ESAD BIN ZÜRARE (RA)
DOÇ. DR. IBRAHIM TOZLU
Efendimizin medar-i
iftihari, hicret yurdunda
pek çok ilki
baslatan, sahabenin
büyüklerinden, nakibu’n-nükeba
sifatiyla meshur, ensarin
övüncü, cihatta öncü, Hazrec
kabilesinin efendisi sahabi Esad
bin Zürare Hazretleri (ra),Medineli
mü’minlerin ilk reisiydi.
Resulullah Efendimizle tanistigi
ilk günden itibaren kendini
Islam’a adadi. Islam’i yayma
faaliyetlerine hicretten üç yil
önce Medine’de basladi.
Medine halki içinde Islam’i
ilk kabul eden Evs ve Hazrec
kabileleri öteden beri savas
halindeydiler. Yesrib adiyla bilinen
sehirde Yahudilerin gerek
ekonomik gerekse yönetim
anlaminda baskin üstünlükleri
vardi. Bu sebeple her iki
kabile sehrin dis kisimlarini
yurt edinmek zorunda kalmislardi.
Her iki kabile arasindaki
husumeti Yahudiler sürekli
tetikliyor ve anlasmazliklarini
körüklüyorlardi. Aralarindaki
en kanli savas Resulullahin hicretinden
bes yil öncesine kadar
devam eden Buas adiyla meshurdu.
Evs kabilesi bu harpte
Yahudi müttefikleri Nadir ile
Kureyza kabileleri sayesinde
Hazrec’e üstünlük saglamislar,
Hazrecliler de yeniden güç
kazanabilmek için Kureys’in
destegini çikis yolu olarak görmüslerdi.
Peygamberimizin
Islam’i teblig etmekte oldugu
on birinci yilda her iki kabile
aralarindaki ezeli husumete
bir son vermek istiyorlardi. Öte
yandan Hazrec’in en önemli
boyu Neccarogullari, Resulullahin
dedesi Abdülmuttalip’in
annesi ile ayni kabileye mensuptu.
Babasi bu kabile yaninda
bir ay hasta kalmis ve oracikta
vefat etmisti.
EL-MÜZIL (CC)
AHMET EDIP BASARAN
Her eser bizi bir müellife, o eserin
gerçek ve biricik sahibine götürür.
Sahibi olmayan bir eser yoktur.
Dünyada her isin/eylemin failini
arayan, bir sanat eserinin güzelligi karsisinda
hayran olup o eserin failini merak
eden insan zihni, kainat kitabi söz konusu
oldugunda nedense bir çokbilmislik edasiyla
kekelemeye baslar. Bilimsel izahata girisir.
Kendince bazi çikarimlarda bulunur ama
hiçbiri hakikate matuf bir arayistan nasipdar
degildir. Hiç süphesiz varolusun içinde
bilim vardir ama bilim ana fail degil bir
vesiledir. Cenab-i Hak ilmiyle de âlemleri
kusatmis, yoktan var ettigi kainati anlayabilmemiz
için biz kullarina bazi isaretler
göstermistir. O Ilahi isaretleri okuyabilmek,
idrak edebilmek için layikiyla ve tam anlamiyla
kendimizi hakikate teslim etmemiz
gerekir. Kullugumuzun Allah indinde kalitesini
belirleyen olgu da bu teslimiyetin takva
derecesinde saklidir.
VERDIGI DE NIMET VERMEDIGI DE
DR. ABDULLAH TAHA ORHAN
Cenab-i Hak rahim ve kerimdir. Nihayetsiz merhametli
ve cömerttir. O’nun cömertliginde, bizim
verirken yaptigimiz gibi “eksilecek” korkusu
olamaz. O (cc) ayni zamanda kullarina karsi
sonsuz merhametli oldugundan kullarini muhtaç olduklari
nimetlerden mahrum birakmasi söz konusu olamaz.
Fakat dünya hayatinda görüyoruz ki Rabb-i rahimimiz
kimine az veriyor kimine çok. Kimi daha zengin kimi
daha fakir, kimi daha güçlü, kimi daha zayif. Hayat nimetini
düsünelim örnegin, kimi 80 sene bu nimete mazhar
oluyor, kimi 40 sene, kimiyse belki sadece birkaç gün.
Ya da çocuk sahibi olma nimeti. Kiminin çok çocugu
oluyor, kimininse hiç. Cenab-i Hak, rahmetinin ve kereminin
yani sira ayni zamanda sonsuz derecede adaletli. O
zaman kullari arasindaki bu nimetlere mazhariyet farkliligini
nasil anlayabiliriz? Bu fark neden kaynaklaniyor?
HOCA AHMET YESEVI HAZRETLERI
DR. SAMI BAYRAKCI
Dogum tarihi ve
vefatina dair kesin
bilgiler elimizde
bulunmayan Hoca
Ahmet Yesevi’nin tarihi
sahsiyetine dair bilgi ve
belgeler de çok azdir. Bugün
elimizde bulunan bilgiler
de menkibelerle örülü bir
halde bulundugu için kendisinin
hayati hakkinda net
bilgilere ve kesin kanaatlere
ulasmak oldukça zordur.
Ancak Yusuf Hemedani’ye
intisap ettigine ve onun
halifelerinden olduguna
dair rivayetler dikkate alindiginda
11. yüzyilin ikinci
yarisinda yasadigini söylememiz
mümkün olmaktadir.
ALLAH'IN BOYASIYLA BOYANMAK
KÂMIL YESIL
Geçim sikintisini, pahaliligi,
alim gücünün zayiflamasini
tartistigimiz bir zaman
diliminde yasiyoruz. Böyle
zamanlarda din, iman, manevi degerler
kendini daha çok hissettiriyor. Bir
kesim insanlar ve kurumlar, dernek ve
vakiflar dayanisma ve yardimlasma
faaliyetlerine hiz veriyor. Böylece din,
sosyal adaleti paylastirma ve yayginlastirma
isleviyle devreye giriyor.
Kimse çikip da; din isleri ayri, dünya
isleri ayri, laik bir düzende zekata,
sadakaya yer yok, mal paylasimi
yoluyla din ve imani bir araya getiremezsiniz,
bu gericiliktir, demiyor.
Toplumu bütünüyle kusatan Ramazan
iklimi ve kurban ibadetinin ifasinda
dinin paylasim yönü daha çok öne
çikiyor. Bir paylasim dini olan Islam,
zekati bes sarttan biri olarak vaz
etmisse de dayanisma ve paylasim
zekatla sinirli degil. Zekat belli zenginlik
seviyesine çikmis Müslümanlarin
mükellefiyeti. Oysa sadaka, sadaka-i
cariye zenginlikte seviye gözetmez
ve her Müslümana açik bir ibadettir.
Dini mükellefiyetler bir yasa, akil ve
balig bagli olarak sorumluluk getirse
de sadaka için bu sekil sartina gerek
yoktur. Balig olmamis kisiler de sadaka
verir, verebilir.
Yazilarin tamami derginin Eylül, 2022 sayisinda.