ILIM VE IRFAN | Ekim | 2023 | DIGER YAZILAR | Okunma: 311
BASIRET EHLININ KIYMETI
PROF. DR. KADIR ÖZKÖSE

Basiret; “görmek, bilmek, görüs sahibi olmak, anlamak için bakmak, asikar olmak, mülahaza ile idrak edip bilmek, idrak kuvveti, firaset, akil zeka, hüccet, kalp gözü” gibi manalara gelmektedir. Basiret; Allah’in nuru ile aydinlanan kalbin etrafini sarmalayan perdelerden kurtulmasidir. Allah’in hidayetine, Ilahi lütfa, Rahmani tecellilere mazhar olan kalp, bakis açisini engelleyen bu perdeleri siyirdiktan sonra varliklarin hakikatini görmeye ve onlarin iç yüzlerine sirayet etmeye baslar. Esyanin sekil ve suretlerini gösteren bas gözümüz ne ise esyanin iç yapisini anlamamizi saglayan kalp gözü o mesabededir. Hucviri (v. 1077), basiret gözünü bir an Allah’tan ayiran kimsenin asla yol bulamayacagini özellikle vurgulamaktadir. (Hamdi Kiziler, Cahidi Ahmed Efendi ve Tasavvuf Felsefesi, Tutku Yayincilik, Ankara 2006, s. 294)

HAZRET-I HATICCE ANNEMIZIN MUAZZEZ HAYATI
ISLIM GÜMÜSTEKIN

Miladi 556 yilinda Kureys kabilesinin önde gelen isimlerinden olan Huveylid’in kizi olarak Mekke’de dünyaya gelmistir. Annesinin adi Fatima’dir. Onun nesebinin hem anne hem de baba tarafindan Hazret-i Peygamber ile akrabaligi vardi. Hazret-i Hatice’nin soyu, dedelerinden Kusay bin Kilab vasitasiyla Hazret-i Peygamberin soyu ile birlesmektedir. Hazret-i Hatice, Hazret-i Peygamberden önce iki evlilik yapmistir. Ilki Ebu Hale et-Temimi ile yaptigi evliliktir, bundan iki oglu olmustur. Onun vefatindan sonra Atik bin Aziz ile evlenmistir. Bu evlilikten de bir kizi olmustur. Atik bin Aziz’in vefatindan sonra da ona Mekke’nin ileri gelenlerinden pek çok kisi evlilik talebinde bulunmasina ragmen o kabul etmemistir. O hem babasindan ve hem de ilk esinden kalan mirasla kis ve yaz aylarinda Sam ve Yemen taraflarina kervan gönderir ve güvendigi kisilerle müsterek ticaret yapardi. Böylece bir yandan evde yetim çocuklari ile ilgilenirken diger taraftan bazi elçiler yoluyla ticarete katilir ve para kazanirdi. Hazret-i Hatice, Islam’dan önce de mal ve mülk bakimindan zengin; seref ve asalet yönüyle essiz; kibar ve edep timsali bir hanimefendiydi. Ayrica tarihçiler onu mizaç olarak disa dönük, genis bir arkadas çevresi olan ve akraba ve dosta karsi son derece cömert ve yardimsever biri olarak tanitir.

ES-SEKÜR (CC)
AHMET EDIP BASARAN

Bir iyilik karsisinda her insan savunmasizdir. Bir tesekkür anitina dönüsmek isteriz böyle anlarda. Iyilik yapan kisiden bagimsiz olarak basimiza gelen her güzel sey için, bu güzellige vesile olanlar basta olmak üzere tesekkür ve takdir hisleriyle dolup tasariz. Borçlu hissederiz kendimizi. Sürekli ödemek zorunda oldugumuz bir borç gibi düsünürüz bu olguyu. Bir iyilik yaptigimizda ise karsilik beklemeden o iyiligi yapiyor olmanin manevi bilinci içindeyizdir evet ama tersi de mümkün degil midir hayatta? Yani daha bir iyilik yaparken bile aklindaki menfaat uru sebebiyle o iyilikteki ruhu/ anlami öldüren tavirlardan bahsediyorum. Ne demisti Cemil Meriç: “Iyilik eden, mükafat bekliyorsa tefecidir.” Cenab-i Hak bizi böyle tefecilerin iyiliklerinden muhafaza eylesin.

AMEL, IHLAS ILE SALIH OLUR
DR. ABDULLAH TAHA ORHAN

Insanin varlik gayesi tevhid olduguna göre, sufinin bundan baska bir hedefi olabilir mi? Hikmetlerini bu sayfalarda sizlerle paylastigimiz Iskenderi Hazretlerinin el-Hikemü’l-Ataiyye’sinin de ana temasi tevhiddir bu yüzden. Iki yüz küsur hikmetin neredeyse tamami tevhid ve ona müteallik meselelerle ilintilidir. Ne var ki hikmetlerin kiminde bu tema daha yogun hissedilir. Iste bu yazida üzerine düsünecegimiz hikmet de bunlarin basinda geliyor: “Faili olmadigin amele, karsilik bekleme.” Burada biraz duralim. Iskenderi Hazretleri bu sözüyle karsilik/mükafat bekleyerek amel etmenin kötü oldugunu mu söyler bize ya da yapmadigimiz ameller için bile karsilik bekleyebilecek kadar zavalli olusumuza mi isaret eder? Hal böyle olursa, yaptigimiz ameller için karsilik bekleyebiliriz, demek midir bu?

SEYH MUHAMMED HAZNEVI
DR. KUTBEDDIN AKYÜZ

Seyh Muhammed Haznevi (ks) ilmiyle amil alimlerin ve gönülleri Ilahi ask ile dolu dervislerin yogun bir sekilde yasadigi Suriye’nin Haseki/Kamisli kentine bagli Tel-Maruf köyünde 1949 yilinda dünyaya geldi. Babasi Seyh Izzeddin Haznevi’dir (v. 1992). Kendisine “Muhammed” ismini veren dedesi ise Halidiligin kollarindan biri olan Hazneviligin kurucusu, Sah-i Hazne lakabiyla meshur Seyh Ahmed Haznevi’dir (v. 1950). Annesi Behiye Hanim’dir. Seyh Muhammed Haznevi çocukluk yillarindan itibaren ilim tahsiliyle mesgul olmustur. Babasi basta olmak üzere, Seyh Alaeddin Haznevi’nin (v. 1969) halifelerinden Üstad Molla Abdullah el-Müderris el-Kartmini (v. 2011) ve Prof. Dr. Mustafa el-Buga gibi (ki bu zat Sam’in önde gelen alimlerinden olup bir dönem Haznevi Medresesinde ders vermistir) Haznevi Medresesinin önde gelen müderrislerinden Islami ilimler alaninda ders almistir. Daha genç denebilecek bir yastan itibaren medrese ve tekkede önemli vazifeler üstlenen Seyh Muhammed, amcasi Seyh Alaaddin Haznevi’nin 1969 yilindaki vefatindan sonra, Haznevi tekkesinin basina babasi Seyh Izzeddin’in geçmesiyle birlikte tekke ve medresenin tüm islerini yüklenmistir. Bu noktada babasina destek çikmasiyla babasinin yalnizca irsad faaliyetlerine yogunlasmasini saglamis ve söz konusu fedakarligi sebebiyle de babasinin birçok defa iltifatina mazhar olmustur.

FEYZIN KAPISI HELAL LOKMA ILE AÇILIR
DR. SAMI BAYRAKCI

Insanin maneviyatinin kemali, yedigi lokmada gösterdigi hassasiyetle dogrudan ilgilidir. Helal lokma, dünya ve ahiret saadetinin ve kemalinin vesilesidir; haram lokma ise ahiret saadetinin en büyük engelidir. Insan, yedigi lokmanin mahsulüdür. Ibadet ve taatten lezzet alabilmek de, Cenab-i Hak katindaki derecemizi ali kilabilmek de rizkin helal yollardan temin edilmesinden geçer. Helal lokma; fitrati koruyabilmenin, bir ömrü Allah’in istedigi ölçüler içinde yasayabilmenin de temel sartidir.

IYI OLDUGUMUZU ZANNETTIGIMIZDE KÖTÜ OLABILIRIZ
DR. KÜBRA ZÜMRÜT ORHAN

Insanin temel ahlaki zaaflarindan biri ucbdur. Kisaca, “kendini begenmek” anlamina gelen ucb insanin her türlü iyilik, güzellik ve fazileti Cenab-i Hak’tan degil de kendinden bilmesidir. Sufiler ucbu, kul ile Allah arasindaki perdelerin en büyüklerinden biri olarak görür. Tipki Karun’un kendisine verilen hazineleri kendi bilgisi sebebiyle elde ettigini zannetmesi gibi (Kasas, 78) ucba kapilan insan da ona verilen bütün erdemleri, iyilikleri, her türlü nimeti kendinden bilir. Bu nedenle ucbun en büyük sebebinin cehalet yani nefsi tanimamak oldugu belirtilmistir. Nitekim nefs mutlak aciz, mutlak fakir varliktir. Cenab-i Hakk’in Kur’an-i Kerim’de, “Ey insanlar! Allah’a muhtaç olan sizlersiniz. Allah ise hiçbir seye muhtaç degildir ve mutlak kemaliyle hep övgüye layik olan O’dur.” (Fatir, 15) buyurdugu üzere fakr yani Allah’a olan mutlak muhtaçlik insanin en temel vasfidir. Böyleyken insan kendini malik zannederek aldanir, üstelik bu zan sebebiyle bir de övünür.

Yazilarin tamami derginin 2023 Ekim sayisinda.

Muhterem hazirun, Hazret-i Muhammed’in peygamber olarak gönderilmesi...

Insanin fitrati tertemizdir. Ne var ki zamanla disardaki enkazin, toz dumanin külleri üzerine düser....

Ilim ve Irfan dergisinin 2024 Aralik sayisi sahsiyet dosyasiyla çikti....

IRFAN BASIM YAYIN DAGITIM SAN. VE TIC. LTD. STI.
Zafer Mahallesi Kurultay Sokak No:1/6 Yenibosna | Bahçelievler / Istanbul | Telefon: 0(212) 694 98 98
Copyright © 2012-2024