Ömür sermayesini yerli
yerince kullanmak, hayatin seyrini kaliteli bir
yasama dönüstürmek, gündelik hayatin akintisina kendimizi
kaptirmamak Müslüman olarak
hepimizin asli vazifesidir. Hayati bereketlendirmek, anin kiymetine ermek,
günümüzü ve gecemizi anlamli
kilmak ebedi hayati kazanmanin
temel sartidir. Üç aylar mevsimi ve
bu zaman dilimi içerisinde özellikle
Ramazan ayi bir firsat iklimidir.
Ramazan, bizi savrulmaktan kurtarir. Dagilmis bir tabiata bürünmekten
alikoyar, toparlanmamizi saglar, duygularimizi kontrol eder, aklimiza
ve fikrimize hakim olur, düsünce
dünyamizi terbiye eder, ruhumuzun
dirilisini saglar, bedenimizi saglikli
kilar ve nefsimize hakim olmayi
ögretir. Ramazan iklimi bizde dünya
ve ahiret bütünlügümüzü saglamayi,
ruh ve beden kivamina ermeyi, akil
ve duygu dünyamizi kontrol etmeyi
ögretir. Ramazan, bir mekteptir; bizleri
parçalanmis bir hayat yasamaktan,
daginik ve perisan bir tabiattan,
savrulmus bir ruh haletinden, geçici
heveslerin esaretinden kurtarir.
Ramazan, bilginin hamalligini degil
bilginin erdemle bütünlesmesini saglayan hakikat ögretisini telkin eden
bir kivamdir.
Bizleri gaflet uykusundan uyandiran
Ramazan, ayrica bizlere unuttuklarimizi hatirlatmaktadir. Varligin
hikmetini, insanlik gerçegimizi, fitrata bürünmemizi, ibret almamizi,
sükretmemizi, sabretmemizi, üzerimizdeki Ilahi nimetlerin farkinda
olmamizi hatirlatmaktadir. Imanin bir iddiadan ibaret olmadigini,
imanimizin amele dönüsmesini,
inancimizin kavilesmesini saglar.
Ramazan; bu cihana bizlerin sahip
olmak için degil sahit olmak için
geldigimizi hatirlatmaktadir. Varligin
sahidi olmaya, insanligin idrakinde
olmaya, sorumlulugumuzun bilincinde olmaya, kullugumuzun geregini
yerine getirmeye davet etmektedir.
(Yazinin devami derginin 116. sayisinda.)