Usul-i selase denilen Islam’daki temel esaslardan ve inançlardan biri
ahirete imandir; Allah Tealaya, O’nun (cc) resullerine -nübüvvete-, ahirete
iman. Ahirete iman, Amentü’deki esaslardan biridir. Bir kimsenin
mü’min ve Müslüman olabilmesi için söz konusu üç temel esasa seksiz süphesiz
ve tereddütsüz inanmasi sarttir.
Hak Teala bir ayette, “Siz ölü idiniz sizi dirilttik. Sonra sizi öldürecek, sonra sizi
tekrar diriltecek ve sonunda O’na döndürüleceksiniz.” (Bakara, 28) buyurmaktadir.
Su halde bir beserin varliginin dört dönemi vardir. Maddi âleme ve dünyaya
gelmeden evvelki dönem, dünyada kaldigi dönem, dünyadan ayrilip ahirette tekrar
dirilecegi zamana kadar süren dönem, bundan sonra baslayan ve sonsuza kadar
devam eden dönem. Burada iki ölüm, iki dirilme söz konusudur.
Genellikle dünyada eceli gelen ve vefat eden insanin vefatindan evvelki hayatina
dünya hayati, vefatindan sonraki hayatina ahiret hayati denir. Ahiret hayati da
iki kisimdir: Insanin vefatiyla baslayip tekrar dirilecegi (ba’sü ba’de’l-mevt) vakte
kadar geçen süre, tekrar dirilisle baslayip ebede ve sonsuza dek devam edecek
süre. Iste bu dönemde hesabi görülen her insan, isledigi sevaplarin ve günahlarin
miktarina ve niteligine bakilarak ya cennete veya cehenneme gidecek, iyi isler
yapanlar bunun ödülünü alacak, kötü isler yapanlar ise bunun cezasini çekecektir.
Bunun böyle olduguna dair bütün alimler ve mü’minler ittifak etmislerdir.
Bu durum itikat ve amel mezheplerine göre degismez. Farkli görüsler meselenin
esasiyla degil ayrintilariyla ilgilidir. Bahis konusu meselede sufiler diger mü’minler
gibi inanir ve düsünürler. Bu sebeple sufiler cennet ve cehennem konusunda zaten
diger mü’minlerle ayni inanci paylastiklarindan daha ziyade meselenin tali ve fer’iyönleri üzerinde fikir ve kanaatlarini beyanla yetinirler. Özellikle sufiye-i kudema ve sufiye-i evail denilen ilk sufilerde durum budur.
(Yazinin tamami derginin Subat, 2020 sayisinda.)