Kainatin Efendisinin sözlerinin, muhabbeti¬nin ve yolunun muhafizi. Tam adi Süleyman bin Esas bin Ishak bin Besir bin Seddad bin Amr bin Imran el-Ezdi es-Sicistani olup, kisaca Ebu Davud olarak taninan büyük hadis alimidir. Ailesi aslen Yemen’in Ezd kabilesinden oldugu için Ezdi ve Sicistanli anlaminda Siczi nisbeleriyle de anilir. Büyük dedesi Imran’in Siffin’da Hazret-i Ali’nin yaninda yer aldigi ve bu savasta sehit oldugu rivayet edilmektedir.
Ebu Davud’un yasadigi Hicri üçüncü asir, Islam medeni¬yetinin ve Islami ilimlerin tesekkül ve gelisimi açisindan altin çag kabul edilen dinamik bir dönemdir. Ebu Davud da küçük yastan itibaren dönemin bereketinden en iyi derecede istifade etmis; yasadigi asrin parlak ve hatiri sayilir imamlarindan olma nasibine kavusmustur. Zengin bir aileden gelen Ebu Davud, ilk tahsilini dogdugu memleketi Sicistan’da almis, daha sonra ilme olan istiyakiyla uzak yakin demeden belde belde ilim merkezlerini dolasmistir. Memleketinden sonra ilk rihlesini Nisabur’a gerçeklestiren Ebu Davud, buradan sonra Herat, Rey, Bagdat, Basra, Sam ve Misir gibi pek çok sehirde dört yüzü askin hocadan ders almistir. Islami ilimlerin fikih, kelam, fikri düsünce, hadis, cerh-tadil ve rical bilgisi gibi pek çok sahasinda tahsilini tamam¬layan Ebu Davud, hadis sahasinda temayüz etmistir. Ebu Davud’un hadis dinleme ve toplama hususunda büyük bir ask, cehd, sabir ve gayret içerisinde oldugu anlasilmaktadir. Zira o elde etmek istedigi hadisler ve muhtemelen eserlerin rivayet nüshalari için bazi bel¬deleri defalarca ziyaret etmis ve bu hususta hayrette birakan bir titizlikle çalismistir.
Fikhu’l-hadis, hadisin illetleri ve özellikleri hakkinda genis bir birikim kazanan Ebu Davud, fikih bablarina göre tasnif edilmis ahkam hadislerini muhteva eden sünen türünde en önemli saheserini vermistir. Hayati boyunca büyük bir titizlikle çalisan Ebu Davud, topladigi 500.000 hadisten sadece 4.800 rivayeti seçerek eserine almis ve taklitten ziyade tahkik usulünü benimseyerek Sünen’ini ortaya koymustur. Bu sebeple pek çok alim, onun hadislerin zayifini saglamindan ayirma, rivayetlerdeki ince kusurlari fark etme ve ravilerini tenkit etme hususunda ilmi üstünlük kudretini takdir etmisler ve hayranliklarini gizleyememislerdir. Nitekim kendisi daha hayattayken eserinin söhreti ve degeri her tarafa yayilmis ve ilim halkalarinda okutulmaya baslanmistir. Hatta dönemin Abbasi halifesinin kardesi Emir el-Muvaffak bin Mütevekkil, Ebu Davud’a kendi çocuklarina özel olarak Sünen’i okutmasini teklif etmis fakat ilimde ayrimciligi reddeden Ebu Davud da ancak diger hadis talebeleriyle birlikte ayri bir bölmede onlarin derslerine devamini saglamistir. Ebu Davud, Sünen’ini yazdiktan sonra Ibrahim bin Harbi su iltifati ona yöneltmekten kendini alamamistir: “Davud peygambere nasil demire hükmetme gücü verilmisse, Ebu Davud’a da hadisleri ayiklama ve tasnif gücü verilmistir.”