Allah Teala, zamana yemin ederek insanlarin
çogunun hüsranda oldugu beyan ederken,
Hazret-i Peygamber de insanoglunun saglik
ve bos vakit konusunda aldandigini
söylemistir. Bu Ilahi uyari ve Nebevi ögüt, bir ayrim
yapilmaksizin bütün insanlar içindir. Insani en iyi
taniyan Allah ve Resulü, ona zafiyetini ve bu zafiyet
nedeniyle düsebilecegi gaflet halini hatirlatarak, esasinda
onun iyiligini istemis ve imtihani kazanmanin
yolunu ögretmistir. Ayni zamanda insana zaman ve
zamanin kendisi için takdir edilmis mahdut bir süresi
olan ömür hakkinda tefekkür etmesi, dünya pazarindan
zarar eden bir kul olarak ayrilmamasi için manevi
muhasebe yapmasi ögütlenmistir. Çünkü ömür, sinirli
bir sermayedir. Bu nedenle bütün peygamberler, filozoflar,
alimler ve arifler zamanin kiymeti ve ömrün
nasil mamur edilmesi gerektigi konusunda uyarilarda
bulunmuslar, yol ve yöntem göstermislerdir.
Inanç sahibi olmak; öncelikle zamani dogumdan
önce baslayan ve ölümle bitmeyen bir boyuta tasimaktir.
Bunun aksine bütün zamani dünya sanmak
yahut ölümü unutacak kadar dünyaya dalmak ise ya
inançsizliktan yahut inanç zafiyetinden kaynaklanmaktadir.
Zamanin kiymeti ve anlami konusunda
hassas davranan tasavvuf ehline göre, insan hayatinin
bes evresi bulunmaktadir. Birinci evre, insanin
yaratilisina kadar uzanan ve elest bezmi olarak bilinen
bedensiz ruhlar âlemidir. Ikinci evre, ruhun beden giymeye
basladigi anne karninda geçen süreçtir. Üçüncü
ve en önemli evre, dogumla ölüm arasinda geçen ve
imtihan yeri olan dünya hayatidir. Dördüncü evre, bedenin aslina döndügü ve topraga dönüstügü kabir
hayatidir. Son evre ise kiyametin kopmasiyla baslayan
ve hesap vakti olarak bilinen mahser ve ardindan ya
nar-i cehennem yahut nur-i cemale vuslat mekani olan
cennettir. Yani ilk insan olan Hazret-i Adem’in ayrildigi
yere insanin geri dönüsüdür. Esasinda bu anlayis,
Islam inancinin iki temel ilkesi olan Allah’a ve ahirete
inancin genis bir açilimi ve zamana insan açisindan
külli bakisin bir ifadesidir.
(Yazinin tamami derginin Ocak, 2022 sayisinda.)