INSANLIGA GIRIS KAPISI
SAID YAVUZ
Insana deger vermek. Iste çok sirli gibi durmayan ama en yüce sirlari içinde barindiran yegane yaklasim. Onsuz yapacaginiz ibadet bile sizin suratiniza çarpilmasi için yeterlidir. Onsuz yapacaginiz dine hizmet sizi dindar gösterebilir belki, belki Allah için çalisiyor gösterebilir. Insani degersizlestirmekten imtina etmeyip çiktiginiz hizmet yollari sizi asla cennete götürmeyecek. Sizi Allah’in rizasina tasimayacak. Gönül yikana, bu kildigin namaz degil diyen Yunus sunu da çok rahatlikla söyler: Gönül yiktin, imar ettigin bunca hayir eseri de onunla yikildi. Taslari tek tek dizsen de o kalbi onarmadan çattigin çati seni rüzgardan yagmurdan firtinadan korumayacak. Insana deger vermek. Ibadetlerin basidir. Insanliga giris kapisidir.
TEVBE EDENLERIN DURUMU
DR. SAMI BAYRAKCI
Insan, yaratilisindan getirdigi
hususiyetler itibariyla
günaha karsi meyilli bir
varliktir. Yaratilis kodlarina hem
kötülük hem de ondan sakinma
-takva- birlikte islenmis olan
(Sems, 8) insanoglunun günaha
meyletmesi, seytanin ve nefsinin
ayartmalarina kanmasi, helal-haram
çizgisinden çikmasi tabiatinda
vardir. Hazret-i Mevlana, Sems
suresindeki ayet-i kerimeye isaretle
söyle der: “Ey Hak yolcusu! Musa
da Firavun da senin varliginda
mevcuttur. Bu iki hasmi kendinde
araman gerekir!” (Mevlana Celaleddin
Rumi, Mesnevi-i Manevi, çev.
Derya Örs-Hicabi Kirlangiç (Istanbul:
Türkiye Yazma Eserler Kurumu
Baskanligi, 2015), 350) Mutlak
hatasizlik yalniz Cenab-i Hakk’a
mahsustur. Beser; acziyet, noksanlik
ve kusur ile maluldür. Nebevi
beyan, insanoglunun bu özelligine,
“Bütün ademogullari günahkardir,
günahkarlarin en hayirlilari ise
tevbe edenlerdir.” (Ibn Mace, Zühd,
30) ifadeleriyle dikkat çekmektedir.
Yarattigi insani en kâmil sekilde
bilen Allah, elçisinin diliyle onun
zaaflarina ve potansiyeline dikkat
çekmistir.
EL-MUKIT (cc)
AHMET EDIP BASARAN
Insan dünyaya gelir ve
hayatta kalmak için beslenmeye
ihtiyaç duyar. Açlik
korkusunun, insanin ihtiyaçlar
hiyerarsisinde en üstte olmasinin
sebebi de budur zaten. Beslenmeyen
insan elden ayaktan düser,
zelil ve perisan bir halde ölümünü
bekler. Sadece insan türü için degil,
yeryüzündeki her canli türü için
kaçinilmaz bir olgudur açlik. Hayvanlar
âlemindeki düzeni ve Ilahi
tecelliyi sadece açlik hissi/kaygisi
üzerinden yorumlamak mümkündür.
Bitkiler de acikir, onlar da
kök saçaklarina bir yagmur damlasi
degmediginde, rüzgarla, karla
beslenmediginde kuruyup gider.
Mevsimlerin o sonsuz ahengi ve
döngüselligi içinde tabiat bastan
ayaga kendini yenilerken her canli
türü kendi Ilahi dogasinin içinde
ayakta kalma savasi verir. Yeryüzünde
hiçbir canli türü yoktur ki,
Cenab-i Allah onun için bir azik
yaratmamis olsun. Her canli rahmani
tecelli içinde halk edilmis
bir azigiyla dünyaya gelir. Agilda
kuzu dogsa ovada otu biter, deyisi
bu essiz ikrami bir halk irfaniyla
söyletir bize.
HAZRET-I ASIYE
ISLIM GÜMÜSTEKIN
Hazret-i Asiye, Hazret-i Musa’nin
hayatina girmesiyle tüm itina ve
dikkatini onun bakim ve yetistirilmesine
sevk etmis, her türlü
faydasiz ve gereksiz mesguliyetten
uzak durarak onunla güçlü bir
bag kurmaya çalismistir. Hazret-i
Musa iki mübarek kadinin egitimi
altinda en güzel sekilde yetismistir.
Hazret-i Musa, onu evlat edinmeleri
sebebiyle halk içinde “Firavun’un
oglu” olarak anilmaya baslanmisti.
Hazret-i Musa yürüyecek yasa
geldiginde Firavun onu kucagina
aldiginda Hazret-i Musa sakalini
çekip yoldu, Firavun bu duruma çok
öfkelendi ve, “Cellatlari çagirin ve
bu odur.” dedi. Bunun üzerine Hazret-
i Asiye, “O daha çocuktur, akli
ermez, bu isi de çocuklugundan yapmistir,
dilerseniz önüne ates koru ile
yakut koyayim, yakuta dokunur ve
elini ona uzatirsa akli basina gelmis
kivamdadir demektir, ates korunu
alirsa da daha çocuk -sabi- oldugu
kesinlesir.” dedi. Hazret-i Musa’nin
önüne içi mücevher ve ates dolu iki
tabak konulmus. Hazret-i Musa tam
yakuta uzanacakken Allah onun
elini ates koruna dogru yöneltmis,
Hazret-i Musa ates korunu agzina
götürünce dili yanmistir. Hazret-i
Musa’nin dilindeki bu yanik sebebiyle
peltek oldugu ve bu peltekligin
Tur Dagi’nda yaptigi duaya kadar
sürdügü nakledilmektedir. Burada
Hazret-i Asiye’nin Allah’in yardimi
ile Hazret-i Musa’yi Firavun’un elinden
yeniden kurtardigini görürüz.
AMR BIN AS (ra)
DOÇ. DR. IBRAHIM TOZLU
Amr bin As, Mekke fethinden az
önce hicretin 8. yilinda Islam’i
kabul edinceye degin pek çok özellikleriyle
taninmis bir kimseydi.
Amr bin As, Müslüman olunca
bütün beseri özelliklerini ve liderlik
basarilarini Islam’a tahsis etti.
Onun liderlik özellikleri son derece
hosgörü ile tezyin edilmis oldu.
Örnegin henüz Islam’a girer girmez
hicretin 8. yilinda gerçeklesen
Zatü’s-Selasil gazvesinde Efendimiz
(sas) onu komutan olarak görevlendirmek
istemis ve, “Ey Amr, seni
yarin bir gazveye gönderecegim.
Silahini al, hazirligini yap da gel!”
buyurmustu. Amr bin As, yanina
varinca Efendimizin ona, “Ümit
ederim ki Allah sana bolca ganimet
verir.” diye hitap etmesi son derece
manidardir. Ahmed bin Hanbel’in
el-Müsned’inde geçen bu sahih
hadis metnine göre Resulullah’in bu
veciz sözünden alinganlik gösterdigi
anlasilan Amr bin As, ganimet
için degil de sirf Allah’a iman ettigi
için Müslüman oldugunu ifade
etmektedir. Hadisin devaminda
Resul-i Ekrem onun gönlünü,
“Salih kisiye salih mal ne kadar
güzel yakisir.” diyerek almistir. Bu
savasta mü’minler, gündüzleri saklanip
geceleri yol alarak düsmani
takip ettiler. Istihbarat birliklerini
harekete geçirdiler. Hatta müsriklerin
büyük bir askeri baskina
hazirlandiklarini ögrendiklerinde
Amr bin As, geceleri çok soguk
olmasina ragmen askerlerin ates
yakmalarina bile izin vermedi. Bu
sefer sirasinda bir gece Amr bin
As, gusletmesi gerekmis ve soguk
yüzünden sagligina zarar gelecegini
düsünerek teyemmüm ederek
sahabeye namaz kildirmisti. Daha
sonra yanina varip yasadiklari
durumu anlatan sahabilere Resul-i
Ekrem (sas), Amr bin As’in isabetli
karar verdigini onaylamisti.
Resulullah’in ahirete irtihaliyle
bas gösteren dinden dönme
-riddet- hadiselerinde, Misir, Sam
fetih hareketlerinde hep komutan
olarak Islam’a hizmet etti. Misir
fatihi namiyla meshur oldu. Amr
bin As’in gerek babasi gerekse
ailesinden aldigi liderlik özelliklerini
halifeligi sirasinda Hazret-i
Ömer (ra) en güzel sekilde kontrol
altina almis ve onu Misir’a vali
tayin etmisti. “Abdullah’in babasi
Amr, yeryüzünde ancak emir olarak
yürümeli.” diyerek onun üzerinde
ne kadar büyük bir liderlik potansiyeli
olduguna dikkat çekmistir.
RABBIMIZDEN NE ISTEYELIM?
DR. ABDULLAH TAHA ORHAN
Cenab-i Hakk’in en büyük
mucizelerinden biri olarak
dua gelir aklima hep: Dua
edebilmek, ne büyük nimet. Âlemlerin
Rabbi ile biz aciz kullari
arasinda bu kadar basit ama bir o
kadar da sahici bir iletisim kanalinin
varligi insani o kadar rahatlatir
ki. Dua edebilmek için insanin
herhangi bir yatirim yapmasina,
ön hazirliga filan ihtiyaci yoktur.
Bedavadir dua. Herkes Rabbiyle dua
vasitasiyla iliski kurabilir. Zengini
de fakiri de, yaslisi da genci de,
muttakisi de günahkari da. Duanin
bizatihi kendisi bir kiymet olarak
bize yeter. Duada neyin istendiginden
çok duanin ediliyor olusu
önemlidir esasen, zira Rabbü’l-âleminle
iletisime geçilmistir bir kere.
Dua eden kisi sunlarin bilincindedir:
Kendisi kendi ihtiyaçlarini
gideremeyecek denli zayif, güçsüz
ve muhtaç vaziyettedir; âlemlerin
Rabbine, sebepleri sonuçlara baglayan
Müsebbibü’l-esbaba inanmistir
ve bu ihtiyaçlarini giderebilecek
tek yetkili merciin O (cc) oldugunu
bilir; neticede de ancak O’na yönelir,
ancak O’ndan ister. Fatiha’da buyuruldugu
gibi: “Kullugu sana ederiz,
yardimi senden dileriz.” der dua
eden. Dua eden kisi zimnen bunlari
kabul etmis ve dolayisiyla dua
etmeyenden bir adim öne geçmis
olur. Dua Rabbi zikirdir, O’nu hatirlama,
anma ve O’na yönelmedir.
DEPREM BIZE NE ÖGRETTI?
AHMET HAMDI
6 Subat 2023 g ünü yasadigimiz
deprem felaketinin acisi ve
üzüntüsü halen yüregimizde hissedilmektedir.
11 vilayetimizi
etkileyen deprem büyük bir yikim
meydana getirdi. 50 bin civarinda
insanimiz hayatini kaybetti. Bir
kez daha ölenlere Cenab-i Hak’tan
rahmetler diliyoruz.
Büyüklerimizin dualarindandir:
Allah’im her türlü semavi ve arazi
afetlerden sen bizi muhafaza eyle!
Amin.
Yazilarin tamami derginin Subat 2024 sayisinda.