ILIM VE IRFAN | Ocak | 2023 | DIGER YAZILAR | Okunma: 261
El-Adl (cc)
Ahmet Edip Basaran

Adalet kelimesini çok severiz. Kendi dünyevi çikarlarimiz söz konusu oldugunda birer adalet savasçisina dönüsürüz ama söz konusu olan Hakk’in adaleti olunca bir bahaneler ve mazeretler panayirina döner içimiz. Su soruyu hiç sormayiz mesela kendimize, “Ben kendime karsi ne kadar adilim?” Çünkü bu soruyu sordugumuz an, Cenab-i Hakk’in bastan ayaga bir bagis olarak sundugu kendi fani varligimiza karsi Ilahi bir vazife ve görevle mücehhez oldugumuzu anlariz. Insanin bedenini ve ruhunu yaratilisina uygun bir tezyinatla süslemesi gerekmektedir ve biz buna kulluk vazifeleri diyoruz. Disarida arayip durdugumuz adaleti önce kendi benliginde kendi nefsinde insa etmekle mükelleftir insan. Içimizde olmayan adaleti disarida aramak beyhude bir çabadir.


Sa'd bin Muaz Hazretleri
Doç. Dr. Ibrahim Tozlu

Birinci Akabe Biatindan sonra Medine’ye Mus’ab bin Umeyr’in gönderildigi zamanlardi. Mü’minler Islam’i teblig ve irsad faaliyetlerine devam ediyorlar, kendilerine nasip olan her hizmeti muazzez birer emanet görüyorlardi. Henüz üç yil olmustu, Hazrec kabilesi liderlerinden Esad bin Zürare’nin Islam’a girisine. Yakinda büyük bir kafile hazirligi olacak ve Ikinci Akabe Biati yasanacakti. Mus’ab Hazretleri, Esad bin Zürare’nin evinde ikamet etmekte ve irsad faaliyetlerini buradan yürütmekteydi. Sa’d bin Muaz bir gün, Mus’ab ile beraber olup kabile içindeki gençlerin inançlarini kullandiklarini söyleyerek halasinin oglu Esad bin Zürare’nin yanina Üseyd bin Hudayr’i gönderdi. Faaliyetlerine engel olmasini ve Mus’ab’in sehri terk etmesini bildirmesini istedi. Ancak Üseyd geri döndügünde hem Müslüman olmus hem de Mus’ab’a, “Sa’d bin Muaz’i senin yanina gönderecegim, o gelirse bütün kabile gelir.” demisti. Bunun üzerine eline kilicini alarak hisimla yanlarina gelmisti Sa’d bin Muaz. “Ey Esad bin Zürare aramizda sen olmasaydin ben ona -Mus’ab’a- ne yapacagimi bilirdim!” demisti de Mus’ab’in, “Ben sana Kur’an okuyayim, eger begenmezsen yüz çevirirsin!” hitabiyla baslamisti her sey. Mus’ab; Zuhruf suresinin, “Ey inkarcilar! Asiri giden kimselersiniz diye sizi Kur’an’la uyarmaktan vaz mi geçelim?” ayetini içeren ilk sekiz ayetlerini ona okudu ve sohbet etti. Sa’d bin Muaz’in Islam’a girisi o gün basladi.

Allah'i Tanima Ilmi: Marifet
Doç. Dr. Mahmud Esad Erkaya

Allah Teala insani, kendisini tanimasi için yaratmistir. Kur’an-i Kerim’de, “Ben, cinleri ve insanlari ancak bana kulluk etsinler diye yarattim.” (Zariyat, 56) buyurulmasi tasavvuftaki yaygin kanaate göre bu hususa isaret etmektedir. Nitekim Ibn Abbas (ra), ayetteki “kulluk etsinler” ifadesinin “tanisinlar” seklinde anlasilabilecegini belirtmistir. Buradan hareketle Allah’a güzel kulluk sergilemenin ancak O’nu (cc) gerektigi sekilde tanimakla mümkün oldug u düsünülebilir. Tasavvuf kaynaklarinda hadis olarak geçen, “Allah Teala söyle buyurdu: Ben gizli bir hazine idim, bilinmek istedim. Mahlukati yarattim, kendimi onlara tanittim. Böylece beni bildiler.” rivayeti de bu hakikati ifade etmek için yayginlasmis olmalidir.
Allah’i tanimak literatürde marifet kavramiyla ifade edilmektedir. Marifet, kelime olarak “bilmek ve tanimak” anlamlarini tasimaktadir. Bu yönüyle marifet, ilim kelimesiyle yakin anlamli bir sözcüktür. Fakat dil bilimcilere göre ilim, marifetten daha genis bir anlam alanina sahiptir. Zira marifet sinirli bir bilgidir. Bundan dolayi “Allah’in kendi bilgisi/bilmesi” söz konusu oldugunda sinirsiz ve mutlak bir bilgiye sahip olmasi itibariyla ilim kavrami kullanilmaktadir. Buna mukabil insanin Allah hakkindaki bilgisi sinirli oldugu için bu bilgi marifet kavramiyla ifade edilmektedir. Diger deyisle Allah, âlemdeki her seyi bildigi için “ilim sahibi -alim-”dir. Kul ise Allah hakkinda sinirli bir bilgiye sahip olmasi dolayisiyla “marifet sahibi -arif-” olarak nitelendirilmektedir. Kulun Allah’i tanimasi marifetullah tabiriyle de ifade edilmektedir.

Üç Mübarek Aylar ve Genisleyen Vakitler
Dr. Abdullah Taha Orhan

Insanoglu belli bir vakte dogar. Belli bir vakitte yasar. Sufilere göre vakit, zaman denilen çizgisel ilerleyen ve parçalara ayrilan yatay birimlerin askin olanla, dikey irtibatinin kuruldugu âna denir. Yani vakit, dikey zamandir. Dolayisiyla vakit genislemeye müsaittir zira daha üst bir uzay zamanla irtibatin kurulabilecegi zaman birimidir. Bu açidan insan belli bir zamanda, tarihsel dönemde yasadigi gibi esasen belli bir vakitte yasar. Söyle düsünebiliriz belki. Su an 2022 yilinda ve Türkiye’de bulunmamiz bu uzay-zamana ait bir tanim oldugu gibi, eger vakti denk getirebilirsek daha üst bir uzay-zamanda bu kayitlardan kurtulmamiz söz konusu olabilir. Yani kendimizi bir anda, içinde bulundugumuz zaman ve mekanin anlamsizlastigi bir uzay-zamanda bulabiliriz. Esasen namaz tam olarak böyle bir vakit’tir. Namaza girince zaman ve mekandan koparak “yekpare genis ânin parçalanmaz akisina” geçmis oluruz bir nevi. “Namaz mü’minlere vakitli olarak farz kilinmistir.” (Nisa, 103) buyurur Rabbimiz. Yani namaz, yukarida bahsettigimiz, dikey zaman olan vakte girebilmek için bir vesile olur. Yatay zamandaki gün içinde özellikle namaz vakitleri dedigimiz belli vakitler, Rabbimize daha çok yaklasabilecegimiz, bu uzay-zamanin kayitlarindan kismen kurtularak yükselebilecegimiz anlar olarak bizlere bahsedilmistir. Gün içerisinde bu böyle oldugu gibi, sene içinde de böyledir. Kameri on iki ay içerisinde bazi zaman dilimleri, Cenab-i Hakk’a yaklasmamiz için böyle bir yükselme, dikey vakte geçme imkanina diger zaman dilimlerinden daha fazla olarak sahiptirler.

Namazi Ögretmeye Nereden Baslayalim?
Kamil Yesil

Az az çok olur, derler. Kanaatimiz odur ki camide, evde, is yerinde dört rekat farz namazi kilmak için kibleye dönen Müslüman kardesimiz, hazir abdestim varken, vaktim var sünneti de kilayim diyerek nafilelere de yönelecektir. Ancak zamani yoksa, baska isleri varsa en azindan Allah’in emrini yerine getirdim rahatligi içinde olacaktir. Ilim, insanlari Allah’a yaklastirdigi kadar degerlidir. Ilmi yük haline getiren ezberler, kaliplar, gelenek haline getirilmis uyg ulamalar ayagimiza engel o l m a m a l i d i r. B u n d a n dolayi diyoruz ki namaz bilgisi rekatlarin sayisindan baslamamali; namazin mü’mine çikaracagi miraç, Cenab-i Hak ile mükalememiz, namaz suurundan baslamalidir.


Dünyada Vakit Ne de Çabuk Geçiyor
Dr. Sami Bayrakci

Keskin bir kiliç gibidir zaman, der eskiler. Iyiye kullanirsan lehine, kötüye kullanirsan aleyhine isler. Zamani kilica benzeten alimlerden biri olan Imam Safii ekler: “Sen onu kesmezsen onu seni keser.” Sairlerin zamanin vefasizligiyla baslari derttedir: Ibn Mu’tez, “Zaman, isi seninle ciddi tutuyor ama ne var ki sen oyun oynamakla mesgulsün.” derken; sair Nabi, “Ey Nabi, kat kat demir zincirlerle baglasan da bu ömrün saatleri birer birer geçip gidiyor.” misralariyla sikayet eder. Vefasizligiyla meshur olan zaman, akilli kimselerin kendisinden istifade ettigi, ahmaklarin ise bosa harcadigi bir sermaye olarak görülmüstür. Bagdat’ta sicak bir yaz gününde pazarda buz satan adamin hikayesi meshurdur. Canhiras bir gayretle, “Sermayesi eriyen bu fakire aciyin.” diye ünleyerek elindeki buzlari satmaya çalisan adamin yanindan geçen bir Allah dostu, bu cümleleri duyunca elde avuçta ne varsa döker ve adamin bütün buzlarini satin alir. Sonra da oturup aglamaya baslar. “Ne oldu, neden agliyorsun?” diye soranlara, saticinin kendisine hatirlattigi aci gerçegin kalbine dokundugunu söyler. Yegane sermayesi olan ömrünün anbean tükenip gittiginin bir kez daha ve sarsici bir sekilde farkina varmistir. Her bir ani, insana sunulan essiz bir nimet olan zaman; Nebevi mesajda insanin kullanmakta aldandigi, kiymetini bilmekte, degerlendirmekte yetersiz kaldigidir.

Dünya Bitecek, Baslayacak Olan Bitmeyecek
Hamza Toprak

Saglikli günlerini Allah’a karsi isyanda tüketen kimsenin durumu, babasindan kendisine yüklü bir miras kalan kimse gibidir. O miras ile yilan ve akrepler satin almis, onlari çevresine koymus ve her an onlarin saldirisina ve zehrine ugrayacak durumdadir. Böyle davrananlar ömrünün her ânini Allah Tealanin emir ve yasaklarina uygun davranmamakla ziyan ve heba etmektedir.

Yazilarin tamami derginin Ocak 2023 sayisinda.

Muhterem Müslümanlar, sahabe-i kiramdan rivayet edildigine göre Ramazan-i serif yaklastiginda...

Mübarek Ramazan ayinin gölgesi üzerimize düstü. Çok sükür yeniden ulasiyoruz bir kutlu zaman dilimine....

Ilim ve Irfan dergisinin Mart 2024 sayisi Ramazan dosyasiyla çikti....

IRFAN BASIM YAYIN DAGITIM SAN. VE TIC. LTD. STI.
Zafer Mahallesi Kurultay Sokak No:1/6 Yenibosna | Bahçelievler / Istanbul | Telefon: 0(212) 694 98 98
Copyright © 2012-2016