ILIM VE IRFAN | Ekim | 2021 | DIGER YAZILAR | Okunma: 298
SOMUNCU BABA
PROF. DR. KADIR ÖZKÖSE

Anadolu’da yetisen meshur sufilerden biri de Ebu Hamidüddin Veli’dir. Ebu Hamidüddin, halk arasinda “Ekmekçi Koca” veya “Somuncu Baba” gibi lakaplarla taninmaktadir. Asil adinin Abdullah oldugu bilinen Seyh Hamidüddin Veli’nin Kayseri’de dogup yetistigi belirtilmektedir. Atalarinin Türkistan’dan geldigi rivayet edilen Ebu Hamidüddin Veli’nin babasinin adi Seyh Semseddin Musa’dir. Ilk tasavvufi terbiyesini babasindan alan Ebu Hamidüddin Veli, babasinin yaninda Ebheriye usulünde tasavvufi egitim alir. Onun terbiyesiyle bazi tasavvufi makamlara ulasan Ebu Hamidüddin, aradigi kalp huzurunu tam anlamiyla elde edemez. Dönemindeki pek çok talebenin yaptigi gibi Sam’a giderek o da öncelikli olarak zahiri ilimleri tedris eder.
Daha sonra, burada bulunan Bayezidiye hangahinda bir seyhin hizmetine girip uzun süre bu hizmeti devam ettirir. Burada riyazetler yapip tasavvufi tecrübesini gelistirir.

EL-VEHHAB (CC)
AHMET EDIP BASARAN

Yeryüzü bütün zenginlikleriyle insana bahsedilmis bir nimet yurdudur. Bu yurdu insanin emrine tahsis eden Cenab-i Hak, beraberinde insana bazi hak ve sorumluluklar yüklemis. Insan bu nimet yurdunun sahibi degil emanetçisidir. Insan bu suur ve idrak derinliginden uzaklastiginda yeryüzünün sahibi oldugunu zanneder ve kulluk bilincinden hizla uzaklasir. Gördügü bütün ikram ve ihsanlari sadece kendisinden bilir. Dünya olanca albenisiyle gözlerini boyamistir. Isin gerçegine baktigimizda, o bir sürgündür. Ilahi bagistan ve inayetten sürgün edilmek, insanin görüp görebilecegi en elim ve aci tecrübelerden biridir. Bu sürgün nasil olur? Insan dünyada mal mülk biriktirir, sahip olduklariyla övünmeye baslar ve elindeki avucundaki her seyi kendisinden bilir. Yasadigi güzelliklerin tattigi lezzetlerin biricik var edicisi kendisidir sanki. Ne acidir ki yerdekilerin hakiki sahibini unuttugu için gökteki sofralardan kovulmus bir bahtsizdir o.

IKI KASIN ARASI
KAMIL YESIL

Söyleyeni ve söylenis sebebi bilinmeyen Anadolu türküleri, irfan denizimizden katreler tasir. Söyleyenler, hece ölçüsü, kafiye, redif gibi siir bilgisine sahip olmasa da (kulak egitimi aldiklari için) Anadolu türküleri, ninniler, maniler sekil olarak siir türüne ait bütün özellikleri gösterir. Siir sadece sekil ile ilgili degildir; asil öz, sözlerdedir. Anadolu insani bu özü dinden, inançtan alir. Yukarida birkaç misalini verdigimiz türkü sözleri de bu cümledendir. Anonim yani söyleyeni bilinmeyen bu türkülere göre insanin yüzdeki en önemli makami iki kasinin arasidir. Acaba iki kasin arasi neden mühimdir?
Halk irfaninin bu konuda bazi bilgileri oldugunu anliyoruz ve fakat bunun sebebiyle ilgili açiklamalara rastlamiyoruz. Basi agriyan kisinin, iki kasin arasini masaj yaparak / ovarak bu agridan kurtulacagina dair uygulamasini biliyoruz. Tecrübeye dayanan bu bilgiye sasirmiyoruz. Gözlerin güzelligini gösteren, bakisin tesirini artiran en önemli organ aslinda gözler degildir, kaslardir. Ana rahmindeki ultrason çekimlerinden ve tibbi açiklamalardan biliyoruz ki kaslar, cenin-insanda ilk belli olan organdir, bedende ilk çikan killar kaslara aittir. Meseleye derinligine vakif olanlardan ögrendigimize göre -Hakikatini Allah bilir.- ruh da iki kasin arasindan çikar(mis). Yani ki ölüm, ruhumuzun iki kasin arasindan bedeni terk etmesiyle tamamlanmaktadir. Bu kadar önemli organimiz var ve fakat biz ondan ne kadar da bi-haberiz!

Dünyadan Uzak Durman Orucun;

Ölüm, Bayramin Olsun
SAMI BAYRAKCI

Imam-i Azam Ebu Hanife’nin t a l e b e l e r i n d e n D av u d Ta i , tebeu’t-tabiinin Kûfe’de yasayan önde gelen zahitlerindendir. Ilimde ve fikihta yüksek bir seviyeye ulasmisti. Davud Tai; zamaninin en fasih konusani ve Arapçayi en iyi bileni, fikihta ve re’yde imamlarin önde gelenlerinden biriydi. Ölüsüne aglayan bir kadinin okudugu, “Simdi o yanaklarinin hangisi çürümede ve gözlerinden hangisi akmada?” mealindeki beyitler, onun önceki halinden tevbe etmesine ve züht ve uzlet yolunu tercih etmesine neden olmustu. Kitaplarini Firat nehrine atarak kendisini Allah’a adadi ve ibadete çekildi. Halktan ve dünyevi islerden tamamen uzaklasarak evine kapandi. Ancak namaz vakitlerinde cemaate katilmak için evinden çikardi. “Bana ögüt ver.” diyen birisine, “Dünyadan uzak durman, orucun; ölüm, bayramin olsun. Tipki yirtici aslandan kaçar gibi halktan kaç!” diye nasihat etmisti.

Üzerimizdeki Nimetleri Hatirlayalim
FATMA SENA EKICI

Sükredebilmemiz için öncelikle sahip oldugumuz nimetlerin farkinda olmamiz gerekiyor süphesiz. Muhasibi; nimete sükrün, onun tam olarak kavranmasiyla olabilecegini söyler ve bu kavrayisi, hüsn-i marifet yani marifetin güzelligi olarak nitelendirir. Farkinda olmadigimiz ama bizi çok sevenin bize bahsetmis oldugu nimetler. Ilk olarak maddi nimetler geliyor aklimiza, elle tutulur seyler. Oysa bakin Imam Gazzali Ihya’sinda, “nimetlerin hakikati ve kisimlari” basliginda ne diyor: “Hakikatte nimet, uhrevi saadettir. Onun disindakilere nimet ve saadet demek ya yanlistir veya mecazdir. Ahirete yardim etmeyen dünyevi saadete nimet ismi vermek gibi. Zira dünyevi saadete nimet ismini vermek katiksiz bir hatadir. Insani ahiret saadetine götüren ve ona bir veya birkaç vasita ile yardim eden her sebebe ise nimet ismini vermek dogrudur. Çünkü bu sebep hakiki nimete götürür.” (Ihya, c. IV)

SALGININ TEKNOLOJIK HASARLARI
GÖKHAN ERGÜR

Insan, basina gelen her türlü felakete, musibete, zorluga alisan bir canli. Düsünsenize ne ölümler, ne acilar, ne zorluklar ve ümitsizlikler yasadiniz ama yine de devam ettiniz, güldünüz, eglendiniz, acinin sizi terk etmesini izlediniz. Kabul ediyorum, o travmatik yasantiyla karsilastigimiz ilk anda her sey bitmis ve bir daha hiçbir sey eskisi gibi olmayacakmis gibi davranabiliyoruz. Ama zaman geçtikçe görüyoruz ki karsimizdaki tehlike bizden büyük degil ve bir sekilde onunla mücadele edebilir ya da onunla beraber yasamayi ögrenebiliriz. Uzunca bir süredir tecrübe ettigimiz Covid-19 süreci de bu ögretiye en güzel örnek bence. Ailemizden, çevremizden çok kiymetli isimleri yitirdik bu süreçte, çok üzüldük, çok korktuk, çok agladik ama bir sekilde yasami sürdürmeye devam ettik, hayatta kalmaya, kendimizi ve sevdiklerimizi korumaya devam ettik. Maskeyle dolasmaya, aile büyüklerini ziyaret edememeye, dost meclislerinden uzak kalmaya alistik ve uyum sagladik.

(YAZILARIN TAMAMI DERGININ 110. SAYISINDA; EKIM-2021)

Muhterem Müslümanlar, sahabe-i kiramdan rivayet edildigine göre Ramazan-i serif yaklastiginda...

Mübarek Ramazan ayinin gölgesi üzerimize düstü. Çok sükür yeniden ulasiyoruz bir kutlu zaman dilimine....

Ilim ve Irfan dergisinin Mart 2024 sayisi Ramazan dosyasiyla çikti....

IRFAN BASIM YAYIN DAGITIM SAN. VE TIC. LTD. STI.
Zafer Mahallesi Kurultay Sokak No:1/6 Yenibosna | Bahçelievler / Istanbul | Telefon: 0(212) 694 98 98
Copyright © 2012-2016