Islam ahlaki ve tasavvuf düsüncesinin temel kavramlarindan birisi de tevazudur. Tevazu, kisinin kendisinin düsük bir seviyede oldugunu düsünerek baskalarina karsi kibir ve asagilama davranislarindan uzak durmasini ifade eder. Tevazu sahibi kimseler mütevazi olarak adlandirilir. Mütevazi insanlar üstünlüklerini övünmek ve böbürlenmek için kullanmaz; toplum içerisinde giyimlerine ve davranislarina dikkat eder, alçakgönüllülügü kendilerine siar edinirler.
Tevazunun özü, âlemde kula verilen nimetlerin hakiki sahibinin Allah oldugu bilincidir. Bu yönüyle kulun tevazusu öncelikle Yaratanina karsidir. Zira hakiki anlamda büyüklük ve yücelik Allah’a mahsustur. “Göklerde ve yerde azamet yalniz O’nundur. O, azizdir, hakimdir.” (Casiye, 37) Dolayisiyla kulun kendi acziyetini bilerek Rabbine karsi boyun egmesi, tevazunun baslangicidir. Bu, dini literatürde husu kavramiyla da ifade edilir. Husu yahut tevazu sahibi olmak ise Allah’i tanimaktan geçmektedir. Allah Tealanin azametini, kullarina verdigi nimetleri, kulun O’ndan gelip O’na dönecegini tahayyül etmesi ve Rabbi karsisindaki konumunu idrak ederek kulluk sergilemesi kulu tevazu sahibi yapacaktir.
Yazinin tamami derginin Aralik 2023 sayisinda.