ILIM VE IRFAN | Ekim | 2022 | DIGER YAZILAR | Okunma: 385
MEVLID-I RESULULLAH INSANLIGA KURTULUSTUR
HAMZA TOPRAK

Insanlara gönderilen peygamberlerin ilki Adem Aleyhiselam, sonuncusu ise Muhammed Mustafa Aleyhisselamdir. Ashab-i kiramdan Ebu Zer Gifari Hazretleri der ki, “Nebi Aleyhisselama, ‘Ya Resulallah, nebilerin evveli hangisidir?’ diye sordum. ‘Adem’dir.’ buyurdu. ‘O, nebi mi idi?’ diye sordum. ‘Evet, mükemmel bir nebi idi.’ buyurdu. ‘Ya Resulallah, nebilerin sayisi kaçtir?’ diye sordum. ‘Yüz yirmi dört bindir.’ buyurdu. ‘Ya Resulallah, onlardan kaçi resuldur?’ diye sordum. ‘Üç yüz on bes kisilik bir cemaat. buyurdu.” (Ahmet bin Hanbel, Müsned, c.5 s. 179) Muhammed Aleyhisselam hem nebi hem resul idi. Ashab-i kiramdan Cabir bin Abdullah (ra), “Peygamber Aleyhisselam özel olarak kendi kavmine, genel olarak da bütün insanlara gönderildi.” demistir. (Ahmet bin Hanbel, Müsned, c.1 s. 159) Resulullahin, Fil yili Rebiülevvel ayinda, pazartesi günü dünyaya geldigine dair tam bir görüs birligi vardir. Peygamber Efendimiz, Rabbimizin son elçisidir. Uyarmak, ikaz etmek ve müjdelemek için gönderilmistir. Kendisine iman edenler kurtulusun yolunu bulmus, iman etmeyip inkar edenlerler ise bu saadetten mahrum kalmistir. Bir beser olarak gönderilmis, ashabi içinde yasamis, evlenmis, çoluk ve çocuk sahibi olmustur. Bütün ömrü ve hayati Ilahi terbiye altinda geçmis, son vaktinde dosta dogru sonsuz yolculuga çikmistir. Dünyanin bütün mesakkatlerini görmüs, ancak buna ragmen teblig vazifesinden bir an bile geri durmamistir. Ashabi O’na (sas) hayran olmus, devri bütün insanlik içinde Asr-i saadet olarak anilmistir. Âsiklar, sadiklar, siddiklar O’nun (sas) yolundan giderek manevi lütuflara ve ihsanlara gark olmuslardir.

HER SEYI ISITEN, NIYAZLARI KABUL EDEN: ES-SEMI (cc)
AHMET EDIP BASARAN

Insan dünyada bir sesler ormaninda yasar. Sagdan soldan, yukaridan asagidan her yerden kulaklarimiza dolan seslerin tam ortasinda dinlemekle isitmek arasinda çok ince, çok hassas yürüyüsler yapariz. Duyma hissi de hiç süphesiz doyma hissiyle paralellik arz eder. Dinlemek iradi bir eylemdir ve bizzat kendimiz duyma açligiyla hareket eder, bizi iyi edecek, yüregimize iyi gelecek seslerin pesinde yasamaya çalisiriz. Meshur meseldir, bilirsiniz. Insanin; çok dinlesin ve az konussun diye iki kulagi ve bir agzi vardir. Eskilerin, “iki dinle, bir konus” vecizesi de elbet bununla ilgilidir. Peki, insan bütün sesleri duyabilir mi? Hiç süphesiz bu mümkün degildir. Insan bastan ayaga aciz bir varliktir ve diger bütün eylemlerinde oldugu gibi duyma hissinde de aciz ve sinirlidir. Kulun duyma hissesine ne kadar düstüyse nasibi de o kadardir. Her seslenisi duyamayiz, her feryada kulagimiz erisemez. Nasil gözlerimizin bir siniri varsa kulaklarimizin da bir siniri vardir ve ötesini duymaya insanin ne gücü ne de iradesi yeter.

HEYBET VE ÜNS
DOÇ. DR. MAHMUD ESAD ERKAYA

Allah (cc) mü’minlerin dostudur. Allah ile dost olmak O’na (cc) iman ederek baslamakla birlikte bunun derecesi kisinin Allah’a iyi bir kul olmasiyla dogru orantilidir. Kul; Rabbinin emirlerini yerine getirip yasaklarindan kaçindigi nispette O’na yakinlasir ve Rabbinin kendisine sah damarindan daha yakin oldugu suuruna erer. Bu bilince ulastiginda kedisinde heybet ve üns halleri görülür. Heybet, kelime olarak, “korku, azamet, saygi ve hürmet” gibi anlamlari tasimaktadir. Tasavvufta ise heybet, Hakk’a yakin olmanin meydana getirdigi endise ve korku hissine verilen addir. Allah’a karsi duyulan korku mutasavviflarca farkli isimlerle ifade edilmektedir. Bazilarina göre korku çesitlerinden ilki havf olarak adlandirilir. Kur’an-i Kerim’deki, “Seytan sizi kendi yandaslariyla korkutmaya çalisir. Ama eger siz gerçekten mü’minseniz onlardan degil benden korkun!” (Al-i Imran, 175) ayetinde ifade edilen tabii korku, havftir. Korkunun ikinci sekli hasyet olup ilimle elde edilen bir korku çesididir. Kur’an-i Kerim’de, “Kullari içerisinde Allah’tan gerçek manada korkan ancak alim olanlardir.” (Fatir, 28) ayeti bu kavrama isaret etmektedir. Üçüncü korku sekli ise heybettir. Heybet, kalp vasitasiyla elde edilen ve Allah hakkindaki bilgi olan marifetin bir sartidir. “Allah, asil sizi kendisinden korkmaniz konusunda uyarmaktadir.” (Al-i Imran, 28) ayetindeki korku heybettir.

IHLASLI KULLUGUN REÇETESI
DR. ABDULLAH TAHA ORHAN

Insan aceleci bir varlik. Her seyi aninda görmek istiyor. Içimizde tasidigimiz nefsin bir özelligi bu. Yaratilisimizda var. Nitekim âlemler Rabbi olan Allah Teala hitab-i ezelisinde bunu insana bildiriyor, zira yapan, bilir; bilen konusur: “Insan hayri ister gibi serri istemektedir. Insan pek acelecidir.” (Isra, 11) Ayet-i kerimede geçen ve aceleci anlamina gelen acul kelimesi Türkçemize de oldugu gibi geçmis ve bundan aculluk gibi kelimeler de türetmisiz. Bunun biraz daha Türkçelestirilmis hali olarak tezcanli/lik kelimesini de kullaniyoruz. Özetle tezcanliyiz insanlar olarak. Öyle yaratilmisiz. Ama neden? Tezcanlilik hifz-i hayat ve güzel eylemlerin nefsin erteleyiciligine yenik düsmeksizin hayata geçirilmesi noktasinda önemli bir avantaj sagliyor bize. Bazen çok hizli, anlik kararlar vermemiz ve bunlari hayata geçirmemiz gerekiyor. Bu açidan tezcanliligimiz hayat kurtarici olabiliyor. Diger bir açidan, dünya hayati gerçek hayatimiz olan ahirete nazaran çok çok dar, kisitli ve kisa oldugundan burada az zamana çok sayida güzel is sigistirmak istiyoruz. Bu çok dogal bir istek. Fakat tezcanliligin elbette bazi dezavantajlari da var. Aceleciligi abartirsak, iyilik yapalim derken dahi kötülük yapmamiz isten bile degil. Bu yüzdendir ki onu diger Allah vergisi kabiliyetlerimizle, maddi ve manevi duyu organlarimizla dengelememiz gerekiyor.

UNUTTURULAN BIR IBADET: CIHAT
KÂMIL YESIL

Zühd, ahlak, takva merkezli vaazlarda, sohbetlerde, yazilarda çokça rastladigimiz bir hadis-i serif vardir. Hadis kitaplarinda geçtigi gibi Hazret-i Peygamber Aleyhisselam, Tebük seferinden dönerken, “Hos geldiniz, küçük cihattan büyük cihada geldiniz.” buyurdu. Bunun üzerine sahabiler büyük cihadin ne oldugunu sordular. Resul-i Ekrem söyle buyurdu: “Büyük cihat, nefsin heva ve hevesine karsi yapilan cihattir.” Tasavvuf ehli basta olmak üzere, Islam ahlakçilari, nefsi terbiye etme baglaminda hemen bu hadis-i serifi zikrederler. Nefsle yapilacak mücadelenin çetinligini anlatmak için bu hadisi naklederler. El-hak öyledir, büyük cihat -nefsle cihadimiz- ömrümüzün bütün safhalarinda verilmesi gereken bir mücadeledir; öncelikli muhatap avam degildir; ilim, irfan, iktidar ehli kisilerin yapmasi gereken bir cihattir. Hadis-i serifte böyle bir ayrim yokken niçin öncelikle iktidar ve ilim sahibi, gücü ve imkanlari elinde bulunduran kisilerdir büyük cihadin hedefi, dedik? Çünkü imkan çogaldikça isler/mesuliyetler çogaliyor. Fakirin, iktidar gücü olmayanin veya az olanin, ilmi/bilgisi az olanin; kibri, zulmü, haksiz muamelesi, çok az veya az kisiye olacagindan onlarin hesabi daha kolaydir. Yine de kendine göre bir nefs cihadi olacaktir.

SÜPHEYE DÜSÜRENI BIRAK, SÜPHE VERMEYENE BAK
DR. SAMI BAYRAKCI

Haram ve günah olup olmadigi süpheli hususlardan kaçinip helal ve mübahlarin bir kismindan feragat etmek anlaminda kullanilan vera kavrami, takvanin ileri ve özel bir sekli kabul edilir. Vera; “sakinmak, kaçinmak, korkmak, el etek çekmek, çekinmek, küçük günahlardan ve süpheli seylerden uzaklasmak, helal ve mübahlarin bir kismindan feragat etmek” gibi anlamlara gelmektedir. Takva dogrudan haram ve/ veya mahzurlu olani, vera ise helal olmasi süpheli olani terk etmektir. Hazret-i Peygamberin, “Seni süpheye düsüren seyi birak, süphe vermeyene bak.” (Buhari, Büyu 3; Tirmizi, Kiyamet, 60) ve “Vera sahibi ol ki, insanlarin en çok ibadet edeni olasin.” (Ibn Mace, Zühd, 24) s eklindeki sözleri vera konusunda delil kabul edilen hadislerdendir. Hazret-i Peygamberin bir gece yataginin kenarinda buldugu bir hurmayi yedigi, daha sonra gece boyunca zekat hurmasi olmasi endisesiyle uyuyamadigini, Hazret-i Ebubekir’in kendisine ikram edilen bir yemegi yedikten sonra, süpheli bir yerden geldigini ögrenince o yemegi kustugunu, Hazret-i Ömer’in de buna benzer bir durumda yedigini çikarmaya çalistigini kaynaklarimiz zikrederken (Kandehlevi, Hayatü’s-Sahabe) , Imam Kuseyri de Hazre-i Ebubekir’in, “Bir harama düseriz endisesi ve korkusuyla yetmis çesit helali terk eyledik.” sözünü nakleder.


Yazilarin tamami derginin Ekim, 2022 sayisinda.

Yüce Allah buyuruyor ki: “Insanlarin hangisinin daha güzel amel isledigini deneyelim diye süphesiz biz yeryüzündeki seyleri ona bir zinet yaptik.” (Kehf, 7...

Imkan, insanoglunun en büyük imtihan sahasidir....

Ilim ve Irfan dergisinin 2025 Ocak sayisi Üç Aylar dosyasiyla çikti....

IRFAN BASIM YAYIN DAGITIM SAN. VE TIC. LTD. STI.
Zafer Mahallesi Kurultay Sokak No:1/6 Yenibosna | Bahçelievler / Istanbul | Telefon: 0(212) 694 98 98
Copyright © 2012-2024