Su sinav dünyasina, imtihan için
geldik. Imtihanin yerini, süresini,
sorularini yüce Rabbimiz belirliyor.
O (cc), hiç kimseye gücünün yetmeyecegi seyleri
yüklemiyor, cevaplayamayacagi sorulari
sormuyor. Dolayisiyla hiçbir kimsenin beni
niçin su zamanda, su mekanda, su kadar
sürede, su sorularla sinadin deme hakki yoktur.
Herkese düsen tâbi tutuldugu sinavda
basarili olmak için gayret etmektir. Zaten
Müslüman, içerisinde bulundugu her hali
hayra dönüstürmesini bilen kimsedir. Bir
hadislerinde Peygamberimiz söyle buyurmustur:
“Mü’minin isine sasilir zira onun her hali,
her isi hayirdir. Bu durum yalnizca mü’min
için söz konusudur. Söyle ki mü’min bir
nimete erer, sükreder, bu onun için hayir olur.
Bir bela ile karsilasir, sabreder, bu da onun için
hayir olur.” (Müslim, Darimi, Ahmed)
Buna göre bizler, her zaman ve sartta, her yer ve ortamda yüce Yaratici’nin
kuluyuz ve O’na (cc), O’nun (cc) yasalarina bagliyiz. Yalnizca darda
zorda kaldigimizda degil, her an ve her sartta O’na (cc) aidiz, O’nun
(cc) gözetimi altindayiz. Mü’min, günlük olarak yasadiklarini/adetlerini
ibadetlere dönüstürmesini bilen kimsedir. Nitekim bir ayette bu durum
söyle açiklanmistir: “Onlar ayaktayken, otururken, yan yatarken Allah’i
anarlar.” (Al-i Imran, 191) Zaten insanin üç hali vardir. O, ya ayakta bir
eylemin içerisindedir ya oturmaktadir yahut da yani üzere yatmaktadir.
Iman adami, her üç halinde yüce Rabbinin huzurunda oldugunun
bilincinde, O’nu (cc) hatirlayarak, diliyle ve haliyle O’nu (cc) anarak bu
üç halini/yani her halini anlamli hale getiren kimsedir.
Bir hadislerinde Peygamberimiz söyle buyurmustur: “Kiyamet kopuyorken
bile sizden birinizin elinde bir fide varsa, onu diksin!” (Ahmed,
Müsned, III, 191; Heysemi, Mecmau’z-Zevaid, IV, 63) Ufuk Peygamberinin
bu yönlendirmesi bize en kritik anda bile hayattan kopmamayi, ümitsizlige
düsmemeyi, her zaman ve her sartta yesili-çevreyi korumayi, hayirli
nesiller yetistirmeyi, kimseyi dislamadan herkesin hidayeti için kosturmayi
ögretiyor. Simdi bir düsünelim, kiyamet kopmakta ve elimizde
bir fidan bulunmakta. O fidani diksek de kiyamet kopacak ve fidanin
yasamasi mümkün olmayacak, kimseye de bir yarari olmayacak. Ama
mü’min olarak biz, bize düseni yapmis olarak Rabbimizin huzuruna
gitmis olacagiz. Zira mü’min, hayirli bir iste yorulan ve bir baska hayirli
ise dogrulan, hep hayirli islerde yorulup dinlenen kimsedir. Önemli olan,
ölüm meleginin bizi hayir bir eylemin içerisinde bulmasidir. “Gerçek
mü’min, cennete girene kadar hayir dinlemeye/hayir islemeye doymaz.”
(Tirmizi)
(Yazinin tamami derginin Temmuz, 2020 sayisinda.)