Bir nisan gecesi Istanbul’un yeni havaalanindan
bindik uçaga. Taskent’e, Özbekistan’a,
Maveraünnehir’e gidecektik. Dört kisiydik.
Bu güzide toplulukla seyahat ediyor olmak güzel bir
bagisti. Rehberimiz bizden bir gün önce oraya ulasmisti.
Bizi orada bekliyor olacakti. Yani bes güzel insan beraber
seyredecektik Maveraünnehir’in güzel sehirlerini.
Rehberimiz bir tüccar. Tam da eski dönemlerdeki gibi
gönül ehli bir tüccar. Akli Taskent Semerkand, gönlünde
kocaman bir Buhara tüten bir tüccar.
Seyahati güzel kilan biraz da yol arkadaslaridir. Bu
konuda çok nasipliydim sükür. Dört buçuk saatlik bir
yolculuk bizi bekliyordu. Binlerce kilometrelik yolu dört
buçuk saatte asacak ve Maveraünnehir’in topraklarina
ayak basacaktik. Peki neresiydi bu Maveraünnehir?
Neden bu ismi almisti? Ne zaman Müslümanlar tarafindan
fethedilmisti? Eski ve kitaplarin yazdiklarina
kisaca bir göz gezdirelim.
Ceyhun’un ötesi, Seyhun’un berisi
Maveraünnehir, Orta Asya’ya yönelik Islam fütuhatindan
sonra Arapça kaynaklarda Ceyhun/Amuderya
nehrine izafeten; nehrin öte tarafinda bulunan
bölge anlaminda kullanilmistir. Simdilerde ise
Maveraünnehir, Ceyhun ile Seyhun nehirleri arasinda
kalan yaklasik 660.000 kilometrekarelik cografi bölgeyi
ifade etmek için kullanilmaktadir.
(Yazinin tamami derginin Haziran sayisinda.)