TASAVVUFUN TECESSÜM E TTIGI SUFI,
HARAMEYN SEHIDI SEYH MUHAMMED HAZNEVI (ks)
DR. AHMET AZ
Seyh Muhammed Haznevi,
Haznevi tarikatinin besinci
seyhi olarak manevi bir yolculuga
çikmis ve hayatini Allah’a
adayan bir insanin en güzel örnegini
sergilemistir. 1950 yilinda
Suriye’nin Haseke ili Kamisli
kazasina bagli Telma’ruf köyünde
dünyaya gelen Muhammed Haznevi,
küçük yaslardan itibaren
kalbine yerlesen Allah aski ve
ilim sevdasiyla büyümüs, babasi
ve seyhi Seyh Izzeddin Haznevi’nin
terbiyesi altinda yetismistir.
Babasinin ona olan derin güveni
ve sevgisi, genç yasta büyük bir
manevi sorumlulugu omuzlamasina
zemin hazirlamistir. Babasi,
ona her zaman “sag kolum” derdi,
çünkü onun içindeki derin inanci
ve insanlari irsad etme yetenegini
görüyordu.
Seyh Muhammed Haznevi, gençliginde
bile çevresindeki insanlar
üzerinde derin etkiler birakan bir
bilgeydi. Kalbinde Allah askini
her daim hisseden, O’nun rizasi
için yasayan bir insandi. Ilim
ögrenmeye basladigi ilk günden
itibaren, bilgiyi sadece ögrenmek
degil, insanlara Allah’in rizasini
kazandirmak için bir vesile olarak
görüyordu. Bu sebeple onun ilmi
derinligi, kuru bir bilgi birikiminden
ibaret degildi; o, ögrendigi her
bilgiyi kalbiyle hissediyor, ruhuna
isliyordu. Onun vaazlarinda bu
manevi derinlik her zaman hissedilirdi.
EL-HAKIM (cc)
AHMET EDIP BASARAN
Insan her seyin iç yüzünü
bilemez. Çünkü varliga
ve olusa dair bilgilerimiz
sinirlidir. O sinirli bilgilerimizin isiginda
bir seyin iç yüzünü, öncesini,
sonrasini hakkiyla bilebilmemiz
mümkün degildir. Dolayisiyla
varolusun Ilahi aynasinda sakli
hikmetleri bütün ayrintilariyla
bilemeyiz. Bu hikmetler
Cenab-i Hakk’in ezeli ve ebedi ilmi
dahilinde sadece O’nun bildigi, bilebilecegi
hükümler cümlesindendir.
Hükümle hikmet arasindaki kavramsal
ve etimolojik bag, bize her
hükmün bir hikmet; her hikmetin
de bir hükmün tecellisi içinde olustugunu
gösterir. Her iki kavram da
birbirinde mündemiçtir. Etle tirnak
gibidir, ayrilamaz.
Hüküm ve hikmet, ögrendigimiz
her türlü bilgi çesitliligini de asan
bir derinligi haizdir. Biz payimiza
düsen hükümlere bakarken bir bilgiden
yola çikariz ama son tahlilde
o bilgi de mahdut yani sinirlidir.
Bu sebeple yeryüzünde olup biten
seylere dair algilarimizi ve düsünce
kaliplarimizi olustururken bu bilginin
bir eksiklikle malul oldugunu
asla hatirdan çikarmamaliyiz.
Cenab-i Hak, bu sebeple biz kullarini
uyarir: “Size zor geldigi halde
savas üzerinize farz kilindi. Hakkinizda
hayirli oldugu halde bir
seyden hoslanmamis olabilirsiniz.
Sizin için kötü oldugu halde bir
seyden hoslanmis da olabilirsiniz.
Yalniz Allah bilir, siz bilmezsiniz.”
(Bakara, 216)
Halk dilinde kendine yer bulan
“hikmetinden sual olunmaz” ifadesi,
Cenab-i Hakk’in zatina ve
fiillerine dair bir teslimiyet beyanidir.
Öyledir, bizim hayir ve ser
diye bildiklerimiz halihazirda tam
tersi bir anlama ve duruma dönüsebilir.
Bu da yegane hüküm ve
hikmet sahibi olan Allah’in indinde
saklidir. Biz zahire göre hüküm
veririz hiç süphesiz ama en dogrusunu
hakkiyla bilen sadece O’dur.
Bize düsen kulluk vazifesi, yaratilis
basta olmak üzere insana ve
kainata dair bütün duygu ve düsüncelerimizi
bu ezeli ve ebedi hikmet
dairesi içinde yorumlamaya çalismak
ve bütün eylemlerimizle bu
hikmetin izini sürmektir.
HUZEYFE BIN YEMAN HAZRETLERI
DOÇ. DR. IBRAHIM TOZLU
Resulullah’in sir tasiyan güvencesi,
münafiklarin ahvalini en iyi
bilen alim sahabi, olasi fitnelerin
basiret ehli habercisi, varligiyla ve
öngörüleriyle halifelerin bir incisi,
sahabe-i kiramin gözbebegi, en karmasik
davalarin anlasmazliklarini
giderebilen seçkin hakim, zühd ve
takvasiyla meshur abid, vefakar,
korkusuz, yigit insan, cahiliye kirlerine
hiç karismamis safi mü’min,
en mert, en dogru sözlü, en asil, en
güvenilir özellikleriyle taninmis
Huzeyfe bin Yeman Hazretleri
Medine’de dünyaya geldi.
Babasi Huseyl bir kan davasi
yüzünden Mekke’yi birakip gelmis,
kendisi gibi vaktiyle Yemen’den
gelerek hicret yurduna yerlesmis
olan Abdüleshel ogullarinin
himayesi sayesinde sehri mesken
tutmustu. Dolayisiyla dedelerine
nisbetle babasi Yeman lakabiyla
tanindi. Annesi Rebab ise Medine’nin
yerlilerinden, Efendimize
ilk iman eden Evs kabilesinin ensar
mü’minlerindendi. Babasi ilerlemis
yasina ragmen Mekke’de Efendimizi
tanimis ve Islami davetin ilk
yillarina erismisti. Medine’de ilk
çocukluk yillarinda Huzeyfe, erkek
kardesleri Sa’d, Safvan ve kiz kardesleri
Havle, Fatima ile Leyla Islam
terbiyesi altinda son derece seçkin
bir aile içinde büyüyüp gelismislerdi.
ABDÜLKADIR GEYLANI HAZRETLERI
MERVE SAGAN
Tam adi Muhyiddin Ebu Muhammed
Abdülkadir bin Ebu Salih Musa
Zengidost’tur. Geylani Hazretleri,
Hicri altinci asirda tesekkül etmeye
baslayan ilk sufi tarikatlarindan
Kadiriye’nin kurucusu olarak kabul
edilmektedir. Mübarek zat, 470/1078
yilinda Iran’in kuzeybatisinda yer
alan Geylan/Gilan bölgesindeki
Neyf köyünde dogmasi hasebiyle
Geylani nisbesiyle bilinir olmustur.
Nesebinin baba tarafindan
Hazret-i Hasan’a, anne tarafindan
ise Hazret-i Hüseyin’e dayanmasi
Geylani Hazretlerinin manevi
açidan derin bir zat olmasinda etkili
olmustur. Halk arasinda dindar bir
kimse olarak bilinen babasi Ebu
Salih Musa’yi küçük yasta kaybeden
Geylani Hazretleri, bir müddet
annesi Emetü’l-Cebbar Fatima ve
anne tarafindan dedesi Seyyid
Ebu Abdullah Savmai’nin himayesinde
bulunmus ve ilk egitimini
onlarin yaninda tamamlamistir.
1095 yilinda on sekizli yaslarindayken
ilim tahsil etmek ve tasavvufi
terbiye almak amaciyla Bagdat’a
dogru yola çikmistir.
ILAHI DOSTLUGA AÇILAN KAPI
DR. ABDULLAH TAHA ORHAN
Iskenderi’nin hikmette ifade ettigi,
“yaratilanlardan ürküntü, onlardan
uzaklasma” ise sanirim kalbin dis
çeperindeki, yani sadrindaki bir
sevgi biçiminden daha derinlere
inmeye isaret ediyor. Sadr katmanindaki
sevgi biçiminin, tabiri
caizse daha hayvani, daha menfaat
eksenli ve anlik bir sevgi/baglanma
türü oldugu söylenebilir. Nitekim bu
tarz bir etkilesim hayvanlarda da
mevcut. Bu düzeyde sevenle sevilen
-ya da esasen menfaat uman ve
menfaat verme potansiyeline sahip
olan demek daha dogru- arasindaki
iliskide bir ürküntü, bir uzaklik
hissedilmesi demek esasen sevginin
dogru bir baglanma türüne
evrilmesi demek. Yani sevginin
hakikatine dogru bir yolculuk bu.
HALLER LÜGATI
SAID YAVUZ
Kirilmak birlikten gafil
olmaktir.” diyor Hilmi
Ziya, “Kizmak, fikri bir kale
içine hapsetmek.” Oysa
kirilmak egitir insani. Biri
ve bütünü onunla bulabilir
kisi. Yeter ki dogru yerden
kirilsin insan. Yeniden
yeserecegi yerden.
Denir ki Kitsugi felsefesinin
özünde bir esyanin
tamirli halinin eskisinden
daha güzel oldugu düsüncesi
vardir. Kirilmak bir
son, bozulma degil; degerden
düsme h iç deg i l.
Aksine daha degerli bir
var olma. Kirilmayi tamir
çesitleri vardir. Insan en
çok degersiz hissettiginde
kirilir. “Insan yok sayildigi
zaman öfkeleniyor.” diyor
Dogan Cüceloglu, “Karsinizdaki
sizin duygunuzu
yok sayiyor, sizin dünyaya
anlam veris tarzinizi yok
sayiyor.” Insanin deger
verdigi birinden bunlari
görmesi ise büyük
kirilmanin kiyameti.
Bu incinme hali; o gökleri
daraltan, yagmurlari
kederlendiren, sulari biraz
daha hizli hizli akitan…
-Sanki o ani geçmek ister
gibidir.- Yeryüzüne bir
agirlik birakan, insanin
gönlüne biraktigi agirliga
benzer bir agirlik.
Yazilarin tamami derginin 2024 Ekim sayisinda.