PROF. DR. SÜLEYMAN DERIN | Temmuz | 2017 | KÖSELER | Okunma: 2190
Yüce Rabbimiz, “Ben cinleri ve insanlari ancak bana ibadet etsinler diye yarattim.” (Zariyat, 56) buyurarak bu dünyaya gelmemizin sebebini O’na (cc) kulluk olarak bildirmistir. Bu ayetin tefsirinde Ibn Abbas (ra) ibadet etmekten kastin Rabbi bilmek oldugunu ifade etmistir. Zira insanin Rabbini bilmeden O’na (cc) hakkiyla kulluk etmesi mümkün degildir. Bu sebeple sufiler marifetullahi elde etmeyi diger dini hareketlere oranla çok daha fazla olarak önemserler. Ibn Abbas’in (ra) ubudiyet ile ilgili yorumunu sufiler, hadis olarak meshur olan su rivayetle de güçlendirirler: “Ben gizli bir hazine idim, bilinmeyi sevdim ve beni bilsinler diye mahlukati yarattim.” Bu durumda Allah’i tanima manasina marifetullah, ilimlerin en yücesidir. Marifet ilmini ise mahlukat arasinda tasiyabilecek yegane varlik insandir. Necmeddin Daye, “Biz emaneti göklere, yere ve daglara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten korktular. Onu ancak insan yüklendi.” (Ahzab, 72) ayetini açiklarken burada sözü geçen emanetten kastin marifetullah oldugunu söyler. Daye’ye göre gökteki, yerdeki ve daglardaki canli varliklarin hiçbiri marifetullahi tasimaya cesaret edememis, buna sadece insan cesaret etmistir. (Necmeddin Daye, Mirsadul Ibad, Tasavvuf Yolu, trc, Halil Baltaci, s. 42)
Allah Teala insani yaratmak istediginde melekler itiraz etmisler, biz seni tesbih ve hamd ederken baska bir varligi yaratmana ne gerek var gibi bir söylem gelistirmislerdir. Allah Teala ise melekleri susturmak ve insanin üstünlügünü onlara göstermek istemis, Adem aleyhisselamin isimlerin bilgisine sahip olmasini, insanin marifetini bir üstünlük olarak onlara göstermistir. Bu sebeple dünyaya gelen her insan Allah’i tanima kabiliyetiyle gelmektedir. Ne var ki insana verilen bu kabiliyet kendiliginden ortaya çikmaz, belli bir terbiyeyi gerektirir. Insan önce esyanin zahiri isimlerini bilir ama manevi terbiye yoluna girerse zahirin arkasinda batini, eserin arkasinda müessiri görecek hale gelir. Imam Gazzali (ra) azalarin bilgisini asarak kalbin isi olan marifetullaha ulasma serüvenini eserlerinde detayli sekilde açiklar. Ona göre, kalbin, ruhun ve aklin en büyük lezzeti Rabbini tanimasidir. Nasil ki dil tatmaktan, kulak güzel nagmeleri dinlemekten, göz güzel manzaralari seyretmekten zevk ali¬yorsa, kalp de Rabbini tanimaktan sonsuz bir zevk alir. Zira her çesit marifet insana zevk verir, basit bir oyunu mesela satrancin sirlarini bilmek bile insana mutluluk verir. Sir bilmekten bilmeye de fark vardir; bir çiftçinin sirlarini bilenle bir devlet reisinin gizli niyetini ve sirrini bilen bir degildir. Ilmin zevki malumun yani bilinen zatin degeri oraninda artar. Pek az insan çiftçinin çiftçilik sirlarini merak eder, belki mecburen bu isler ögrenilir ama devlet baskaninin yaninda olmak, onun sirlarina mahrem olmak için nice insan canini bile vermeye razidir. Fani bir devlet reisinin yaninda olmak insana böyle kiymet verirse acaba bütün âlemlerin yaraticisi olan yüce Rabbimizin marifetine vasil olmak arife nasil bir deger kazandirir? Allah’in sifatlarinin, fiillerinin, göklerin melekutunun esrarina bilis olmak nasil bir seydir?

(Yazinin devami Ilim ve Irfan dergisinin Temmuz sayisinda. sayi: 59)

Muhterem hazirun, Hazret-i Muhammed’in peygamber olarak gönderilmesi...

Insanin fitrati tertemizdir. Ne var ki zamanla disardaki enkazin, toz dumanin külleri üzerine düser....

Ilim ve Irfan dergisinin 2024 Aralik sayisi sahsiyet dosyasiyla çikti....

IRFAN BASIM YAYIN DAGITIM SAN. VE TIC. LTD. STI.
Zafer Mahallesi Kurultay Sokak No:1/6 Yenibosna | Bahçelievler / Istanbul | Telefon: 0(212) 694 98 98
Copyright © 2012-2024