Ömrünü Islami ögretilerin nesrine adamis
büyük mutasavvif, fakih Seyh Ahmed Haznevi
(ks) 1887 yilinda Suriye’nin kuzeyinde yer alan
Haseke ilinin Kamisli ilçesine bagli Hazne köyünde
dünyaya gelmistir. Dogdugu yere nispetle kendisine
Haznevi nispesi verilmistir. Babasi Molla Murat Efendi
çevresinde ilmi ve irfaniyla taninan, Hazne köyünün
imam-hatiplik vazifesini deruhte eden bir kimse idi.
Henüz iki yasindayken kaybetmis oldugu annesi Amine
Hatun ise keremi ve takvasiyla söhret bulmus bir hanimefendi
idi. Seyh Ahmed Haznevi (ks) daha çok küçük
yaslardan itibaren babasinin yönlendirmesi neticesinde
ilim tahsiline baslamis ve medrese müfredatinda mevcut
olan temel eserleri bizzat babasindan tahsil etmistir.
Babasi, onun çocuklugundan itibaren -ilme ve takvaya
istidadi açisindan- akranlarindan farkli oldugunu
görünce oglu Ahmed’in terbiyesi konusunda hassas
davranmaya baslamis, konusma ve hareketlerinden
yiyip içtigi seylere kadar her türlü adimini kontrolü
altinda tutmustur. Sayet Allah’in razi olmadigi bir davranis
ondan zuhur ederse, aninda onu tedib etme geregi
duymus ve onu bu konuda ciddi bir disipline tâbi kilmistir.
Özellikle Haznevi mesayih-i kiramindan olan Seyh
Ahmed’in oglu Seyh Izzeddin Hazretlerinin (v. 1992)
onun hakkinda naklettigi su anekdot da bunu göstermektedir:
“Seyh Ahmed’in çocukluk arkadaslarindan
ve ayni zamanda kapi komsularindan olan bir sahis,
aradan uzun yillar geçtikten sonra Seyh Ahmed’in bir
irsad seyahati esnasinda kendisiyle karsilasir; ilmini,
irfanini ve halkin kendisine olan teveccühünü görünce
Seyh Ahmed’e su sözleri söylemekten kendini alikoyamaz:
Durum neden böyle olmasin ki, hatirlar misin, biz
çocukken Hristiyanlarin bir bayram gününde, beraberce
köyümüzde oturan bazi Hristiyanlarin evine
gitmistik ve onlar da bize, kendilerine has olan bir
kek türünden ikram etmislerdi. O kek domuz yagiyla
yapilirdi. Kekleri alip her ikimiz de evlerimize gidince
benim babam o kekleri gördügünde çok mutlu olmus
ve ailece onlardan yememizi saglamisti. Halbuki senin
baban o kekleri agzinda görünce hemen seni avluya
çikarmis ve parmagini küçük diline bastirarak sana
istifra ettirmisti. Hatta bununla da yetinmemis, her
tarafini bir defasi toprakla olmak üzere yedi defa suyla
yikamisti. (Safii mezhebinde köpek ve domuz necasetinden
temizlik bu yöntemle olabilmektedir.) Iste bugün
görmekteyiz ki babalarimizin o farkli tutumlari, böylesi
birbirinden farkli olan iki ayri profilin ortaya çikmasina
yol açmistir. Sen o terbiye sayesinde böyle büyük bir zat
olmusken, ben ise siradan, avam tabakasindan bir insan
olarak yasamimi sürdürmekteyim.”
Bu hadise de göstermektedir ki, Seyh Ahmed’in küçüklügünden
itibaren terbiyesi üzerinde durulmus olmasi,
onun ileride insanlari irsad makamina geçmesine zemin
hazirlamistir.
Seyh Ahmed Haznevi 1903 yilinda babasini kaybettikten
sonra ilim tahsili için ilk basta kendi bölgesinde
bulunan alimlerden istifade etmis, daha sonra ise
Diyarbakir/Silvan’da mukim olan Molla Hüseyin
Küçük Efendinin (v. 1955) medresesine gitmistir. Orada
usulüne göre medrese tahsilini ikmal eyledikten sonra,
ilmi icazetini Küçük Efendiden almistir.
(Yazinin tamami derginin 91. sayisinda)