Yasadigi dönemde bulundugu çevreyi ilim ve irfanla aydinlatmis ve günümüze kadar irsadi ulasmis olan Sah-i Hazne lakabiyla meshur Seyh Ahmed Haznevi, 1887 yilinda Suriye’nin Kamisli kentine bagli Hazne köyünde dünyaya gelmistir. Babasi bölge halki nezdinde itibar sahibi bir zat olan Molla Murat Efendidir. Annesi ise çevredeki insanlar tarafindan cömertligi ve yardimseverligiyle bilinen Amine Hatun’dur. Seyh Ahmed Haznevi henüz çok küçük yastayken annesini kaybetmis ve bunun üzerine terbiyesiyle babasinin diger zevcesi olan Fatima Hatun alakadar olmustur.
Seyh Ahmed Haznevi alti yasindayken babasindan Kur’an-i Kerim’i ögrenmis, ardindan özet seklinde dini bilgileri içeren birkaç kitabi da yine babasindan okumustur. Günden güne ilme olan istiyaki artinca, ilk basta kendi bölgesinde bulunan alimlerden istifade etmis, daha sonra ise ilim tahsil etme yolunda uzak diyarlara gitmistir. Birçok meshur alimden ders alan Seyh Ahmed Haznevi en son Diyarbakir Silvanli olan Molla Hüseyin Küçük Efendinin medresesine gitmis ve ondan ilmi icazetini almistir. Molla Hüseyin’in yaninda ilim tahsil ettigi dönemde hocasinin mürsidi olan Seyh Abdurrahman Tagi’nin halifesi Seyh Abdulkadir Hezani ile görüsme firsati elde etmistir. Bu görüsme neticesinde kendisine biat edip Naksibendi tarikatina intisabini gerçeklestirmistir. Seyh Abdulkadir Hezani’nin 1908 yilindaki vefatinin ardindan ise Seyh Abdurrahman Tagi’nin oglu, Hazret lakabiyla meshur Bitlis/Nursinli Seyh Muhammed Diyauddin’e intisap etmistir. Seyh Hazret, Seyh Ahmed’de manevi açidan farkli bir kabiliyet oldugunu fark etmis, bunun üzerine diger talebelerden daha fazla onun manevi terbiyesi ve yetismesiyle ilgilenmistir. Öyle ki kendi tabiriyle, gönül aynasinin kirlenmemesi için onun yedigi ve içtigi seylere bile müdahil olmus ve onun süpheli seylerden yememesine dikkat etmistir.
(Yazinin devami derginin 79. sayisinda.)