eL- MÜTEKEBBIR
AHMET EDIP BASARAN
El-Mütekebbir ismi, Kur’an-i Kerim’de
dokuz Ilahi ismin siralandigi Hasr
suresinin 23. ayetinde sonda yer alir.
Büyüklük vasfinin sadece Cenab-i
Hakk’a has olmasi, bu kavramin
baglamindan çikartilarak insanlara
hamledilmesindeki sakincalari da
ortaya koyar. Bekir Topaloglu, Cenab-i
Hakk’in kendi yüceligini ifade etmesinin
hem gerçege uygun oldugunu hem
de bütün yaratilmislarin hakiki konumunu
belirledigini söyler. Gerçege
uygunluk haddizatinda hakikatin ta
kendisidir. Cenab-i Hakk’in mütekebbir
olmasi, bu kavramin içerigindeki
yücelige ve ululuga sadece O’nun
sahip olmasi demektir. Kul, bu yücelikten
ve büyüklükten rol çalmaya
kalkistiginda dogrudan dogruya küfre
düser. Yazinin baslarinda andigim
kiber kökünden yapilmis kelimeler
ayni zamanda Cenab-i Hakk’a yapilan
tazim ve senalarin da ana merkezini
teskil eder. Namaza baslarken getirilen
tekbir ve Allahu ekber duasi da bu
cümledendir.
SAID BIN ZEYD (RA)
DOÇ. DR. IBRAHIM TOZLU
Hazret-i Said; mü’minler arasinda,
mucabu’d-da’ve yani duasi makbul
vasfiyla meshurdu. Onun gibi ayni
sifati alan el-Ala bin Hadrami ve Sa’d
bin Vakkas gibi baska sahabiler de
vardi. Ancak Medineliler Said’e bu
sifati layik görürken duasinin ne
kadar tesirli olduguna bizzat tanik
olmuslardi. Tabiin neslinden Erva
adinda mü’mine bir kadin, su kanali
açmak suretiyle kendi arazisinden yer
gasbettigi iddiasiyla Said bin Zeyd’e
ithamda bulundu. “Sayet hakkimi
vermezse Resulullahin mescidinde
bagiracagim.” diyerek Medine’deki
Emevi valisi Mervan bin Hakem’e
onu sikayet etti. Hazret-i Said, “Kim
haksiz yere bir karis topraga sahip
olursa kiyamet günü boynuna o yedi
kat olarak dolanir.” buyurdugunu
Resulullahtan bizzat isitmisken ben
bunu nasil yapabilirim, diye evine
gelen görevlilere kendini savundu.
Ancak bir gerçek, daha net görülmeye
basladi. O da suydu: Dünyevilesme
giderek artmakta, kimi mü’min asli
degerlerinden uzaklasmakta, sahabe
kiymeti bilmemekte ve digergamligi
unutmaktaydi. O vak it ler Hazret-
i Said, hayatinin son günlerini
Medine yakinlarinda Akik mahallesindeki
evinde ziraatlea ugrasarak
geçiriyordu. Her ne kadar davadan
vazgeçmesi söylense de genç kadin
israrci oldu. Hazret-i Said kadina hiçbir
sey söylemedi; ancak bu agir itham
sahabi serefini rencide etmisti. Kimin
hakli oldugunu göstermesi için yüce
Mevla’ya niyazda bulundu; Allah onu
mahcup etmedi. Kadin kör oldu ve,
“Said’in bedduasi tuttu.” dedi. Anladi
ama geç kalmisti. Evinin yolunu
ararken bir gün kuyuya düsüp öldü.
Hadise günlerce konusulmus ve birçok
güvenilir kaynakta yazilmisti.
(Bütün yazarlar ve yazilar derginin NISAN sayisinda.)