KULLUK SUURUNU BÜTÜN SENE YASAYALIM
PROF. DR. SÜLEYMAN DERIN
Mübarek Ramazan ayi bizim için manevi bir egitim ayi oldu. Bu ayda öncelikle ibadet disiplini kazandik, bol bol namaz kildik, Kur’an okuduk, oruçlarimizi tuttuk. Bunun disinda diger insanlara karsi olan mali vazifelerimizi yerine getirdik; zekat, infak ve fitrelerimizi ihtiyaç sahibi kardeslerimizle severek paylastik. Ramazan ayinda bir baska kazancimiz da hayvani duygularimizi kontrol altina alabilmemiz oldu, birakin haramlari mübah ve helallerden bile Rabbimizin emri geregi uzak durduk.
EL-HABIR (CC)
AHMET EDIP BASARAN
Sözlükler haber kelimesini
genelde “bilgi” kelimesinin
anlami çerçevesinde izah
eder. Bu bilginin kaynagi,
içerigi ve hangi derdimize
derman oldugu gibi sorular tam da
bu noktada önem kazanir. Bu sorulara
saglikli bir cevap üretemeyen
her bilgi, insan için agir bir vebaldir.
Çünkü eger bilgi insani iyi, ahlakli ve
erdemli kilmiyorsa orda bilgiden daha
çok aklimizi kalbimizi kirleten bir ifrazat
vardir. Bu da insan için bir israf
biçimidir. Bilginin ve o bilgileri bize
ulastiran haberin kaynaginda Ilahi
bir tecelli söz konusudur. Asil mesele
sadece olaylarda degil olgularda ve
kavramlarda, kainatin essiz ahenginde,
günesin dogusunda, yagmurun
yagisinda, bir yapragin kilcallarinda
gezinen tirtilin hareketinde, kuslarin
civiltisinda anbean yeni bastan yaratilmakta
olan âlemin isleyisinde o ezeli
ve ebedi haberi görebilmek, o haberi
okuyabilecek bir gönül pakligina sahip
olabilmektir. Budur aslolan mesele.
KULLUGUN EN YÜCE MERTEBESI: RIZA
DR. SAMI BAYRAKCI
Insanoglu anlasilmasi zor, girift
bir varliktir. Adem’in çocuklarini
anlamak, dünyanin en zor isidir.
Sairin “zübde-i âlem: âlemin özü”
dedigidir insan. Onu anlamak, kainatin
sirrini kavramaktir. Bu yüzdendir
ki, anladim diyenler çokça yanilgiya
düsenlerdir. Allah’in sonsuz kudretinin
kâmil bir eseri olan insani anladigini
iddia etmek, büyük bir iddiadir. Insanoglu
tanimlanmasi zor bir varliktir.
Fiziki özelliklerine dair tarifler mümkünse
de duygusal hallerini tarif etmek
hayli güçtür. Uçlar arasinda salinir
durur. Korku ile ümit, nese ile hüzün;
adeta gece ile gündüzün birbirini takip
ettigi gibi insani sarar sarmalar ve bir
ömür pesini birakmaz. Bir öyle, bir böyledir.
Yunus’un dedigi gibi bir Musa’dir,
bir Firavun; bir Ibrahim’dir bir Nemrut;
bir yazdir bir kis.
ALLAH KATINDAKI DEGERIMIZI NASIL BILEBILIRIZ?
DR. ABDULLAH TAHA ORHAN
Iskenderi Hazretlerinin bu yaziya konu
ettigim, basta yer alan hikmeti tam da
bu ihtiyaca cevap olarak söylenmis gibi
gelir bana. Sanki bir müridi hazrete
söyle sormustur: “Üstadim, yaptigimiz
amellerin kabul edilip edilmedigine
dair bir alamet bulabilir miyiz? Keske
öyle bir alamet olsa da kendimize ona
göre çekidüzen versek. Eger yanlis
yolda isek, amellerimiz kusurlu ise
Hak’tan bir alamet olsa da biz de kendimizi
öylece düzeltsek.” Bu hayali
diyalogda Iskenderi Hazretlerinin
söyle cevap verdigini düsünelim bir
an: “Alamet, amelinin kendisindedir.
Ameli sana nasip eden Hak’tir. Eger
niyetin yanlis ise o seni zaten dogru
amelde tutmaz, onu sana nasip etmez.
Niyetin dogru ise, dogru amelde tutar.
Dogru amelde daim olman dogrulugunun
bizatihi delilidir.”
KESFIMIZ AÇILACAK MI?
KÂMIL YESIL
Ilahi isimlerin tecellisi geregi varligin zahir ve batin yönleri vardir. Varligin zahir yönleri disa dönük oldugu için bilinebilir, bes duyu ile algilanabilir. Ancak zahirin örttügü bir de batin, iç âlem, deruni hakikat tarafi vardir ki ona batin diyoruz. Insan örneginden hareket edersek cesedimiz zahir, ruhumuz batin yönümüzü teskil eder. “Perdeyi ve örtüyü kaldirmak, kapali olan bir seyi açiga çikarmak, var olan fakat niteligi bilinmeyen sey hakkinda bilgi edinmek” durumlari için kullanilan kesif kelimesine mutasavviflar “gaib olan bazi seyleri bilmek” ve “Allah’in tecellilerini temasa etmek” anlamlari da vermislerdir. Çünkü perde kalkmistir. Burada bahsedilen perde bas gözüne ait olmayip gönül gözüne aittir, bu duruma da kalp gözü açilmak denilmistir. Ermislik, velilik de bu anlama gelir.
EBU TALIP EL-MEKKI HAZRETLERI
MERVE SAGAN
Tam adi Ebu Talip Muhammed bin Ali bin Atiyye el-Harisi el-Mekki el-Acemi’dir. Daha çok “el-Mekki” yahut “el-Acemi” künyesiyle bilinen Ebu Talip, Iran’in batisinda Bagdat ve Vasit arasinda kalan Cebel’de dünyaya gelmistir. Aslen Iranli olmasina ragmen ilim tahsilini Mekke’de yapmasi ve burada uzun yasamasi sebebiyle “el-Mekki” olarak taninir olmustur. Arap olmadigi için de “el-Acemi” seklinde de anilmistir. Tasavvufi düsünce hayatinda öncü isimler arasinda yer alan Ebu Talip el-Mekki’nin ilim tahsil hayatinin ne zaman basladigina ve ne surette sekillendigine dair kesin bilgilere ulasmak güçtür. Ilim tahsiline Mekke’de baslayan Mekki, burada bulundugu müddet içerisinde daha çok hadis rivayetleriyle mesgul olmustur. Mekki’nin buradaki hadis hocalari arasinda Muhammed bin Hasan el-Acurri, Ali bin Ahmed el-Masisi ve Muhammed bin Ahmed el-Cercerai gibi Mekke’nin önde gelen muhaddisleri yer almaktadir. Yine burada Ibrahim bin Zeyd el-Mervezi’den Sahih-i Buhari okumustur.
KUTSAL INAT
SAID YAVUZ
Insan için inat ettiginden baskasi yoktur. Neyi israrla istiyorsa ne üzerinde sebatla duruyorsa ona verilecektir. Iyi veya kötü. Ugrastigi seye eninde sonunda ulasir. Hiçbir ilim, beceri, maharet, insanin gayret göstermeden eristigi menziller olmamistir. Insan her gün, ondan ayrilmadan, bütün ruhunu pesinde sürükleyerek varir varmak istedigi yere. Didinip durdugu sey velev ki zalim olmak, zorba olmak olsun. Onun varacagi yer atestir evet. Sonunda yanacak bedenini büyütür. Kendisini atese hazirlar. Sonunda o bütün ugrasilarin vardigi yer büyük bir hüsran olur. Ne kötü varistir o.
SADIKLAR ALLAH'A VE RESULÜNE BAGLIDIR
ZEHRA DEMIR
Siddik; dil analizi itibariyla sidkin mübalagali formu olup, çok dogru söyleyen ve bunu bir kez degil hayatinin her alaninda bu hal üzere olan “kendisinde sidk galip olan” demektir. Dogru sözlü olan için sadik denilirken, bütün sözlerinde, fiil ve hallerinde her an sadik olana “siddik” denir. Hazret-i Peygamber her daim sadik olusu sidki siar edinmek ile ifade etmis ve, “Size dogrulugu/sidki ögütlüyorum. Çünkü dogruluk iyilige, iyilik de cennete götürür. Dogrulugu siar edinen kimse Allah katinda siddik diye yazilir. Yalan söylemekten sizi menederim. Çünkü yalan söylemek günaha, günah da cehenneme götürür. Kisi yalan söyleye söyleye nihayet Allah katinda kezzab diye yazilir.” buyurmustur.
(Yazilarin tamami derginin 129. sayisinda.)