ILIM VE IRFAN | Ağustos | 2021 | DIGER YAZILAR | Okunma: 749
SILA-I RAHIMI KESENIN ALLAH ILE IRTIBATI KESILIR
PROF. DR. ALI AKPINAR


Insanlik, su sinav dünyasina cennette kurulan aile ile geldi. Ilk aile; ilk insan Hazret-i Adem ve hanimi Hazret-i Havva tarafindan cennette kuruldu. Ilk aile, imtihanin geregi olarak dünyaya indirildi ve insanlar o ilk aileden türeyip çogaldilar. Artik insanlik, Hazret-i Adem’in zürriyeti olarak ve Ademogullari unvaniyla birbirlerinin akrabasi olarak dünyayi senlendirdiler. “Ey Insanlar! Sizi bir tek nefsten yaratan, ondan esini var eden ve ikisinden pek çok erkek ve kadin meydana getiren Rabbinize hürmetsizlikten sakinin. Kendisi adina birbirinizden dilekte bulundugunuz Allah’in ve akrabanin haklarina riayetsizlikten de sakinin. Allah süphesiz hepinizi görüp gözetmektedir.” (Nisa, 1) “Kadin erkek sizler birbirinizdensiniz.” (Al-i Imran, 195) Yedi ayetinde (Araf, 26, 27, 31, 35, 172; Isra, 70; Yasin, 60) yüce Rabbimiz, insanligi “Ademogullari” diyerek sereflendirmistir. Bu ifade; siz peygamber evladisiniz, size peygambere yarasir evlat olmak yarasir anlamini çagristirir. Insanliga Adem gibi asaletli, dirayetli, yanlis yapinca nedametli ve samimi tevbeli olmayi hatirlatir. Allah’in ve insanligin düsmani olan seytana uymamayi bildirir. Yine bu ifade insanligin birbirinin akrabasi oldugunu ilan eder, insanin birbirine kardes gözüyle bakmasini ister.

UTANMAK: BIR CENNET CEZASI
KÂMIL YESIL


Kainatta insani diger canlilardan ayiran en önemli farklardan biri utanma/ haya duygusudur ve bu duygu insana mahsustur. Hayvanlar utanmaz. “Yüz yüzden utanir.” demis atalarimiz. Bu söz dogrudur fakat dogrunun tamami degildir. Çünkü insanin, insandan utanmasi için baska bir yüz, baska bir göz gerekmez. Bir ayna yeterlidir ve belki aynaya bile ihtiyaç yoktur. Insan niçin utanir? Bilgisi, yasi, toplumdaki statüsü, katimizdaki yeri bakimindan bazi söz ve fiilleri o insana yakistiramayiz. Ancak insan nefs ve seytan kiskacinda oldugu için, “bir kerecik bir sey olmaz, nasil olsa kimse bilmiyor, kimse görmüyor” gibi mülahazalarla yasaklanmis o sözü söyler, ayiplanmis o fiili isler. Utanma vesilesi, illa yasak agaca yaklasma seklinde olmayabilir, insan kendisinden beklenen görevleri yerine getirmemekle de utanilacak duruma düser, düsebilir. Insan, insandan niçin utanir? Çünkü insanliga yakismayan bir söz söylemis, bir fiilde bulunmustur. Insanliga yakismayan bu söz veya fiil, Allah’in insanlara yasakladigi seyler cümlesinden olabildigi gibi toplumun hos görmedigi seyler de olabilir. Netice itibariyle insana, insanliga, insan olma haysiyetine, serefine, izzetine yakismayan bir durum söz konusudur. Insan bunun farkinda ise; utanmak için, karsisinda kendi cinsinden birinin olmasi, yasak olan söz ve fiillerimize sahit olmasi, söz ve fiilin asikare islenmesi ve o isleyisin -sirlarin- baskalari tarafindan bilinmesi gerekmez. Insanin utanmasi için yaptiklarinin kendine yakismadiginin farkinda olmasi yeterlidir. Öyleyse insan tek basinayken de utanir ve gerçek utanma da budur. Hatta bu utanma duygusu insani öyle ezer ki, kisi aynaya bakamaz olur. Baskasinin verdigi cezalar bu utanma duygusunun yaninda çok hafif kalir.

ÖZEL GÜN, ÖZEL ANLAM: MUHARREM AYI VE ASURA
DOÇ. DR. MAHMUD ESAD ERKAYA


Bazi zaman dilimlerinin Allah katinda özel bir yeri vardir. Recep, Saban ve Ramazan aylari; Kadir, Regaip, Miraç ve Berat gibi geceler; bayram günleri, cumalar ve hatta günlük idrak etme firsati buldugumuz gecenin son üçte birlik kismi… Bu vakitler Allah’a yakinlasmak için bir vesiledir. Kul, degerlendirdigi müddetçe Allah’in rizasini kazanmak için kaçirilmayacak firsatlardir. Muharrem ayi da dini gün ve geceler içerisinde degerlendirilmesi gereken özel bir zaman dilimidir. Esasinda o, ibadetlerle ilgili hususlarda adini siklikla duydugumuz Hicri takvimin ilk ayidir. Dini gün ve gecelerin tespitinde Hicri takvim esas alinmistir. Miladi takvim, günes sistemini temel alirken Hicri takvim ise ayin hareketlerine göre düzenlenir. Bundan dolayidir ki her iki takvim arasinda zaman farki bulunur. Bunun dogal bir sonucu olarak dini gün ve geceler de her yil farkli bir mevsime tekabül eder. Böylece özel gün ve geceler her sene farkli bir hava ile idrak edilir.

CEMALE VE KEMALE HIZMET OLARAK SÜKÜR
DR. MONA A. TUFAN


Meshur sözdür: Cemal ve kemal zati itibariyle sevilir, yani güzel bir seyi veya tamamlanmis, mükemmel bir seyi sevmek için sebebe ihtiyacimiz yoktur. Insan dünyaya güzelligi ve mükemmelligi bulmaya, bulunca tanimaya programlanmis olarak gelir. Filozoflar bu dogustan getirdigimiz bilgiye dogustan ideler yahut apriori bilgi diyorlar. Bu apriori bilgi için hakikat, iyi ve güzel kavramlarina iliskin temel insan arayisini örnek gösteriyorlar. Hakikati aramak insanin dogustan getirdigi bir yeti, bu nedenle Aristo, Metafizik kitabinin girisinde, “Insan dogasi geregi bilmek ister.” diyerek söze baslamaktadir. Bu mukaddime; insanin dogustan bir arayis olarak dogruyu, iyiyi ve güzeli bilmek istemesi, kendini sadece gerçeklik hakkinda degil, onun üstüne kurulu kültür içinde de iyinin tesis edilmesi, güzelin tezyin edilmesi konusunda ön kosullu buldugu anlamina gelmektedir. Din dilinde buna fitrat diyoruz. Bu nedenle bilimsel bilgi arayisi, hukuk ve ahlak arayisi, sanat ve estetik arayisi hep bu, cemal ve kemal zati itibariyle sevilir, cümlesinden sayilabilir.

KUSURLARI ÖRTEN: EL-GAFFAR (CC)
AHMET EDIP BASARAN


Insan aciz ve muhtaç bir varliktir. Neye sahip olursa olsun, öyle ya da böyle her zaman ve her yerde Cenab-i Hakk’in inayetine muhtaçtir. Insanin acizligi insanin biricik imkanidir. Bu acziyeti piril piril bir yasamak idealine dönüstürecek azim ve kararlilik içinde olmalidir insan. Yasamak ideali nedir? O’nun rizasina uygun, insana yarasir ve yakisir bir hayatin öznesi olmak. Insanin yüceligi olgusu da burada devreye girer. Bu yücelik, o kutlu emaneti tasiyip tasiyamama iradesinde ortaya çikar. Bu sebeple hem esref-i mahlukat hem de belhum adal arasinda salinan bir sarkaçta resmederiz insani. Cenab-i Hak, insana bu tercih özgürlügünü bahsetmis ve onu Gaffar ism-i serifiyle Ilahi bir korumaya almistir. Insan bu Ilahi koruma kalkani sayesinde hayatini idame ettirebilir. Çünkü insan aciz ve muhtaç bir varliktir.

KALPLERIN BAHARI, HAKIKAT MENBAI: KUR'AN-I KERIM
SAMI BAYRAKCI


Allah dostlarinin her halinde bir safvet, her sözlerinde bir hikmet, her bakislarinda bir ibret vardir. Bundan dolayidir ki, onlara bakan kimse Allah’i hatirlar, onlarla birlikte olan kimsenin kalbine huzur dolar, onlarin sohbetinde bulunan kimsede basiret ve feraset nuru parildar. Onlarin sözleri karanlik gecelerde yol gösteren kutup yildizi, yasantilari masivadan arinmisligin ve gerçek huzurun ne oldugunu gösteren bir rehber, nazarlari saadet ve hakikat pinaridir. Bu nedenledir ki, Allah dostlari hakkinda dinlediklerimiz kalplerimizin kipirdamasina, hakikat atesinin kivilcimlanmasina, içimizdeki kötü ve ser duygularin haya perdesinin ardina gizlenmek istemesine, hakikat arayisindaki gönüllerimizin bir delil bulmasina vesiledir. Hasan Basri Hazretlerinin, “Vaazlarda kissa anlatmak bidattir. Ancak ne güzel bir bidattir! Zira nice kabul olunan dualara, yerine getirilen isteklere, faydalanilan ilimlere kissalarla ulasilir.” (Kitabü’I-Kussas ve’l-Müzekkirin, thk. Dr. Kasim es-Samerraî, Riyad 1403, s. 73) sözü bu hakikate isaret etmektedir.

HATIRLAMA BAHÇELERI
SAID YAVUZ


Hepimiz buraya, dünyaya, aslinda hatirlamak için geldik. “Oradaydik hepimiz müheyya bekliyorduk.” Iste o bekleyisi yeniden hatirlamak. Sese bühtan etmedik hiçbirimiz; Bezm-i elestte bizlere kendi ruhundan üfleyen ama henüz alinlarimizi oraya çatmayan Allah’a verdigimiz o büyük sözden önceki soruya. O sorudaki lahuti dalgalanmaya: “Ben sizin Rabbiniz degil miyim?” Iste sözü hatirlamak üzere o sözü hatirlatacak yüzlere, seslere, bahçelere kosmak… Bir ödev bu. Dertsiz insan unutur. Kimileri de isteseler de unutamazlar. Çünkü onlara hatirlatan çoktur. Bir rüzgar hatirlatir onlara, bir aglayis hatirlatir. Bir seslenis hatirlatir, okuduklari bir cümle daha bitmeden, onlar, ansizin hatirladiklari ile bas basa kalirlar. Cümle orada öylece bitmeden durur.

SÜKÜR
FATMA SENA EKICI


Iman iki parçadan ibarettir denilmistir: sabir ve sükür. Sufi müfessir Abdürrezzak Kasani Tasavvuf Sözlügü’nde, sükrün ve sabrin, Hakk’i arayanlar için namazin sartlari mesabesindeki ahlaktan oldugunu belirtir. Büyük düsünür ve mutasavvif Imam Gazzali, sabrin ve sükrün hakikati bilinmezse, imanin kendisiyle ayakta durdugu esasin bilinmeyecegine ve izahlarinin zaruri olduguna dikkat çeker. 40 bölümden olusan eseri Ihyau Ulumi’d-Din’in 32. bölümünde, Sabir ve Sükür basligi altinda, bu konu nu n en k apsaml i tahliline yer verir. Bu yazida sükür hakkinda söylediklerine kulak verecegiz. Gazzali, “Beni azginliga itmene karsilik, yemin ederim ki, ben de onlari saptirmak üzere senin dogru yolunda pusuya oturacagim.” (Araf, 16) ayetinde geçen dogru yolun sükür yolu oldugunu ifade eder. Eserde, sükrün, ilim, hal ve amelden meydana geldigine dikkat çekilir. Ilim, hali, hal de ameli dogurur. Sükrün bu üç kismi tafsilatli sekilde ele alinir. Ilim; nimeti nimet verenden bilmektir. Hazret-i Musa’nin münacatinda; “Ilahi! Adem’i kudret elinle yarattin. Acaba sana nasil sükretti?” suali üzerine, Allah Teala söyle buyurmustur: “Bütün olanlarin benden oldugunu bildi. Bunu bilmesi sükürdür.” Öyleyse, der Gazzali, sen ancak her nimetin O’ndan oldugunu bilmekle sükretmis olursun.

TATILE MI GELDIK?
KEMAL ÖZER


Tatil, Arapça bir kelime olup manasi atalettir. Eskiden issiz kalmaya tatil denilirmis. Günümüzde ise is yapmama, tabiri caizse yan gelip yatma isine tatil deniliyor. Talebeler için tatil, çalisanlar için tatil, zenginler için tatil ve hatta devlet için tatil. Adli tatil denilen bir sey var ve mahkemeler bu süreçte pek is görmezler. TBMM tatile girer ki, yasama faaliyeti tümüyle durur. Ailelerin tatil isleri, çocuklarin mekteplerinin tatile girmesine göre planlanir. Bir de ölümü bekleme tatili olan emeklilik var ki, aman Allah’im evlere senlik bir durum. Hasili tatil ve emeklilik modern bir hurafeden baska bir sey degil. Emeklilik, rizki Allah’tan degil devletten bekleme halidir. 20-25 yil kadar çalisip, sonra sosyal güvenlik kurumunun verecegi maasa güvenerek, dünya ve ahireti mamur etme faaliyetlerine son verip; uyuma, park veya kahvehane köselerinde zaman öldürme ama ölüm ve sonrasini anmama hali sanki. Elbette bu herkes için geçerli degil. Yeni bir emekli olarak biz çalismaya devam ediyoruz ve etmeliyiz de. Bu çalismadan murat edilen sey, illa maddi geliri olan bir is yapmak degildir. Insanin kendine, ailesine, çevresine ve ahiret hayatina yönelik tüm faaliyetleri sürdürmesini de kapsar. Ne yazik ki genç yasta emekli olup hiçbir is yapmayan, namaz vecibesini ifa etmeyen, sözde rahatsizliklari bahane edip oruç bile tutmayan milyonlarca Müslüman var. Topraktan uzak, gerçek hayattan kopuk bu insanlarin bedenleri ve ruhlari hasta. Devlete ve millete maliyetleri de çok yüksek. Sebebi; tembellik ve yaninda sihhati koruyucu fiillerin çogundan uzak kalmak.

Muhterem hazirun, Hazret-i Muhammed’in peygamber olarak gönderilmesi...

Insanin fitrati tertemizdir. Ne var ki zamanla disardaki enkazin, toz dumanin külleri üzerine düser....

Ilim ve Irfan dergisinin 2024 Aralik sayisi sahsiyet dosyasiyla çikti....

IRFAN BASIM YAYIN DAGITIM SAN. VE TIC. LTD. STI.
Zafer Mahallesi Kurultay Sokak No:1/6 Yenibosna | Bahçelievler / Istanbul | Telefon: 0(212) 694 98 98
Copyright © 2012-2024