DÜNYA ZINDANINA KAPI ARALAMAK
DR. SAMI BAYRAKCI
Dünya, insani çepeçevre saran
karanlik bir dehliz adeta.
Insani esaret altinda tutmak
isteyen, baskici bir karakteri
var dünyanin. Dünya, insandan
sadece kendine kul, köle olmasini
istiyor. Insanin kalbini ele geçirmek,
orada kendinden baska kimseye yer
birakmamak için çirpiniyor. Yayilmaci
bir tarafi var dünyanin. Küçük
bir açik bulup girdigi, küçücük bir yer
edindigi her gönlü, tümüyle ele geçirmek
istiyor. Azla yetinmiyor dünya.
Hep daha fazlasini, daha çogunu istiyor.
Bu yüzden kalbe sahip çikmak
gerektigini düsünen Allah dostlari,
kalpte en küçük bir açik birakmamak
gerektigini söylüyor. Onlardan bize
nakledilenler, hafifçe kiyili duran bir
kapidan içeri sizan dünyanin bütün
bir kalbi ele geçirme ihtimalinin yüksek
oldugunu söylüyor.
SEYH FETHULLAH VERKANISI
DOÇ. DR. FERZENDE IDIZ
Dogunun alim, amil ve muhlis sahsiyetlerinden birisi olan
Seyh Fethullah Verkanisi, Siirt’in Baykan ilçesine bagli
Verkanis -Kasimli- köyünde dogmustur. Dogum tarihi
kesin olarak bilinmemektedir. Ancak torunu Seyh Asim
tarafindan Arapça olarak kaleme alinmis olan Birketü’l-Kelimat fi
Menakibi ba’di’s-Sadat adli eserde Verkanisi’nin 1899 yilinda vefat
ettiginde 53 veya 55 yasinda oldugu belirtilmistir. Buradan hareketle
Verkanisi’nin, 1846 veya 1848 yillarinda dogdugu söylenebilir.
Küçük yaslarda babasini kaybetmis olan Verkanisi’nin egitim ve
bakimini agabeyi Musa üstlenmistir. Babasi hakkinda kaynaklarda
fazla bilgi olmamakla birlikte isminin Seyh Abdurrahim
oldugu, ilim ve irfan sahibi birisi olarak tanindigi kaydedilmistir.
Annesi hakkinda da pek bir bilgi mevcut degildir. Nesep olarak
Hazret-i Ömer’e dayandiklari belirtilmistir. Küçük yasta tahsiline
baslayan Verkanisi; Molla Gavs el-Melakandi et-Tilli, Molla Haci
Tayyip el-Musi, Molla Resul Sipki, Molla Halid-i Öleki gibi bölgenin
önemli alimlerinden ders alarak egitimini tamamlamistir. Ilim
tahsilini tamamladiktan sonra Mus’un Bulanik ilçesine bagli Kogak
köyünde görev yapmis ve ardindan ayni ilçeye bagli Abri -Esenlikköyünde
müderrislik yaparak ögrenci yetistirmistir. Ilmi anlamda
ünü Ezher’e kadar yayilmis olan Verkanisi’ye el-Ezher’den mektupla
sorular gönderilmis ve Verkanisi onlara cevap yazmistir. Nitekim
vefat ettikten sonra el-Ezher’den gelen bir mektuba orada hazir
bulunan ögrencilerinden Molla Abdülkerim el-Hizani es-Spayirti,
“Sizin bu tür sorular sordugunuz zat vefat etmistir.” seklinde cevap
yollamistir.
EBU EYYÜP EL-ENSARI
DOÇ. DR. IBRAHIM TOZLU
Nezaket, hassasiyet, edep ve
muhabbet timsali, savas
meydanlarinin kahraman
mücahidi, vahiy katibi,
cesaret, sabir, sadakat, metanet ve
fetva sahibi, haksizliklar karsisinda
susmayan, hakikati söylemekten
çekinmeyen, Resulullahin gözbebegi,
fedakar sahabi, Mihmandar-i Nebi
Ebu Eyüp el-Ensari (ra), Medineli ilk
mü’minler Neccarogullari kabilesine
mensuptu.
Neccarogullari; nesep itibariyla Efendimizin
dedesi Abdulmuttalip’in
dayilariydi. Öteden beri aralarinda
kuvvetli akrabalik baglari bulunuyordu.
Efendimizin babasi Abdullah,
Neccarogullari yurdunda bir ay
kadar hasta yatmis ve ardindan vefat
etmisti. Resulullah henüz alti yasl
a r i nd ayken a n nesi Ami ne ve
hizmetçileri Ümmü Eymen ile beraber
babasinin kabrini ziyaret etmek üzere
buraya gelip bir ay kalmisti. Mekke’ye
dönerken Ebva köyünde Peygamberimizin
annesi Amine emaneti sahibine
teslim etmisti. O günlerde Ilahi irade
istikbali ilmek ilmek örerken kutlu
sehir Medine, pek çok nebevi hatiralari
da beraberinde getirecekti.
GÖNÜL BAGI: RABITA
DOÇ. DR. MAHMUD ESAD ERKAYA
Tasavvufi egitimin merkezinde
mürsid bulunur.
Mürsidin hali, davranislari,
sözleri ve isaretleri müritler
için örneklik teskil eder. Önlerinde
nasil bir yasam sergilemeleri gerektigine
dair somut bir örnek gören
müritler, tipki ashabin Peygamber
Efendimizden bizzat uygulamali
olarak Islam’i ögrendikleri gibi dinin
temel inceliklerini ve tasavvufi ahlaki
mürsidlerinden taklit ve özümseme
yoluyla alirlar. Mürsid, tasavvufi
egitim çerçevesinde müritlerin her
haliyle ilgilenir, onlarla beraber vakit
geçirir ve böylece bir taraftan manevi
anlamda bir yakinlik olusurken diger
taraftan maddeten de birliktelik
saglanmis olur. Bu birliktelik arada
zamanla bir sevgi baginin tesis edilmesini
saglar. Mürit artik mürsidini
her seyden daha fazla sevmeye baslar.
Bu sevgi, yapmacik bir sevgi degil,
aksine ahlaki ve ilmiyle büyük bir
otorite olarak benimsedigi seyhine
karsi tabii olarak ortaya çikan samimi
bir gönül bagidir. Öyle ki mürit artik
yaninda olmadigi zamanlarda dahi
seyhini düsünmeye baslar. Ticaretinde,
egitiminde, günlük islerini
yerine getirirken, zikir vazifelerini
yaparken, yolda yürürken… Artik
gününün tamamini adeta seyhi yanibasindaymis
gibi geçirir. Aralarinda
saglam bir bag kurulur. Bu bag tasavvufta
rabita olarak adlandirilir.
FITRATA UYGUN YASAYABILIRIZ
GÖKHAN ERGÜR
Çok seneler önce Osmanli hanedaninin padisahi bir tekkeyi ziyaret eder. Padisah, seyhin ilminin etkisi altinda kalir ve dervislerin zikrinden mest olur. Birkaç ay tekkeye devam ettikten sonra padisah, seyhe, “Buraya yaptigim ziyaretlerden, sizden ve dervislerinizden tamamiyla etkilendim ve memnun kaldim. Yapabilecegim her sekilde size destek olmak istiyorum. Lütfen benden herhangi bir sey isteyin.” -Bu dünyadaki en büyük imparatorluklardan birinin sultani tarafindan verilen açik çek olarak düsünülürse, bu teklifin ne kadar büyük ve göz kamastirici oldugu anlasilacaktir.- Seyh, bu teklife söyle cevap verir: “Evet sultanim, benim için bir sey yapabilirsiniz, lütfen bir daha buraya gelmeyiniz.” Saskina dönen padisah, “Herhangi bir kusurda mi bulundum? Tasavvufun bütün inceliklerini bilmiyorum ve sizi herhangi bir sekilde kirdimsa çok üzgünüm, af buyurunuz.” der. “Hayir, hayir!” der ve söyle devam eder seyhefendi, “Bizi hiçbir sekilde kirmadiniz fakat sorun sizden degil, benim dervislerimden kaynaklaniyor. Siz gelmeden önce Allah’in esmaü’l hüsnasini sadece O’nun (cc) rizasi için zikrediyorlardi. Simdi zikir ve mesklerde sizi düsünüyorlar. Sizin onayinizi alip rizanizi kazananlarin elde edebilecegi zenginlik ve gücü düsünüyorlar. Hayir sultanim, sorun siz degilsiniz, biziz. Korkarim ki sizin buradaki varliginizi kaldiracak manevi olgunluga sahip degiliz. Iste bu yüzden bir daha gelmemenizi istemek zorundayim.”
TASLARIN TESBIHI VE HASYETI
DR. MERVE SAÇLI
Kur’an-i Kerim, Bakara suresinin
74. ayetinde bazi
kalplerin ne denli katilasabildigine
dair oldukça
etkileyici bir tablo göstermektedir.
Söz konusu ayette bazi kalplerin ne
kadar sert ve kati olduklari taslara
benzetilerek anlatilmaktadir. Fakat
bazi kalpler zikri geçen tas benzetmesinin
de sinirini geçmekte, katilikta
taslari bile geride birakacak bir seviyeye
gelebilmektedir. Çünkü taslar hiç
degilse fayda verme bakimindan bu
kalplerden daha çok deger tasimaktadir.
Kur’an-i Kerim de bu durumu;
taslardan irmaklarin kaynadigi, çatlayip
bagirlarindan sularin fiskirdigi
ve hatta Allah korkusuyla düsüp
yuvarlandiklari seklinde tasviriyle
açiklamaktadir. Peki cansiz bir nesne
olan tas için hasyet duygusu nasil söz
konusu olabilmektedir?
(Yazilarin tamami derginin Ocak, 2022 sayisinda.)