Allah katinda en degerli insan, takva açisindan en üstün olanimizdir. Ayni sekilde toplumsal hayatta en çok deger verilen ve saygi duyulan kisiler, ahlaki yönleriyle öne çikan erdemli sahsiyetlerdir. Insani takva ve erdeme götüren davranislarimizin temelinde ise bedenimize sihhat veren, gönül dünyamizi ve ruhumuzu huzura erdiren ibadetler gelmektedir. Iste bu ibadetlerin en basta gelenlerinden biri oruçtur. Bu ibadet, Hicretin ikinci yilinda farz kilinan Ramazan orucuyla Müslümanlarin hayatina girmistir. Bu ulvi ibadet, barindirdigi tüm hayir ve bereketiyle inananlarin hayatinda ayri bir maneviyat iklimi meydana getirmistir.
Oruç, insanin bedeni ve ruhi gelisimine katki saglar. Oruç bir yil boyunca yogun bir tempoyla çalisan ve yipranan insan bedeninin bir aylik süreçte dinlendirilmesi, zararli maddelerden arindirilmasi, daha güçlü ve dinamik bir hale getirilmesidir. Oruç, insan bedeninin saglik bulmasinin en fitri ve dogal yollarindan biridir. Bu nedenledir ki Hazret-i Peygamber (sas), “Oruç tutun, sihhat bulursunuz.” buyurmustur.
Oruç, sadece bedenimize degil ruhi gelisimimize de ciddi katkilar saglar. Hatta bedensel ibadetler içinde ruhi gelisime en fazla etki edenlerden biri hiç süphesiz oruçtur. Hazret-i Peygamber insanin manevi gelisimini hizlandiran ve ruhuna huzur veren oruç için, “Oruç kalkandir.” buyurmustur. Evet oruç gerçekten bir kalkandir. Bedenimizi hastaliklara ve maddi bünyemizi zayiflatan unsurlara karsi güçlü ve dogal bir koruma saglar. Bu yönüyle bir kalkandir. Bunun disinda manevi olarak ruhumuzu çökerten ve bizi Allah’tan uzaklastiran nefsimize ve seytana karsi bir kalkandir.

(Yazinin tamami derginin 92. sayisinda.)