ILIM VE IRFAN | Şubat | 2021 | DIGER YAZILAR | Okunma: 674
Akilli Kime Denir?
Dr. Kübra Zümrüt Orhan

Düsünme, dogruyu yanlistan ayirt etme yetenegi olarak tarif edilen akil; insanin hem diger varliklara hem de Rabbine karsi sorumlu olmasini saglayan özelliktir. Insan, akil sayesinde Ilahi mesaja muhatap olup Hakk’in emir ve yasaklarina uymakla mükellef olmustur. Akil nimetinden mahrum olan kimseler, davranislarindan da sorumlu degildirler. Sufiler aklin insana verilis sebebinin kullugu yerine getirmek oldugunu belirtirler. Bu anlamda Hakim Tirmizi’nin de söyledigi su söz, sufilerin akilla ilgili yaygin kabulünü yansitir: “Akil rububiyyeti idrak için degil, ubudiyyeti yerine getirmek için verilmistir.” Sufiler bu sözle aklin metafizik konulardaki yetersizligine isaret etmislerdir. Ilk dönem sufilerinden Haris Muhasibi, el-Akl isimli eserinde akil konusunu ayrintili olarak ele almis ve akli, insanin kendisi için faydali olanla zararli olani birbirinden ayirmasini saglayan bir yetenek olarak tarif etmistir. Akil, ancak kisinin davranislariyla bilinebilir. Ona göre akilli insan, kendisine sorulan sorulara beklenildigi gibi cevap veren, yararina olani yapip zararina olandan kaçinan kimsedir.

Imtihanlarda Nice Imkanlar Vardir
Prof. Dr. Süleyman Derin

Bu dünyada huzura kavusmak istiyorsak öncelikle bu âleme niçin geldigimizi ve nereye dönecegimizi iyi bilmemiz gerekir. Yüce kitabimiz bu dünyaya kulluk, kullugumuzun kalitesini belirlemek üzere de imtihan için geldigimizi söyle haber verir: “Andolsun ki sizi biraz korku ve açlikla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sinayacagiz. Sabredenleri müjdele!” (Bakara, 155) Bu ayeti tefsir eden Ismail Hakki Bursevi, “Mü’minlerin kendilerini hazirlayip sartlandirmalari ve baslarina gelince de kolaylikla sabretmeleri için Allah Teala, bu gibi hadiselerin vuku bulacagini onlara önceden haber vermistir.” der. Zira beklenmedik bir zamanda aniden basa gelen belaya sabir, vuku bulacagi önceden bilinen musibete sabretmekten daha zordur. Bela ve musibetler mihenk tasi gibidir, bir mü’minin kalitesini ortaya kor. Kalitesi en yüksek olan peygamberler bu makamlara sabirlariyla ulasmistir. Süleyman (as) hariç hiçbir peygamber rahatlik içinde yasamamis, her biri en agir sekilde imtihan edilmistir. Fahr-i Kainat Efendimiz bile bu dünyada her tür imtihana tâbi tutulmus, hem sözlü hem de fiziki siddete maruz kalmis, açligin ve korkunun her çesidiyle imtihan edilmis, Taif dönüsünde ayaklari kanlar içindeyken bile tam bir sabir ve teslimiyet halinde: “Allah’im, sen benden razi isen ben hiçbir belaya aldirmam.” demistir. Bu sebeple maneviyat yolunda ilerlemek, cennete ve cemalullaha ulasmak isteyen bir mü’minin mihnet ve sikintilara gögüs germesi, belayi degil onu gönderen yüce zati müsahede etmesi gerekir.

Zenginlikle Sinanan Sahabi: Abdurrahman Bin Avf (ra)
Doç. Dr. Ibrahim Tozlu

Gani gönüllüydü. Cömertler cömerdiydi. Uzun boyluydu. Güzel yüzlüydü. Beyaz tenliydi. Hiç ak düsmemisti uzun saçlarina ve sakalina. Hafif tümsek burunluydu. Gözleri büyüktü. Iriydi avuçlari. Kalindi parmaklari. Ilahi muhabbette bir inciydi, infakta ise öncü. Kalbi sefkat mahalliydi. Dört gözle yolunu beklerdi köleler. Fakirlerin umuduydu. Isi asi tertemizdi. Seciyeliydi. Seçkin komutandi. Islam’in ilk neferlerindendi. Ases basiydi. Annesi; Efendimizin annesiyle ayni kabileden Zühreogullarindan idi. Resulullahin övgüsüne, duasina mazhardi. Cennetle müjdelenmisti Abdurrahman bin Avf Hazretleri.

Mutlak Galip ve Izzet Sahibi: el-Aziz
Ahmet Edip Basaran

Dünya nefesimizi bogmaya basladiginda, darlandigimizda, bunaldigimizda dilimizden bir zikrullah dökülür: Aziz Allah! Çünkü bir kulluk mesuliyetiyle gönderildigimiz dünya sürgününde siginilacak, iltica edilecek yegane makam uluhiyyet makamidir. Allah azizdir, izzet ve ikram sahibidir. O’nun izzeti, ikrami olmadan yasayamayiz. Dualar, niyazlar, yakarislar sadece ama sadece O’nadir. Çünkü biliriz ki, Cenab-i Hak bize sahdamarimizdan daha yakindir. Bu Ilahi ihtari her daim aklimizda ve yüregimizde dipdiri bir suurla tutabilmemizin yolu da izzet ve ikram sahibi olan Allah’in lütfuyladir. O’nun dilemesiyle bir hayat sahibi olduk, O’nun dilemesiyle nefes alip veriyoruz. Varligimizi muhtaç oldugumuz yegane merci Cenab-i Hak’tir. Güzeller güzeli isimlerin hepsi bir baska veçheden, bir baska uluhiyyet penceresinden Rabbimizi bizlere tanitir/anlatir. El-Aziz ismi lügatlerde izzet, azamet, seref ve onur sahibi anlamiyla karsilanir. Yine bu ismin Ilahi isaretlerini takip edersek Cenab-i Hak; maglup edilmeyen, maglup edilmesi mümkün olmayan, daima galip gelen, sonsuz izzete sahibi olandir. El-Aziz, ayni zamanda sevgili, dost, çok nurlu, nadir anlamlarina da gelmektedir. Mutlak galip olma ile izzet sahibi olmanin el-Aziz isminde cem olmasinda derin hikmetler vardir. Izzet; Cenab-i Hakk’in kullarina sundugu rahmetin, inayetin, lütfun bir yansimasidir. O’nun lütfu ve rahmeti olmadan yeryüzündeki izzet ve ikramlardan nasil nasiplenebiliriz?

Nereden Baktigin Ne Görecegini Belirler
Sami Bayrakci

Zahit sufilerden Ebu Sakik Ibrahim Belhi (v. 780), Horasan bölgesi seyhlerindendir. Zengin bir tüccarin oglu olan ve kendisi de ticaretle ugrasan Sakik Belhi’nin zühd ve tasavvuf yolunu tutmasiyla ilgili pek çok menkibe rivayet edilir. Bunlardan bir tanesi de müridi Hatim Esam tarafindan anlatilan su olaydir: “Sakik bin Ibrahim zengin bir zat idi. Fütüvvet ve mürüvvet gösteriyor, malini cömertçe harciyor, gençlerle düsüp kalkiyordu. Bu sirada Belh emiri Ali bin Isa bin Mahan idi. Emir, köpegini alarak ava gitmekten hoslanirdi. Bir gün köpeklerinden birini kaybetmisti. Köpegin bir adam tarafindan çalindigi fesatçilar tarafindan iddia edildi. Bu adam Sakik’in komsusu idi. Adam aranmakta oldugunu duyunca korktu ve kaçti. Eman dileyerek Sakik’in evine girdi. Sakik kalkti, emirin yanina gitti ve, ‘Bu adamin yakasini birakin, köpek benim yanimdadir, üç güne kadar size teslim edecegim.’ dedi. Emir ve adamlari adamin pesini biraktilar. Sakik, emirin yanindan ne yapacagini düsüne düsüne ayrildi. Üçüncü gün olunca Sakik’in dostlarindan olup o sirada seferde bulunan bir zat Belh’e dönmüs, yolda boynunda halka bulunan bir av köpegi bulmus, bunu Sakik’e hediye etmeliyim, zira o gençlerle düsüp kalkiyor, diye düsünerek köpegi almis ve Sakik’e getirmisti. Sakik, köpegi görünce bunun kaybolan köpek oldugunu anladi ve memnun oldu, köpegi aldi, emire götürdü ve taahhüdünden kurtuldu. Bu hadise üzerine Allah, Sakik’e bir uyanis nasip etti, yaptiklarina tevbe etti ve zühd yolunu tuttu.” (Kuseyri, er-Risale, haz.: Süleyman Uludag, Dergah Yayinlari, Istanbul 1978, s. 90)

Kalbin Çigliklari ve Allah'tan Umdugu
M. Nezihi Pesen

"Ey hikaye anlaticilar! Bir defa da Tebriz’in hikayesini anlatin, ne olur bir kez de o kanlar döken bakisi anlatin! Onun seker gibi dudaklarinin ayriligiyla aci bir hale geldik. O Ilahi sekerlerden sekerler dökün, ballar saçin!”
Bize o biçaklardan lazim, bize o biçaklardan lazim. Içimizde gezinirken dehsetle fark ediyoruz, bize sahteligi desici biçaklardan lazim. Nerede bulalim o biçagi nerede? Nerede bulalim o günesi? Daima deveran halinde, seyran etmekte, beldeden beldeye seyahat etmekte. Tebriz’de mi, Sam’da mi, Konya’da mi? “Sam’in aksama benzeyen o güzelim siyah saçlari yüzünden Rum ülkesinden kalkalim da üçüncü defa Sam’a dogru at sürelim biz.Eger Tebrizli Sems oradaysa, bir de onu burada bulursak, Sam’a kul köle oluruz, ama ne kul köle oluruz biz.”

Kalp Bize Ne Söyler?
Gökhan Ergür

Yakinlik bazen görmeye engeldir. Sürekli sizinle olan, burnunuzun dibinde duran, varligina alistiginiz ve bu aliskanliktan dolayi degerini unuttugunuz, önemsemediginiz, asiri yakinliktan dolayi belirli bir kismini taniyip künhüne vakif olamadigimiz kisiler, nesneler ve durumlar vardir. Bu noktada bütünü görmek, ne ise yaradigini gerçekten anlamak ve saglikli bir muhasebe yapmak için yavaslamamiz, uzaklasmamiz ve temel malumatimizi yeniden kontrol etmemiz gerekmektedir. Bu yöntemle hayatimizda degerli olarak görüp yer verdigimiz kisilere, nesnelere ve olaylara hak ettigi rolü ve kiymeti saglikli bir sekilde yeniden biçip degerini bilerek yaklasmaya ve yasamaya baslayabiliriz. Aksi halde yakinligin ve aliskanligin dogurdugu özensizlikle kiymet verdiklerimizi yavas yavas yipratir nihayetinde de yok ederiz. Hepimizin gögsünde ruhani bir cevher olarak tasidigi kalbin unutulmasi insana dair tüm güzelliklerin ve hakikatin de unutulmasidir. Cahit Zarifoglu’nun, “Bir kalbiniz vardi, onu hatirlayiniz.” dizeleriyle isaret edilen sey temelde nereye ait oldugumuzun ve neyle yasadigimizin hatirlatilmasidir aslinda. Biliriz ki insan unuttuklariyla degil hatirladiklariyla yasar. Akil, merkez, iç, öz, esas, cevher, meselenin ruhu anlamlarini tasiyan kalbin lügatteki bir diger anlami da fuad kelimesidir. Fuad, Arapçada, f-’e-d kökünden türeyen bir isimdir. Çogulu ef’ide’dir; yanip tutusmak anlamini tasir. Kalbin sevgiyle ve aciyla yanip tutusmasi.


(Yazilarin tamami derginin 102. sayisinda.)

Muhterem hazirun, Hazret-i Muhammed’in peygamber olarak gönderilmesi...

Insanin fitrati tertemizdir. Ne var ki zamanla disardaki enkazin, toz dumanin külleri üzerine düser....

Ilim ve Irfan dergisinin 2024 Aralik sayisi sahsiyet dosyasiyla çikti....

IRFAN BASIM YAYIN DAGITIM SAN. VE TIC. LTD. STI.
Zafer Mahallesi Kurultay Sokak No:1/6 Yenibosna | Bahçelievler / Istanbul | Telefon: 0(212) 694 98 98
Copyright © 2012-2024