Manevi yenilenme aylarina, gönlümüzün
aydinlik kandillerine, kuruyan canimizin sifali
sularina, baharin müjdecilerine, ruh ikliminin
tatli esintilerine nihayet kavusuyoruz.
Üç mübarek ay her yil bizi diriltmeye, bizi derlemeye,
bizi toparlamaya geliyor. Bir manevi yil basina giriyoruz.
Dünyayi, korkuyu, merhametsizligi, çürüyen
yanlarimizi, dagilan kalbimizi, kararan gözlerimizi
nihayet geride birakacak Rabbimizin müjdelerine nail
olmanin, O’nun (cc) rahmet deryasina erismenin huzurunu
tadacagiz.
Bir gönül ve ibadet yenilenmesi mevsimindeyiz.
Bedenimiz oruçla, ibadetlerle; ruhumuz manevi
reçetelerle, zikirle, duayla tedavi olacak, dinlenecek,
yenilenecek. Kis bitiyor, bahar geliyor. Bu bahar ibadet
bahari, gönlümüzün bahari. Yeryüzünün ve gökyüzünün
bahari. Hem kendimizin hem ümmetin bahari.
Mazlumlarin, kimsesizlerin bahari.
Kalbimize dönelim, Allah’a dönelim. Uzun emellerle
yordugumuz bedenimiz ve zihnimiz yeniden ve taze
bir ibadet mevsimine girecek. Müjdeler üstüne müjdeler
olan aylara erdik.
Resulullah Efendimizin izinde, sahabe efendilerimizin
yolunda tertemiz günler ve geceler bizi bekliyor. Elbette
her gün ve gece onlardan ayri ve gayri olamaz. Ancak
bu üç ay ayri bir dönem, ayri bir mevsim. Topyekün,
genç ihtiyar, çoluk çocuk, kadin erkek ayri bir hassasiyet
içindeyiz. Recep, Saban ve nihayet aylarin sultani
Ramazan hanelerimize, gönüllerimize konuk olacak.
Konuklar rizkiyla, nasibiyle gelecek. Ibadetler, zikirler,
dualar, salavatlar, hatimler, mukabeleler getirecek
bizlere. Ve hepsini de bize birakacak bu nimetlerin.
Biz onlara sahip çikmasini bilelim. Biz onlari en güzel
sekilde agirlayalim. Misafir yine gelir de belki seneye
bizi evde bulamayabilir.
(Yazinin tamami derginin 79. sayisinda.)