ILIM VE IRFAN | Aralık | 2021 | DIGER YAZILAR | Okunma: 477
HAZRET-I ABBAS
DOÇ. DR. IBRAHIM TOZLU

Kureys’in akrabalik baglarina en saygilisi, köle azat etmekte insanlarin öncüsü, dürüst kullarin efendisi, en cömerdi, halkin en genis düsüncelisi, Beytullah’in ve Islam’in hizmetkari, devlet islerinde halifelerin müstesari, duasi makbul, yardimsever insan, hicrete en son çikan sahabi Hazret- i Abbas (ra) uzun boyluydu. Beyaz tenliydi. Gür sesliydi. Amcalari içinde Peygamberimizin en çok sevdigiydi. Efendimizin lisaniyla, “Insanin amcasi babasi gibidir.” diye medhü sena ettigi bir sahabiydi. Sevgili Peygamberimiz Islam’i teblig ettigi yillarda Kureys’in en önemli ticari faaliyetleri Hasimogullari uhdesindeydi. Bu kabile, yaz ve kis düzenli olarak kuzeyden güneye gidip gelen ticaret kervanlarina sahipti. Kabileye adini veren Hasim, etrafi daglarla çevrili Mekke’yi uluslararasi ticaret hacmine sahip olmus bir sehir haline getirmisti. Devrin ticaret kervanlari kis mevsiminde Yemen ile Habesistan’a, yazin da Suriye ve Anadolu üzerinden Bizans’a serbestçe ticaret yapabiliyordu.

MÜKAFATI SADECE ALLAH'TAN BEKLEMELI
KAMIL YESIL

Bir televizyon dizisinde gördüm. Karadenizli, erkek bir esnaf karakter var dizide. Ofisin ayak islerini yapiyor. Karsiliginda maas aldigi için, ofis sahibine ve patronun ailesine verdigi her hizmetten sonra -diyelim evine bir çanta teslim ediyor- “Ben görevimi yaptim. Misyonumu tamamladim. Sakin tesekkür etme, hatta tebessüm bile etme!” diye uyariyor onlari. Hizmet alan kisiler, kibarliklarindan geri kalmiyor ve bu uyariya ragmen hem tesekkür ediyorlar hem tebessüm. Senaryo yazari bu çeliskiden bir mizah çikmasini ve seyircinin gülmesini bekliyor. Senarist, metni yazarken böyle bir amaç gözetmese ve de farkinda olmasa da çok önemli bir seye isaret ediyor: Emeginin karsiligini aldiktan sonra ikinci sahislardan gelen seyler hak kavramina girer, böyle bir karsilik beklemek ve almak ahlaki degildir. Maddi karsiligi bulunmasa bile; insan, tesekkür, güzel söz veya tebessüm seklinde bile olsa, minnet altinda kalmamak için böyle bir mükafati reddetmelidir. Yazar, kayit disi karsilik vermek isteyen anlayisa mesafeli duruyor. Karakter, ahlaki tutum geregi, ücretinin disinda baska hiçbir karsilik gözetmiyor. Bu sahneyi görünce aklima Peygamber Efendimiz ve diger peygamberler geldi. Kur’an-i Kerim bize peygamberlerin yaptiklari teblig, irsad, hak dini/tevhidi anlatmalari karsiliginda muhataplardan herhangi bir ücret istemediklerini/ beklemediklerini haber verir. Peygamberler kavimlerine, “Ben tebligime karsi sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim âlemlerin Rabbine aittir, O verecektir.” diyorlar. (Suara, 109)

EL-FETTAH
AHMET EDIP BASARAN

Dünya mi hnet y urdudur. Çesitli müskül ve sikintilar karsisinda ayakta kalmaya çalisiriz. Kulluk bizatihi bu zorluklarin ortasinda dipdiri bir suurla, uyanik bir dikkatle yasamayi gerekli kilar. Aksi takdirde ezeli ve ebedi takdirin hikmetini kavrayamayiz. Müslüman, bu hikmetin izinde hayati dosdogru yasamakla mükelleftir. Bakara suresinin 214. ayetinde mealen söyle buyurulur: “Yoksa sizden öncekilerin çektikleriyle karsilasmadan cennete girebileceginizi mi sandiniz? Onlar öylesine yoksulluk ve sikinti çekmisler, öyle sarsilmislardi ki peygamber ve yanindakiler, ‘Allah’in yardimi ne zaman gelecek?’ demeye basladilar. Bilesiniz ki Allah’in yardimi yakindir.” Allah’in yardimi, insanin içindeki ve disindaki yani zahirdeki ve batindaki bütün kapilarin açilacak olmasina dair Ilahi bir beyannamedir. Tam da bu sebeple yeis ve umutsuzluk, mü’min için iradeyi felce ugratan bir aldatmacadan baska bir sey degildir. Her türlü mihnet ve sikinti için el açilacak tek merci Cenab-i Hak’tir.

MÜ'MIN DÜNYADA ZINDANDA MI?
SAID YAVUZ

Kadere teslimiyet, riza hali dedigimiz sey bu olmasa gerekti. Su yer kürede istirap ve kederli anilar disinda bir sey yok muydu? Iyi siirler için büyük üzüntüler, sarsici kederler gerekir. Lakin iyi Müslüman olmak için de belalar denizinde bata çika ilerlemek mi gerekliydi? Bu dünyada o denizin salim bir limani yok muydu? Ilk gençligin bunalimli günleri için böylesi söylemlerin iyi gelen taraflari vardi. Iste dünya denen sey, bütünüyle berbat bir arzda konaklamaktir. Hatta Bati efsanelerinden biri olan Sisifos bizim için en cazip efsaneye dönüsmüstü. Bizi resmeden biriydi Sisifos. Büyük bir kayayi büyük umutlarla dagin tepesine kadar çikarmak görevi vardi. Ödevi buydu. Büyük gayretlerle kayayi dagin tepesine çikariyor, tam oraya varacakken elinden kayiveriyor ve kaya, gerisin geri onu ilk aldigi yere, zemine yuvarlaniyordu. Sisifos yeniden o tasi çikarmak zorunda idi. Hayat tamamen bundan ibaretti. Kaya asla oraya çikamayacakti. Godot gelmeyecekti. Onu bekleyenler ise bekledikleriyle kalacakti. Gerçekten bizim kendi öz medeniyetimizin, kendi kaynaklarimizin söyledigi bu muydu? “Yasamak, bizim için dokunakli bir sarki degil ki” misrai ile birlikte dünya mü’minin zindani sözü el ele bizi ümmetin içinde bulundugu batagin hikmetine inandiriyordu sanki. Oysa ayni sözün bize yasadiklarimizin tersine seyler söyledigini anlamamiz gerekiyordu. Okudukça, tasavvufun açtigi pencereden onun daha üst bir katmanda okunmasi geregi karsimizda duruyordu.

DÜNYA YÜKÜ NASIL TASINIR?
SAMI BAYRAKCI

Insanin en temel ihtiyaçlarindan biri süphesiz karnini doyurmaktir. Varligini sürdürebilmek için gidaya ihtiyaci olan insanin, maddi ve manevi daha pek çok ihtiyacinin oldugu da malumdur. Insan, mahza muhtaçliktan ibarettir. Muhtaç olmasi, onun tabiatinin bir geregi, yaratilmis olmasinin bir neticesidir. Hiçbir seye ihtiyaci olmayan, yalnizca Yaratici’dir, Allah’tir. Beseriyetinin ve acziyetinin geregi olarak ihtiyaçlarla donatilmis bulunan insanin, maddi ihtiyaçlar listesi beslenme, barinma, üreme seklinde uzar gider. Insanin manen yükselmesi, maneviyatini güçlendirmesi ve Rabbi ile olan iliskilerini saglikli bir zeminde yürütebilmesi ise, bu ihtiyaçlarini hayatinin gayesi haline getirmemesine baglidir. Dünya, insani esir almak için pusuda beklemektedir. Nefs ve seytanin; türlü oyunlariyla insana, Allah’i ve ahireti unutturmak, hayati sadece bu dünyadan ibaretmis gibi göstermek için çalistiklarini hepimiz biliriz. Biliriz ancak, yine de bu oyuna kanmaya meylederiz. Dünyaya meyletmeye hazir olan insana karsi kurulan bu tehlikeli oyundaki en önemli enstrümanlardan biri, dolu bir midedir. Dolu bir midenin insan için zararlari en basta hadis-i seriflerde zikredilmektedir. “Insanoglu, -midesinden- karnindan daha zararli -serli- bir kap doldurmamistir. Insanogluna kendini ayakta tutacak birkaç lokma yeter.” (Tirmizi, Zühd 47. Ayrica bk. Ibn Mace, Et’ime 50)


(Yazilarin tamami derginin Aralik, 2021 sayisinda.)

Muhterem Müslümanlar, sahabe-i kiramdan rivayet edildigine göre Ramazan-i serif yaklastiginda...

Mübarek Ramazan ayinin gölgesi üzerimize düstü. Çok sükür yeniden ulasiyoruz bir kutlu zaman dilimine....

Ilim ve Irfan dergisinin Mart 2024 sayisi Ramazan dosyasiyla çikti....

IRFAN BASIM YAYIN DAGITIM SAN. VE TIC. LTD. STI.
Zafer Mahallesi Kurultay Sokak No:1/6 Yenibosna | Bahçelievler / Istanbul | Telefon: 0(212) 694 98 98
Copyright © 2012-2016