SOMUNCU BABA
PROF. DR. KADIR ÖZKÖSE
Anadolu’da yetisen meshur sufilerden biri de Ebu Hamidüddin Veli’dir. Ebu Hamidüddin,
halk arasinda “Ekmekçi Koca” veya “Somuncu Baba” gibi lakaplarla
taninmaktadir. Asil adinin Abdullah oldugu bilinen Seyh Hamidüddin Veli’nin
Kayseri’de dogup yetistigi belirtilmektedir. Atalarinin Türkistan’dan geldigi
rivayet edilen Ebu Hamidüddin Veli’nin babasinin adi Seyh Semseddin Musa’dir. Ilk
tasavvufi terbiyesini babasindan alan Ebu Hamidüddin Veli, babasinin yaninda Ebheriye
usulünde tasavvufi egitim alir. Onun terbiyesiyle bazi tasavvufi makamlara ulasan
Ebu Hamidüddin, aradigi kalp huzurunu tam anlamiyla elde edemez. Dönemindeki pek
çok talebenin yaptigi gibi Sam’a giderek o da öncelikli olarak zahiri ilimleri tedris eder.
Daha sonra, burada bulunan Bayezidiye hangahinda bir seyhin hizmetine girip uzun
süre bu hizmeti devam ettirir. Burada riyazetler yapip tasavvufi tecrübesini gelistirir.
EL-VEHHAB (CC)
AHMET EDIP BASARAN
Yeryüzü bütün zenginlikleriyle insana bahsedilmis
bir nimet yurdudur. Bu yurdu insanin
emrine tahsis eden Cenab-i Hak, beraberinde
insana bazi hak ve sorumluluklar yüklemis.
Insan bu nimet yurdunun sahibi degil emanetçisidir.
Insan bu suur ve idrak derinliginden uzaklastiginda yeryüzünün
sahibi oldugunu zanneder ve kulluk bilincinden
hizla uzaklasir. Gördügü bütün ikram ve ihsanlari sadece
kendisinden bilir. Dünya olanca albenisiyle gözlerini boyamistir.
Isin gerçegine baktigimizda, o bir sürgündür. Ilahi
bagistan ve inayetten sürgün edilmek, insanin görüp görebilecegi
en elim ve aci tecrübelerden biridir. Bu sürgün
nasil olur? Insan dünyada mal mülk biriktirir, sahip olduklariyla
övünmeye baslar ve elindeki avucundaki her seyi
kendisinden bilir. Yasadigi güzelliklerin tattigi lezzetlerin
biricik var edicisi kendisidir sanki. Ne acidir ki yerdekilerin
hakiki sahibini unuttugu için gökteki sofralardan
kovulmus bir bahtsizdir o.
IKI KASIN ARASI
KAMIL YESIL
Söyleyeni ve söylenis sebebi
bilinmeyen Anadolu türküleri,
irfan denizimizden katreler
tasir. Söyleyenler, hece ölçüsü,
kafiye, redif gibi siir bilgisine sahip
olmasa da (kulak egitimi aldiklari
için) Anadolu türküleri, ninniler,
maniler sekil olarak siir türüne ait
bütün özellikleri gösterir. Siir sadece
sekil ile ilgili degildir; asil öz, sözlerdedir.
Anadolu insani bu özü dinden,
inançtan alir. Yukarida birkaç misalini
verdigimiz türkü sözleri de bu
cümledendir. Anonim yani söyleyeni
bilinmeyen bu türkülere göre insanin
yüzdeki en önemli makami iki kasinin
arasidir. Acaba iki kasin arasi
neden mühimdir?
Halk irfaninin bu konuda bazi bilgileri
oldugunu anliyoruz ve fakat
bunun sebebiyle ilgili açiklamalara
rastlamiyoruz. Basi agriyan kisinin,
iki kasin arasini masaj yaparak /
ovarak bu agridan kurtulacagina dair
uygulamasini biliyoruz. Tecrübeye
dayanan bu bilgiye sasirmiyoruz.
Gözlerin güzelligini gösteren, bakisin
tesirini artiran en önemli organ
aslinda gözler degildir, kaslardir. Ana
rahmindeki ultrason çekimlerinden
ve tibbi açiklamalardan biliyoruz ki
kaslar, cenin-insanda ilk belli olan
organdir, bedende ilk çikan killar
kaslara aittir. Meseleye derinligine
vakif olanlardan ögrendigimize göre
-Hakikatini Allah bilir.- ruh da iki
kasin arasindan çikar(mis). Yani ki
ölüm, ruhumuzun iki kasin arasindan
bedeni terk etmesiyle tamamlanmaktadir.
Bu kadar önemli organimiz var
ve fakat biz ondan ne kadar da bi-haberiz!
Dünyadan Uzak Durman Orucun;
Ölüm, Bayramin Olsun
SAMI BAYRAKCI
Imam-i Azam Ebu Hanife’nin
t a l e b e l e r i n d e n D av u d Ta i ,
tebeu’t-tabiinin Kûfe’de yasayan
önde gelen zahitlerindendir.
Ilimde ve fikihta yüksek bir seviyeye
ulasmisti. Davud Tai; zamaninin en
fasih konusani ve Arapçayi en iyi
bileni, fikihta ve re’yde imamlarin
önde gelenlerinden biriydi. Ölüsüne
aglayan bir kadinin okudugu, “Simdi
o yanaklarinin hangisi çürümede ve
gözlerinden hangisi akmada?” mealindeki
beyitler, onun önceki halinden
tevbe etmesine ve züht ve uzlet yolunu
tercih etmesine neden olmustu. Kitaplarini
Firat nehrine atarak kendisini
Allah’a adadi ve ibadete çekildi. Halktan
ve dünyevi islerden tamamen
uzaklasarak evine kapandi. Ancak
namaz vakitlerinde cemaate katilmak
için evinden çikardi. “Bana ögüt ver.”
diyen birisine, “Dünyadan uzak durman,
orucun; ölüm, bayramin olsun.
Tipki yirtici aslandan kaçar gibi halktan
kaç!” diye nasihat etmisti.
Üzerimizdeki Nimetleri Hatirlayalim
FATMA SENA EKICI
Sükredebilmemiz için öncelikle
sahip oldugumuz nimetlerin farkinda
olmamiz gerekiyor süphesiz. Muhasibi;
nimete sükrün, onun tam olarak
kavranmasiyla olabilecegini söyler
ve bu kavrayisi, hüsn-i marifet yani
marifetin güzelligi olarak nitelendirir.
Farkinda olmadigimiz ama bizi
çok sevenin bize bahsetmis oldugu
nimetler. Ilk olarak maddi nimetler
geliyor aklimiza, elle tutulur seyler.
Oysa bakin Imam Gazzali Ihya’sinda,
“nimetlerin hakikati ve kisimlari”
basliginda ne diyor: “Hakikatte
nimet, uhrevi saadettir. Onun disindakilere
nimet ve saadet demek ya
yanlistir veya mecazdir. Ahirete yardim
etmeyen dünyevi saadete nimet
ismi vermek gibi. Zira dünyevi saadete
nimet ismini vermek katiksiz
bir hatadir. Insani ahiret saadetine
götüren ve ona bir veya birkaç vasita
ile yardim eden her sebebe ise nimet
ismini vermek dogrudur. Çünkü
bu sebep hakiki nimete götürür.”
(Ihya, c. IV)
SALGININ TEKNOLOJIK HASARLARI
GÖKHAN ERGÜR
Insan, basina gelen her türlü felakete, musibete,
zorluga alisan bir canli. Düsünsenize ne ölümler,
ne acilar, ne zorluklar ve ümitsizlikler yasadiniz
ama yine de devam ettiniz, güldünüz, eglendiniz,
acinin sizi terk etmesini izlediniz. Kabul ediyorum, o
travmatik yasantiyla karsilastigimiz ilk anda her sey
bitmis ve bir daha hiçbir sey eskisi gibi olmayacakmis
gibi davranabiliyoruz. Ama zaman geçtikçe görüyoruz
ki karsimizdaki tehlike bizden büyük degil ve bir sekilde
onunla mücadele edebilir ya da onunla beraber yasamayi
ögrenebiliriz. Uzunca bir süredir tecrübe ettigimiz
Covid-19 süreci de bu ögretiye en güzel örnek bence. Ailemizden,
çevremizden çok kiymetli isimleri yitirdik bu
süreçte, çok üzüldük, çok korktuk, çok agladik ama bir
sekilde yasami sürdürmeye devam ettik, hayatta kalmaya,
kendimizi ve sevdiklerimizi korumaya devam
ettik. Maskeyle dolasmaya, aile büyüklerini ziyaret
edememeye, dost meclislerinden uzak kalmaya alistik
ve uyum sagladik.
(YAZILARIN TAMAMI DERGININ 110. SAYISINDA; EKIM-2021)