Cenab-i Hakk’in insana en büyük nimetlerinden
biri, dünya ve ahiret mutlulugunu kazanabilmesi
için uyarici ve müjdeleyici peygamberler göndermesi
ve bu durumu peygamber varisi alimler ve
mürsid-i kâmiller eliyle kiyamete kadar sürdürmesidir.
Çünkü insan, sahip oldugu akil, kalp gibi imkan ve kuvvelerle
yaraticisini bilme ve ona inanma yetisine sahip
olmakla birlikte Allah’in emir ve yasaklarini ancak O’nun
(cc) gönderdigi peygamberler araciligiyla ögrenebilir. Nitekim
peygamberlere inanmak ve aralarinda hiçbir fark
gözetmeksizin tümünü kabul etmek, iman esaslarinin
temelini olusturur. Bir peygamberi inkar küfür oldugu
gibi peygamber olmayan birini peygamber olarak kabul
etmek de ayni sekilde küfürdür. Gerek fertlerin gerekse
toplumlarin manen yükselmelerinin yegane sebebi peygamberlere
iman ve onlari layik olduklari sekilde tazim
etmek oldugu gibi, alçalmalarinin ve kahrolup tarih sahnesinden
silinmelerinin yegane sebebi de peygamberlere
saygisizlik olmustur.
Sihirbazlar Hazret-i Musa ile karsilastiklari zaman söyle
demislerdi: “Ya Musa sen mi önce atacaksin yoksa biz mi
atalim?” (Araf, 115) Bu ifade, önden sen buyur demekti.
Bir peygambere karsi gösterilen bu kadar basit bir saygi;
Allah’in dinine karsi Firavun’un dinini, mucizeye karsi
sihri savunmaya çalisan sihirbazlara önce imani, arkasindan
sehadet gibi en kutlu kapiyi açti. Bir hadislerinde;
“Biliyorsunuz ki, ben kendisiyle hidayete erilen mahza
rahmet vesilesiyim. Bir toplumun yükselmesi, baska
bir toplumun ise alçalmasi için gönderildim.” (Suyuti,
Camiü’l-Ehadis, nr. 10855) diyen Peygamberimiz, baska bir
hadislerinde sevgili kizi Hazret-i Fatima’ya hitaben söyle
buyurmustur: “Ey Fatima! Allah babani öyle bir isle vazifelendirdi
ki, yeryüzünde üzerine gecenin çöktügü kerpiç
veya kil çadirdan yapilmis olan her eve ya izzet ya da zillet
girecektir.” (Hakim, el-Müstedrek, nr. 1817) Bu hadisi; “Bana
tâbi olan milletleri Allah aziz kilacak, tâbi olmayanlari
zelil edecektir.” seklinde okumak mümkündür.