IMAM GAZZALI HAZRETLERININ HUZURUNDA
DR. KUTBEDDIN AKYÜZ
Iran’da Horasan eyaletinin merkezi
olan Meshed, Siiler için kutsal bir
kenttir. 823 yilinda kurulan sehre,
Imam Riza’ya atfen “sehadet yeri”
anlamina gelen Meshed adi verilmistir.
Meshed’e ulasir ulasmaz ilk
olarak yillardir görmek için çabalayip
durdugum Islam dünyasinin
büyük alimlerinden Imam Gazzali’nin
kabr-i serifinin bulundugu
Tus’a dogru yola revan oluyoruz.
Tus, Meshed’in 25 km. kadar kuzeyinde
yer alan bir sehirdir. Tarifi
imkansiz bir heyecan içerisinde
Imam Gazzali’nin kabrinin bulundugu
mekana vardigimizda tüm
arkadaslarimizin yüzünde büyük
bir hüzün peyda oluyor. Zira Iran
kültür tarihi açisindan son derece
önemli olan kabirlerin bakim,
onarim, tezyinat gibi islemlerin hiçbirinin
Imam Gazzali Hazretlerinin
kabr-i serifinde uygulanmadigini
ve Hazret’in kabrinin metruk bir
vaziyette birakildigini müsahede ediyoruz. Bu durum ciddi manada
gönlümüzde bir tesir uyandiriyorken
Siilerin bu çifte standardi
karsisinda kalbimizde derin bir
yara meydana geliyor. Imam Gazzali’nin
Fars edebiyatina katki
sunan biri olarak degerlendirilmemesi,
Kimya-i Saadet disinda
kalan eserlerini Arapça kaleme
almasi, Sii-Batinilere karsi olan fikri
mücadelesinin ve saglam durusunun
bir intikami olarak mülahaza
edilen uygulamanin günümüzde
hiçbir makul gerekçesinin olamayacagi
izahtan varestedir. Siilerin
Sünnilere yönelik hazimsizliklarinin
ve hatta nefret boyutuna
ulasan tutumlarinin en görkemli
resmini Hazret’in kabr-i serifinde
görebilmek mümkündür. Gerekli
okumalar, tefekkürler ve dualar
yapildiktan sonra Büyük Imam’in
kabrinden kalbimiz buruk bir
vaziyette ayriliyor ve sadece 1 km.
mesafede yer alan Sahname adli
eserin sairi Firdevsi’nin sasaali ve
görkemli anit mezarina geçiyoruz.
Burada Imam Gazali’nin türbesinin
durumunu hatirlayip bir kez daha
Siiligin Sünnilige karsi tepkisinin
ne denli güçlü oldugunu anlama
tecrübesi elde ediyoruz.
EL-HAFIZ (CC)
AHMET EDIP BASARAN
Insan, bir emniyet ve baris
ortami içinde yasamak
ister. Bu ugurda sagligini ve
zamanini heba etmekten çekinmez.
Iyi ve saglikli bir yasam, güvenlik
çemberleriyle olabildigince
tahkim edilmis, güçlendirilmis
bir yasamdir. Insanin gözü arkada
kalmamalidir. Her sey en ince
ayrintisina kadar düsünülmeli,
güvenligi ihlal edecek en ufak bir
kusura dahi meydan verilmemelidir.
Heyhat insan etrafina ne kadar
koruyucu bariyerler insa etse de
olan ve olmasi muhtemel bütün
islerden, eylemlerden kendini koruyamaz.
Çünkü insan da yaratilis
itibariyla zayif ve çaresizdir. Kainattaki
her sey, Cenab-i Hakk’in
tasarrufu altinda her gün, her an
yeni bastan yaratilmaktadir. Çünkü
insanin is ve eylemleri de O’nun (cc)
yaratmasi ile gerçeklesir.
YETIMLERLE ARAMIZDAKI MESAFE
DR. SAMI BAYRAKCI
Resulullah’in ahlakina ittiba etmeyi,
en temel kulluk vazifesi bilen sufiler
Peygamber Efendimizin yetimler
konusundaki tavsiyelerini adeta bir
emir telakki etmisler ve O’nun (sas)
izini adim adim takip etmislerdir.
Bisr-i Hafi’nin, kendisine gelerek iki
bin altini oldugunu ve nafile hacca
gitmek istedigini söyleyen bir kimseye
bu para ile yoksullarin borcunu
ödemesini ya da bir yetimin ihtiyaçlarini
gidermesini tavsiye ettigi
rivayet edilmektedir. Bisr-i Hafi’ye
göre bu insanlarin gönlüne ulasacak
olan rahat ve huzur yüz hacdan
daha üstündür. (Attar, Evliya Tezkireleri,
150)
Ebu Hafs Haddad’in demircilik
yaparak kazandigi günlük bir altin
olan yevmiyesini geceleyin kimsenin
fark edemeyecegi bir biçimde
yetimlerin ve dul kadinlarin kapisina
biraktigi, iftarini ise çesmede
yikanan sebzelerin artiklarini toplayip
temizleyerek elde ettikleriyle
yaptigi da bize ulasan rivayetler
arasindadir. (Attar, Evliya Tezkireleri,
364)
Sufilere göre yetimlerin, öksüzlerin
dertleriyle dertlenmek; onlarin
sikintilarini arastirip tespit ederek,
onlarin derdine deva olmadiktan
sonra sufilik iddiasi yersiz ve
geçersizdir. Bayezid-i Bistami, “Her
kim Kur’an okur da Müslümanlarin
cenazelerinde hazir bulunmaz,
hastalari ziyarete gitmez, öksüzleri
sorusturmaz ve buna ragmen
tasavvuftan dem vurursa onun bir
sahtekar oldugunu biliniz.” buyurmustur.
(Attar, Evliya Tezkireleri,
187)
ZIKIRDEN GAFIL OLMA, ZIKIRDE GAFIL OLMA
DR. ABDULLAH TAHA ORHAN
Nefse ibadetler elbette zor gelir. O da bizi bunlardan olabildigince geri birakmaya, mümkünse minimuma indirtmeye çalisir. Bunu yaparken bazen soldan ama çogu zaman da sagdan yaklasir. “Sen bu ibadete, bu zikre, bu salih amele layik degilsin; onun hakkini veremiyorsun” diyerek tevazu damarimiza basar. Aslinda söylediginde dogruluk payi vardir elbette. Örnegin ashabin kildigi ideal namazla bizim kildigimiz namaz arasinda seradan süreyyaya kadar fark var. Bu dogru. Bu açidan muhakkak ibadetlerimizdeki eksikleri, kusurlari her daim görmek zorundayiz. Yerinde bir mütevazilik eslik etmeli her amelimize. Lakin nefsin bu hakikatten intikal ettigi sonucun tamamen yanlis oldugunu gönül rahatligiyla söyleyebiliriz. O bize “Madem layik degilsin, o zaman birak; layik olunca yaparsin” der. Iste bu büsbütün mantiksiz bir çikarim. Hakli bir tevazudan gelinecek yer burasi olmamali. Iskenderi Hazretleri bunu söyle delillendiriyor: “Çünkü zikirden/iyi eylemden gafil olmak zikirde/eylemde gafil olmaktan daha kötüdür.” Yani hiç yapmamak, eksik yapmaktan daha kötüdür. Mesele bu kadar net. Tersinden tekrarlayalim: eksik yapmak, hiç yapmamaktan iyidir.
IMAN GÜVEN VERIR, SIRK EZER YOK EDER
DR. MERVE SAÇLI
Yeryüzünde insanin diger bazi canli türlerine
kiyasla zayif bir varlik oldugu muhakkaktir. Bu
açidan bakildiginda, insan varolusunda muhtaçlik
duygusunun mevcudiyeti belirgin olarak hissedilir. Insanin
dünyaya adim atisiyla birlikte baslayip ömür boyu
devam eden bu duygu evrenseldir. Yeryüzündeki bütün
mevcudat “eksi” bir durumdan “arti” bir duruma geçebilmek
için süregelen bir gayret içindedir. Insandaki bu
eksiklik duygusu da hem kisinin hem insanligin gelisimi
için gerekli bir dürtüdür. Insanin yasamini sürdürebilmesi
ve gelisebilmesi için zorunludur. Çünkü bu eksikligi fark
etmek insani güdüler ve harekete geçirir. (Engin Geçtan,
Insan Olmak, s. 74)
CENNETIN ANAHTARI NAMAZ
ZEHRA DEMIR
“Bana dünyanizdan üç
sey sevdirildi: Güzel koku,
kadinlar ve gözümün nuru
olan namaz.” (Nesai, Isretu’n-Nisa)
Namazin batini anlami Rabbe
yönelme, münacat, bulusma ve
kavusmadir. Hazret-i Peygamberin,
“Namaz mü’minin miracidir.”
hadisi, insani Allah’a yaklastiran
ve ulastiran en mühim vasitanin
namaz oldugunu gösterir. Kul ile
Rabbi arasinda kurulan irtibatin en
yalin hali olan namaz, Peygamber
Efendimiz araciligiyla insanlara
gönderilmis bir armagandir. Bunun
anlami, Peygamber Efendimizin
yasadigi miraç tecrübesini kisinin
hakiki bir namazda tecrübe edebilmesidir.
Bütün kitaplar tek bir
kitabi anlamak için okunur deyimine
atifla, bütün namazlar kulla
Rabbi arasinda bütün perdelerin
kalktigi, benligin muhabbetullah
ve marifetullah atesinde yandigi tek
bir namaz için kilinir denilebilir.
Yazilarin tamami derginin Ocak 2024 sayisinda.