Allah’in adini anmak, O’nu
(cc) yüceltmek, O’na (cc)
tazimde bulunmak, yaratan
ve yasatan, öldüren ve dirilten,
yarattiklari üzerinde diledigi gibi
tasarrufta bulunan yegane varlik olarak
Allah’i bilmek ve O’nu (cc) layikiyla
anmak, Müslümanin en temel vazifesidir.
Kur’an-i Kerim’de Allah’i anmak
en büyük ibadet olarak tarif edilmis
(Ankebut, 45), Allah’in adi anilinca
mü’minlerin yüreklerinin titredigi
beyan edilmis (Enfal, 2) ve kalplerin
ancak O’nun (cc) zikriyle sükunete
erecegi bildirilmistir. (Rad, 28) Inanan
kimselerden Allah’in zatina oldugu
gibi isimlerine ve sifatlarina da hürmet
etmesi beklenir. Allah’a, O’nun (cc)
isimlerine ve mukaddes kildiklarina
hürmet etmek; dünyada ve ahirette
nimetlere ermek, maddi ve manevi
lütuf ve ihsanlara nail olmak için
vesiledir.
Cenab-i Hakk’in isimlerine hürmet
edenlerin eristikleri nimetleri anlatan
menkibeler pek çoktur. Bunlardan bir
tanesi Hicri 3. yüzyilda yasayan sufilerden
biri olan Mansur bin Ammar’a
aittir. Yolda giderken üzerinde “Bismillahirrahmanirrahim”
yazili bir kagit
bulan Mansur bin Ammar, bu kagidi
koyacak uygun bir yer bulamadigi
ve baska çare de gelistiremedigi için
yutmus, bunun üzerine rüyasinda
kendisine: “O kagida hürmet ettigin
için, Allah, senin üzerine kapali olan
hikmet kapisini açti.” denildigini
isitmistir. Mansur bin Ammar’in bu
olaydan sonra riyazete çekilip züht
hayatina intisap ederek kemale
ermistir. (Ebu’l-Kasim Zeynülislam
Abdülkerim bin Hevazin bin Abdilmelik
el-Kuseyri, Tasavvuf Ilmine Dair:
Kuseyri Risalesi, çev. Süleyman Uludag
(Istanbul: Dergah Yayinlari, 1978), 137)
(Yazinin tamami derginin 132. sayisinda.)