
Tasavvufi metinlerde sembolik anlatima siklikla
rastlanir. Sufiler, tasavvufi hakikatleri anlatmada
remiz, sembol, metafor ve hikayelerden oldukça
istifade etmislerdir. Bu tavrin birkaç sebebi vardir.
Öncelikle böyle bir anlatimla tasavvufi hakikatler ehline
asikar edilmis, bu hakikatleri anlayamayacak olan kimselerden
de korunmus olur. Dolayisiyla sembolik bir anlatima
basvurmak, tasavvufun özel meselelerini yabancilara karsi
muhafaza etmenin bir yoludur ayni zamanda. Bu yönteminin
tercih edilmesinin baskaca sebepleri de vardir. Bunlardan
biri tasavvufi hakikatlerin ehli tarafindan anlasilmasini
kolaylastirmak ve akilda kalmasini saglamaktir. Bir diger
sebep, semboller ve metaforlar yoluyla anlatimin, sayfalarca
açiklama yapmayi gerektiren hususlari çok daha özlü ve
anlasilir bir sekilde ifade imkani sunmasidir. Ayrica konuyu
hikaye kurgusu içerisinde islemek, kiside merak uyandirarak
dikkatini yogunlastirmasini mümkün kilar. Bu ve
benzeri sebeplerle sufiler; remiz, metafor ve hikayeleri tasavvufi
hakikatleri anlatmada birer araç olarak görmüsler ve bunlardan çokça istifade etmislerdir.
Bu baglamda akla gelen ilk örnekler
Feridüddin Attar’in Mantiku’t-Tayr’i,
Mevlana Celaleddin Rumi’nin Mesnevi’si
ve Sadi-i Sirazi’nin Bostan
ile Gülistan’idir. Söz gelimi Attar’in
Mantiku’t-Tayr ’i, insanin hakikat
yolculugunu kuslarin yolculugu üzerinden
ele alir. Eserde bir bütün olarak
anlatilmak istenen aslinda insanin
marifetullaha ulasma yolculugudur.
(Yazinin tamami derginin Aralik, 2021 sayisinda.)