IRAN’A VE TARIHE YOLCULUK
DR. KUTBEDDIN AKYÜZ
Üniversiteden bazi hocalarimiz ve ders arkadaslarimizla zaman zaman Iran üzerine sohbetlerimiz olurdu. Mevzu her açildiginda oraya gitme, Imam Gazali’yi, Feridüddin Attar’i ve daha nice maneviyat büyüklerimizi ziyaret etme arzum depresir; bana göre biraz da gizemli olan bu ülkeyi görmeye ve gezmeye heves ederdim. Bir defasinda danisman hocamin riyasetinde kendi aracimizla gitmeyi planlamistik fakat sinirda ödenmesi gereken yüklü meblagdan ötürü bu ziyaretin zor oldugunu düsünerek söz konusu fikrimizden vazgeçmek durumunda kalmistik. Netice itibariyla her ne kadar birçok defa Iran’a gitme tesebbüsümüz sonuçsuz kaldiysa da günün birinde fakülteden arkadasim olan bir hocamiz tarafindan arandim. Hocamiz, Iran’a bir program dahilinde gideceklerini ve istedigim takdirde beni de bu programa dahil edebileceklerini söylüyordu. Hiç düsünmeden bu teklifi kabul ettigimi söyleyebilirim. Nihayetinde kisa zaman içerisinde yerine getirilmesi gereken prosedürleri tamamlayip Istanbul Yeni Havalimani’ndan Tahran Havalimani’na uçusu gerçeklestirdik. “Her yol, yola çikmadan önce uzundur.” ifadesinin dogrulugunu Iran seyahatimiz esnasinda bir kez daha anlamis olduk. Öyle ki yapmamiz gereken tek bir seyin oldugunu fark ettik. O da oturdugumuz yerden korku üretmek yerine sadece “kalkmak ve harekete geçmek”.
EL-KEBIR (cc)
AHMET EDIP BASARAN
Büyüklenmek insan nefsi
ne hos gelir. Çünkü
seytan ve askerleri bitmeyen
bir mesaiyle hayatin içinde,
damarlarimizin içinde kol gezer.
Ölümsüzlügü, büyüklügü, nefsimizi
cilali fanuslar içinde göstererek bizi
alt etmeye çalisir. Bunu yaparken de
evrenin en tehlikeli zamirlerinden
biri olan “ben”i kullanir. Ben, kullugun
Ilahi zarini yirtarak varligin
sahibine, yüceler yücesine isyan
eder. Bu isyan, kendi yaratilisini
unutarak baska varliklara karsi bir
üstünlük kurma, onlari asagilama
ve küçümseme edasinda temayüz
eder. Hiç unutmamaliyiz ki Iblis’i
isyana sürükleyen cümle de “ben”
zamiriyle baslamistir. Yaratici
karsisinda faniligini ve acziyetini
bilen bir “ben” ile yaraticisina isyan
eden “ben” arasindaki temel fark
bu hakikat dersinde mündemiçtir.
En güzel kivam ile hayvandan
daha asagi varlik arasindaki Ilahi
tecelliyi belirleyen ana unsur da
bu hakikat karsisindaki tavrimiz
ve durusumuzla ilgilidir.
CABIR BIN ABDULLAH (ra)
DOÇ. DR. IBRAHIM TOZLU
Fedakarligi, cömertligi, sefkat ve merhametiyle, ögrenme ve ögretmeye yatkin özelligi ve sünnete hakimiyetiyle, yakisikliligi ve atak kisiligiyle taninan alim ve mücahit sahabilerden Cabir bin Abdullah Hazretleri, Medine’nin yerlisiydi ve en önemli iki kabilesinden biri Hazrec’in Seleme ogullari boyundandi.
Medine’nin Mekke yolu üzerinde pek çok sayida kayaliklar arasinda sarp geçit yerleri bulunuyordu. Halk arasinda Akabe tepecikleri olarak bilinen bu dar geçitlerde Resul-i Ekrem, hicret öncesinde zaman zaman müsriklerin haberi olmadan ilk iman eden Medineli mü’minlerle bulusurdu. Akabe, günümüzde Mina sinirlari içinde yer aliyor ve Mekke’deki Mescid-i Haram’a üç kilometre uzaklikta. Bu bölge ayni zamanda hac ibadetinin yapildigi ve seytanin taslandigi Cemerat bölgesi olarak taniniyordu. Büyük seytanin taslandigi yere çok daha yakindi. Etrafi tepelerle çevriliydi. Küçük ve kuytu bir vadiydi. Ilk bulusma Birinci Akabe adiyla bilindi. Peygamberligin on birinci yiliydi. Ikinci Akabe Biati ise iki yil sonra gerçeklesti. O vakitler Cabir, babasi Abdullah ve dayisi Ced bin Kays ile beraber gelmisti Akabe’ye. Bir evin dokuzu kiz olan tek erkek evladiydi Cabir. Ve o gün henüz tas atamayacak kadar küçük bir çocuktu. En masum, en saf haliyle âlemlerin sultani Efendimizin kutlu nazarlarina mazhar olmustu.
O DOST ISE HER SEY DOSTTUR
DR. ABDULLAH TAHA ORHAN
Arapça sohbet kelimesinin
bugünkü Türkçe kullanimimizdan
çok daha genis
bir anlam alani var. Evvelemirde
sohbet birliktelik anlamina geliyor
ve bu birliktelikte sözlü diyalogun
olmasina da gerek yok. Dostlar
sözsüz de anlasirlar. Ardindan sohbette
bir irsad-istirsad anlami da
içkin. Yani sohbeti paylasanlar
ayni yolun yolcusudurlar ve birbirlerine
yolculukta eslik, yarenlik
ederler; sohbetin taraflarindan biri
istirsad eder yani yolunu bulmak
için yardim talep ederken digeri de
irsad eder yani yolu gösterir. Buradan
bakinca sohbetin tam Türkçe
karsiligi aslinda “dostluk, yarenlik,
yoldaslik” gibi kelimeler olmali.
Sohbet çift taraflidir ve paylasilan
bir seydir, bu da sohbetin sohbet
olarak var olmasi için çok önemli;
bir konferansa ya da tek tarafli bir
deklarasyona dönüsmemesi için.
Bu açidan diger tarikatlarda oldugu
gibi Naksibendiye’nin de ana ilkelerinden
olan sohbet ve hizmetin her
ikisi de çok tarafli eylemlerdir ve bir
birliktelige isaret eder; yoldasliga ve
dostluga.
KUR’AN-I KERIM ARIFLERIN BOSTANIDIR
DR. SAMI BAYRAKCI
Cenab-i Hakk’in kullarini
muhatap kabul ederek
vahiy araciligiyla onlarla
konusmasiyla, mesajini peygamberleri
araciligiyla Ilahi bir hitap olarak
kullarina iletmesiyle yeryüzü ve
insanoglu sereflerin en yücesine
erismistir. Allah’in kelami olmasi
yönüyle Kur’an, arzin ve arsin,
dünyanin ve ahiretin nurudur. Kelamullaha
muhatap olmak ise insan
için izzetlerin en büyügüdür. Insani
esfel-i safilin çukurundan ahsen-i
takvim zirvesine tasiyan vasita
Kur’an’dir.
Kur’an-i Kerim’in degerini anlamak
ve anlatmak beser gücünün
fevkindedir, desek mübalaga etmis
olmayiz. Kur’an’in insan için ifade
ettigi yüce anlami kavrayan mana
erleri, Kur’an’in tilavetinden baslayarak,
anlama, yasama ve anlatma
konusunda hirsli davranmislar;
Kur’an’in mana denizine dalmayi,
Kur’an’a hizmet etmeyi, Kur’an’in
anlam katmanlari içinde yolculuga
çikmayi kendilerine seref
addetmislerdir. Kur’an “ariflerin
bostanidir” denmistir. Onlar, Kur’an
bahçesinde gönülleri mest eden
nice çiçekler koklarlar, bu essiz ve
uçsuz bucaksiz bahçeden türlü türlü
çiçekler toplarlar.
ZAHIRDEN BATINA TAHARET
ZEHRA DEMIR
Kalbin masivadan temizlenmesi anlaminda
imandan kaynaklanan
temizligin -taharet- yolu, marifettir.
Zira bilen muhabbet duyar, bilen
sakinir. Su ile temizlik Allah’i bilmenin
-marifetullahin-, toprak ile
teyemmüm nefsi bilmenin sembolüdür.
Abdestin hem zahir hem de
batin anlamina isaret etmesi itibariyla
su hadis dikkat çekicidir:
“Öfke seytandandir, seytan atesten
yaratilmistir. Ates ancak su ile
söndürülür, o halde öfkelendiginiz
zaman onu yenmek için abdest
aliniz.” (Ebu Davud, Edep, 3) Taharet,
her ne kadar ibadetler için özellikle
namaz söz konusu oldugunda
ibadetin geçerliligini saglayan ön
sart ve hazirlik asamasi seklinde
degerlendirilse de fikhi hükmünün
ötesinde manevi bir arinma
ve huzur-u Ilahi için hazirlanmaya
karsilik gelmektedir.
Yazilarinin tamami derginin Aralik 2023 sayisinda.