Tevbe kulun Allah ile olan iliskisine
binaen tasavvufta en çok
ihtimam gösterilen kavramlardan
birisi olmustur. Esasinda tasavvufta
manevi egitim tevbeyle baslamaktadir.
Zira günah ve kötülüklere sirtini
dönmeyen kimsenin manevi ilerlemesi
mümkün olmayacaktir. Tevbe,
manevi makamlarin ilki oldugu gibi
tüm güzel hallerin kazanilmasinin da
ön kosuludur. Zira Peygamber Efendimizin
belirttigi gibi, “Günahindan
tevbe eden kimse, günahsiz kimse
gibidir.” (Ibn Mace, Zühd, 30) Manevi
egitim de günahlardan arindiktan
sonra ruhu tasfiye edip kalbi çalistirmayi
amaçlayan bir süreçtir. Bunun
için hatalara geri dönmemek temel
ilkedir. Bunun için tevbe tasavvufta,
makamlarin ilki ve tasavvufi egitim
anlamina gelen seyr-ü sülûkun baslangici
kabul edilmistir.
Tasavvuf yolunun baslangicinda
tevbe oldugu gibi sonunda da tevbe
hiç eksik olmamistir. Nitekim; tevbeden
tevbe etmek tabiri sufilerin
tevbe konusuna verdigi önemin
bir göstergesi durumundadir. “Ey
mü’minler, hep birlikte tevbe ediniz
ki kurtulusa eresiniz!” (Nur, 31) ayetindeki,
hep birlikte ifadesinden yola
çikan Herevi bu emrin kapsamina
daha önce tevbe etmis kimselerin
de dahil oldugunu belirterek; tevbe
edenlerin tevbelerinden de tevbe
etmeleri gerektigi yorumunu yapmistir.
Buradan hareketle seyr-ü sülûkun
her asamasindaki saliklerin tevbeyi
ihmal etmemeleri gerektigi anlasilmaktadir.
Zira Herevi’ye göre günahi
hatirlamak insana eziyet ve üzüntü
veren bir hadise oldugu için islenen
günahin ve dolayisiyla tevbenin unutulmasi
esastir. Bunun için yapilan
tevbeden de tevbe edilmesi önemli bir
ayrinti olmustur. Kulun tevbe etmesinin
gayesi Allah’in hosnutlugunu
kazanmaktir. Peygamber Efendimizin
ifadesiyle tevbe de Allah’i razi edecek
en önemli amellerdendir: “Biriniz kaybettigi
hayvanini buldugu zaman ne
kadar seviniyorsa, muhakkak Allah
da sizden birinin tevbesine bundan
daha çok sevinir.” (Müslim, Tevbe, 2)
(Yazinin tamami derginin 102. sayisinda.)