Mücahede, insanin nefsiyle olan
amansiz mücadelesidir. Bu mücadelede
zafer elde etmeden, görünen
düsmanlar karsisinda muzaffer
olmak mümkün degildir. Nefs; bencillik,
ihtiras, kiskançlik, çekememezlik
ve nifak gibi her türlü kötü duygu ve
düsüncenin kaynagi olarak görüldügü
için tasavvufta, üzerinde en
çok durulan cihat türü, batini cihat
olarak da adlandirilan nefs ve seytana
karsi yapilan manevi savas
olmustur. Diger bir deyisle dinimizin
istedigi, bununla birlikte nefse
agir gelen isleri yerine getirerek
nefs ve seytanla mücadele etmek
en mesakkatli ve en önemli cihattir.
Peygamber Efendimiz de, “Mücahit,
Allah’a itaat yolunda nefsiyle cihat
edendir.” buyurarak bu hususa isaret
etmistir. (Tirmizi, Fedailü’l-Cihad, 2)
Nefs, dünyada refah ve eglence içerisinde
yasamayi bu ugurda Allah’in
razi olmayacagi bazi davranislari da
sergilemeyi arzular. Bunun karsisinda
kula düsen, nefsinin isteklerini mesru
daireyle sinirlandirarak yerine getirmektir.
Bunu gerçeklestirebilmek
ise kötülügü emreden nefsin sinirsiz
arzularini dizginlemeye baglidir.
Bunun içindir ki tasavvufi egitim,
nefsi terbiye etmek üzerine bina
edilmistir. Öyle ki Cüneyd Bagdadi
nefsle olan bu mücahedeyi kastederek
tasavvufu, “Sulhü olmayan bir
savas.” olarak tanimlamistir. Nefs
esas itibariyla kisinin ruhi ve manevi
yönünü temsil etmektedir. Bu baglamda
mücahede de kisinin kendi
istek ve arzulariyla mücadelesidir. “Ey
iman edenler! Kendinizi ve ailenizi,
yakiti insanlar ve taslar olan atesten
koruyun.” (Tahrim, 6) emri de mücadelenin
öncelikle insanin nefsiyle
olan cihadiyla baslayacagina isaret
etmektedir. Nefs, seytandan gelen
vesveselere kapilarak kisiyi hayirli
islerden uzaklastirma gayretindedir.
Seytandan gelen telkinlere mukavemet
gösterebilmesi için nefsi tezkiye
edip arindirmak sufilerin en önemli
vazifesi olmustur. Kur’an’da ifade edildigi
gibi, “Nefse ve ona kabiliyetler
verene, yine ona hem kötülügü hem
de kötülükten sakinmayi ilham edene
and olsun ki nefsini arindiran kimse
kurtulusa erer. Nefsini kirletip günahlara
bogan ise hüsrana ugrar.” (Sems,
7-9) Nefsi arindirmak elbette ki onda
bulunan her türlü kötü ahlaki yok
edip onu güzel ahlakla donatmaktan
geçmektedir. Peygamber Efendimiz
de, “Akilli kisi, nefsine hakim
olan ve ölüm sonrasi için çalisandir.
Zavalli, ahmak kisi ise nefsinin arzu
ve isteklerine uyan ve buna ragmen
hala Allah’tan iyilik temenni edendir.”
buyurarak nefsle mücahedenin
önemine dikkat çekmektedir. (Tirmizi,
Sifatü’l-Kiyame, 25) Bunun için
tasavvuf yolunun basindan itibaren
nefs tezkiyesine önem verilmistir.