ILIM VE IRFAN | Mart | 2023 | DIGER YAZILAR | Okunma: 308
Istigfar
Prof. Dr. Selahattin Yildirim

Magfiret kelimesi Allah’a nisbet edildiginde; “kulunun günahini örtüp kusurunu bagislamasi” anlamina gelir. Ayni kökten gelen istigfar ise; “kisinin kusurunun bagislanmasini Allah’tan talep etmesi” demektir. Ragip el-Isfahani’ye göre bu talebin hem söz hem fiille olmasi gerekir; aksi halde istigfar kisiyi yalanci durumuna düsürür. (Adil Bebek, Magfiret, Türkiye Diyanet Vakfi Islam Ansiklopedisi (Ankara: TDV Yayinlari, 2003), 27/313)
Istigfar, her seviyedeki insan için sefine-i necat yani kurtulus gemisidir. Çünkü kisinin maddi ve manevi konumu ne olursa olsun, son tahlilde Cenab-i Hakk’in karsisinda kulluk imtihani bakimindan aciz ve muhtaç durumdadir. Nitekim Allah Teala birçok ayette kullarina, günahlarinin affi için istigfar etmelerini emretmistir.“ Allah’tan günahlarinin affini iste!” (Muhammed, 19) “Allah’tan af dile, Allah çok bagislayan, çok affedendir.” (Nisa, 106) “Rabbine hamd ederek O’nu noksan sifatlardan tenzih et ve O’ndan bagislanma dile. O tevbeleri kabul eden ve çok bagislayandir.” (Nasr, 3) Meallerini verdigimiz bu üç ayet-i kerimenin de asil muhatabi Resul-i Ekrem Efendimizdir. Ancak ilgili ayet-i kerimeler Efendimizin sahsinda bütün inananlari, âlemlerin Rabbine her firsatta el açip yalvarmaya tesvik etmektedir.

Berat Gecesi
Dr. Kübra Zümrüt Orhan

Saban ayinin on besinci gecesine özel isim olmus olan berat kelimesi, Arapçada; “aklanmak, temiz ve suçsuz olmak, bir yükümlülükten kurtulmak” gibi anlamlara gelen “berae” kelimesinin Türkçelesmis halidir. Türkçede; “bir seyden beri olmak” ya da “beraat etmek” gibi kullanimlarina asina oldugumuz bu kelimenin, Saban ayinin on besinci gecesine özel isim kilinmasi, o gecede Müslümanlarin, Cenab-i Hakk’in lütuf ve rahmetiyle günah yükünden kurtulacaklarina dair umutlarinin bir tezahürüdür. Aslinda burada kendisinden beri olunacak seyi günahla sinirlamamak gerekir. Bu gecede mü’min, her türlü gafletten uzaklasmayi/beri olmayi umar. Öte yandan bir diger adi Berae suresi olan Tevbe suresi berae kelimesiyle baslar. Burada Allah ve Resulünün kafirlerden beri olduguna isaret vardir. Berat gecesinde ise kulun o güne kadar islemis oldugu günahlardan ya da gafletten uzaklasmaya dair umudu vardir. Bu anlamda her Berat gecesinin kul için yeni bir baslangiç oldugu düsünülebilir: O güne kadar isledigi kusurlardan ve gaflet halinden beraat edip/uzaklasip hayatinda yeni bir sayfa açmak. Dolayisiyla Berat gecesi bir muhasebe ve tevbe gecesidir.

Kur'an Karsisinda Insanligin Durusu
Prof. Dr. Ali Akpinar

Allah kelami Kur’an-i Kerim bütün insanliga hidayet rehberi olarak gönderilmistir. Onda insanligin kurtulus reçetesi vardir. O, okunmak, dinlenmek, anlasilmak ve yasanmak için indirilmistir. O, pek çok ayetinde “Ya eyyühennas/ Ey insanlik” diyerek bütün insanliga seslenir. Onun ilk muhatabi Peygamberimiz olmus, sonra O’nun (sas) okumasiyla diger insanlar onu dinlemislerdir. Indigi andan itibaren okunan Kur’an, kiyamete kadar okunmaya, anlasilip yasanmaya devam edecektir. Kur’an mesaji karsisinda insanlarin duruslari, tipki ilk dönemde oldugu gibi farkli sekillerde olacaktir. Bir ilaç gibi bu mesajlar kimi insanin hastaliklarina sifa olacak, onlarin imanina iman katacak; yanlis kullanilan ilaç gibi de kimi insanin ise küfrünü artiracak, inkarina inkar katacaktir. “Inananlar ancak, o kimselerdir ki Allah anildigi zaman kalpleri titrer ayetleri okundugu zaman bu onlarin imanlarini artirir.” (Enfal, 2) “Kur’an’dan inananlara rahmet ve sifa olan seyler indiriyoruz. O, zalimlerin ise sadece hüsranini artirir.” (Isra, 82) “Andolsun, Rabbinden sana indirilen, onlarin çogunun azginligini ve küfrünü artiracaktir.” (Maide, 64, 68) “Ayetlerimiz sapik kimseye okundugu zaman sanki kulaklarinda agirlik var da isitmiyormus gibi büyüklenerek sirt çevirir. Iste ona can yakici azabi müjde et.” (Lokman, 7)

Dünya, Ya Bir Nimete Sükür Ya da Bir Musibete Sabirdir
Dr. Sami Bayrakci

üstün oldugu konusunda bir mutabakata varamamislardir. Bununla birlikte sabrin daha üstün oldugunu düsünenlerin daha çok oldugu söylenebilir. Zira sabir, nefse agir gelen seylere karsi olacagi için sükre göre daha zor görünmektedir. Insanin basina gelen ve hosuna gitmeyen seylere karsi sabretmesinin çok zor oldugu malumdur. Bisr-i Hafi’nin, “Bir kula verilen seylerin en iyisi marifet ve yoksullukta sabirdir.” (Feridüddin Attar, Tezkiretü’l- Evliya, 151) ve Sehl bin Abdullah Tüsteri’nin, “Bütün afetlerin kökü, esyaya karsi fazla sabirli olmamaktir.” (Attar, 298) sözleri sufiler nezdinde sabrin ne kadar yüce bir mertebe olduguna isaret etmektedir. Yine Ebu Süleyman Darani, “Kul; yeme, içme gibi çok sevdigi arzulardan uzak kalmaya sabredemeyince, Allah’in inayeti olmasa, bela ve musibet gibi hiç sevmedigi seylere nasil sabredecek?” diyerek sabrin farkli asamalarinin varligina dikkat çekmistir. Ebu Süleyman Darani’nin bu sözleri; arzulardan uzak kalmanin ve nefsani isteklere ket vurmanin sabrin ilk asamasi oldugunun, mihnet ve sikintilara karsi sabretmenin ise nefse daha agir geldiginin altini çizmektedir. Bununla birlikte sabir Allah’in inayeti, takdiri ve kuluna sabretmeyi kolaylastirmasiyla elde edilir. Cenab-i Hakk’in tevfiki/yardimi olmasa, kul sabir imtihanini geçemez. Sufiler, her imtihanin oldugu gibi sabir imtihaninin da ancak Allah’in yardimiyla kazanilabilecegi kanaatindedirler.

Ubade bin Samit (ra)
Doç. Dr. Ibrahim Tozlu

Cihat meydanlarinin yigit neferi, en zorlu görevlerin seçkin komutani, her isin basinda “benim dostum Allah’in Resulü ve O’na tâbi olanlardir” siarinin gür sesi, Suffe ashabinin ilim ve amel abidesi, vahiy katibi, kadi, muallim, elçi (sefir), mürsid-i kâmil, ilmiyle, irfaniyla, hitabetiyle, sadakatiyle, ahlakiyla, adaletiyle, ilm-i siyasetiyle insanligin huzur menbai, Istanbul’a ayak basan ilk sahabi, Resulullahin sünnetini en iyi ögrenen ve ögreten ilk yirmi fakih sahabiden Ubade bin Samit Hazretleri, Peygamberimiz henüz on bes yasindayken Medine’de dünyaya geldi.

Medineli mü’minlerin ilki Hazrec’in reisi 25 yaslarindaki Es’ad bin Zürare, ilk iman ettigi günden bu yana etrafina gençleri topluyor, her firsatta onlara Islam’i, ahir zaman nebisinin özelliklerini anlatiyordu. Efendimiz, Birinci Akabe Biatinda on iki sahabiden biat aldiginda ayni kabileden genç arkadasi Ubade bin Samit’i de yaninda getirmisti. Ubade Hazretleri Peygamberimize biat ederken, “Ey Allah’in Resulü, Allah yolunda hiçbir kinayicinin kinamasi beni yolumdan alikoymamak üzere sana söz veriyorum.” diyerek Islam diniyle sereflendi. Böylece en yakin arkadasi Es’ad bin Zürare ile Medine’de Islam’in yayilmasi için büyük sevkle birlikte hizmet ettiler.

El-Latif (cc)
Ahmet Edip Basaran

El-Latif ismi, “nazik ve merhametli davranmak, iyi muamele etmek, ihsan, inayet” anlamindaki lutf kökünden türemistir. El-Latif isminin anlamina dikkat kesildigimizde, lütfun bereketinden olsa gerek birçok derin manalar ihtiva ettigini görmekteyiz: Nazik ve yumusak davranan, yumusaklikla muamele eden, fiillerini rifk -yumusaklik, yavaslik, tatlilik, nezaket- ile gerçeklestiren, kullarina iyilik ve merhamet eden, yaratilmislarin ihtiyacini en ince noktasina kadar bilip sezilmez yollarla karsilayan, zati duyularla algilanamayan, en gizli ve ince hususlari dahi bilen, her seyin detayini, sirlarini en iyi bilen, isleri çok hassas düzenleyen, gözle görülmeyen…

Degerinin Farkinda misin?
Kamil Yesil

Insanin diger varliklardan üstün yaratildigi Ademoglunun bir kuruntusu degildir, bir ayet bilgisidir. Bir ayet-i kerime, “Biz Ademoglunu mükerrem kildik.” der. Baska bir ayet-i kerimede, “Andolsun ki biz insani en güzel sekilde yarattik.” denir. Bu ve benzeri ayetler insanin degerini ortaya koyar. Bu, bizde, kendimize dair bir farkindalik meydana getirir. Halik’miz ortaktir ve diger canlilarla birlikte mahlukuz. Ancak isimlerin ögretilmesi, emaneti yüklenmemiz, yeryüzüne halife kilinmamiz, akil sahibi olmamiz hasebiyle biz insanoglu diger varliklardan üstün yaratilmisizdir. Ariflerden biri söyle der, “Allah katindaki degerinizi bilmek isterseniz, Allah’in emir ve yasaklarina olan bagliliginiza, O’na (cc) olan muhabbetinize ve bagliliginiza bakiniz.”

Çikis Kapisi
Said Yavuz

Sabah namazini kildigim esnada bir anlik güçlü bir duygu hissettim. Her seyden çekildim; sanki bir kameranin görüs açisi harikulade genislikten geriledi, çekildi; geldi bir çiçegin görüntüsünde odaklandi, bütün o kalabaliktan, karmasadan siyrildi. Evet tam anlamiyla siyrilmak. Bu çekilme o an içinde bana muhtesem bir huzur verdi. O anin içinde ebedi kalmak istedim. Dedim ki o an kendime, iste insanin aradigi, özlemini çektigi budur. Bu an. Bütün bir ugrasisi o anin anlara dogru büyütülmesi. Bu duygularla Ibn Hazm’in her bir cümlesi akil ve ruh süzgecinde iyice damitilmis o kitabini açtim. Payima gelen yer aslinda yukarida hissettigim duygunun açiklamasi idi. Nasil ulasilacakti bu duyguya?


Yazilarin tamami derginin Mart, 2023 sayisinda.

Muhterem hazirun, Hazret-i Muhammed’in peygamber olarak gönderilmesi...

Insanin fitrati tertemizdir. Ne var ki zamanla disardaki enkazin, toz dumanin külleri üzerine düser....

Ilim ve Irfan dergisinin 2024 Aralik sayisi sahsiyet dosyasiyla çikti....

IRFAN BASIM YAYIN DAGITIM SAN. VE TIC. LTD. STI.
Zafer Mahallesi Kurultay Sokak No:1/6 Yenibosna | Bahçelievler / Istanbul | Telefon: 0(212) 694 98 98
Copyright © 2012-2024