Hem maddi hem de manevi bakimdan
güç ve kuvvet sahibi olmak
ve buna bagli olarak da toplum
içinde saygi ve itibar görmek her
insanin isteyecegi temel özelliklerdendir.
Çünkü insan kuvvetli ve saygin oldugunda,
kendisini daha mutlu ve basarili hisseder.
Öte yandan bu durum, birey planinda
oldugu gibi toplum ve medeniyet düzeyinde
de ayni sekilde geçerlidir. Nitekim tarih
boyunca milletler kurduklari devletleri
yasatabilmek için nüfus, ekonomi, askeri
güç, siyaset ve kültür gibi alanlarda birbirleriyle
kuvvet yarisi içinde olmuslardir.
Genel olarak bakildiginda Islam, mü’minlerin
zayif degil kuvvetli olmalarini talep
eder. Nitekim Resul-i Ekrem Efendimiz,
bir hadis-i seriflerinde, “Kuvvetli mü’min
zayif mü’minden daha hayirli ve Allah
katinda daha sevimlidir.” (Müslim, Kader,
34) buyurmuslardir. Ancak Islam, kuvveti
tek boyutlu bir kavram olarak tasvip etmez.
Diger bir deyisle mensuplarinin yalnizca
maddi ve dünyevi açidan kuvvetli olmalarini
istemez. Çünkü fiziksel ve bedensel
güç, para, sosyal mevki vb. imkanlar tek
basina yetersizdir. Hatta çogu zaman
insani geri dönülmez hatalara ve büyük
pismanliklara sürükler. Bununla birlikte
iman, ihlas, ilim ve amel gibi özelliklerle
karakter ve sahsiyet bakimindan da kuvvetli
olunmasini ister. Daha açik bir deyisle
kuvvet, Islam’da hem zahir hem de batin
yönleriyle yani çift boyutlu olarak ele alinmistir.
Yazinin tamami derginin Kasim, 2022 sayisinda.