil sahibi olmanin geregi budur. Malum oldugu üzere Efendimiz akilli insani söyle tarif etmektedir: “Akilli kisi kendisini hesaba çeken ve ölümden sonrasi için çalisandir. Aciz kisi ise arzularinin pesinde kosup da Allah’tan bagislanma dileyendir.” Hazret-i Ömer de, “Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekin.” diyerek bu hakikati bir kez daha hatirlatmistir. (Tirmizi, Sifatü’l-Kiyame, 25)
Muhasebeye gönülle baslamak gerek. Zira yasadigimiz bu çag, en çok gönüllerimizi kirletti. Gördüklerimiz ve duyduklarimiz kalplerimizi kirli bir gölete çevirdi. Kara kara noktalar kalpleri karanlik ve gaflet kuyularina çevirdi. Gecenin karanligini günesin aydinligi, kalplerin karanligini ise ancak zikrin nuru aydinlatir ve ibadetlerin fanusu bu aydinligi muhafaza ederek daimi kilar. Bu nedenle üç aylari ibadet ve zikir ayi haline getirmeli; okunacak Kur’an, yapilacak zikir, kilinacak nafile namaz, tutulacak nafile oruç ve verilecek sadakalarla kalplere kivam kazandirip kalpler Allah’a ayarlanmali.
Bütün bu ibadetler, bir gönül atölyesi olan üç aylarda kisinin gayretine göre gönlünü mamur eder. Gönlün mamur oldugunun alameti; Allah’in daha çok hatirlanmasi, niyetin halis hale gelmesi, kalplerde kinin, hasedin ve hirsin azalmasidir. Bir baska ifadeyle bütün ibadetlere anlam ve deger katan niyetin terbiyesinin gerçeklesmesidir. Bu hale gelen insan, güzel düsünür ve güzel yapar. Malum oldugu üzere insanin maneviyat merkezi olan gönül güzellesince her sey güzellesiyor.

Yazinin tamami derginin Ocak 2024 sayisinda.